ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

ÇANAKKALE ZAFERİ -4-

22 Mart 2018, Perşembe 09:40

Mısırdan getirilen askerler, filikalarla 25 Nisan sabahı Gelibolu kıyılarına indirilirken müttefik askerlerinin tamamına yakını Ezineli Yahya Çavuş ve 72 kahraman arkadaşının kurşunlarına hedef olmuşlardı. 18 Mart’ta yaşadıkları ağır mağlubiyetten ve Ezineli Yahya Çavuş’un şecaatinden ders çıkarmaktan gafil müttefiklerin daha doğrusu Hamilton’un planı ana hatlarıyla şöyleydi:

            Gelibolu’ya Seddülbahir ve Arıburnu merkezli yedi farklı noktadan çıkılarak yarımadanın işgali. Osmanlı ordu komutanı Sanders Paşa’nın stratejisinde Arıburnu kumsallarının pek önemi olmadığı için Anzak askerleri gerekli önlemler alınmadığından Conkbayırı’na doğru ilerlemeye başladılar. Yani Hamilton tutturmuştu. Ama 19. İhtiyat tümeni komutanı yarbay Mustafa Kemal’in başarısı Hamilton’un tekerine çomak sokuyordu. Düşmanlar ummadıkları bir anda duraklayıverdi. Hakikaten Mustafa Kemal’in tam bu esnada sahneye çıkışı kara savaşlarını kaderini büsbütün değiştirmiştir.

Anzakları görüp kaçan Türk askerini gören Mustafa Kemalin ne dediğini kendi ifadesiyle anlatmak tarihe ve şehitlere yapılacak en büyük saygı olacaktır kanaatindeyim.

            “Şimdi burada tesadüf ettiğimiz en enteresan bir sahnedir. Olayın en mühim anı bence budur. Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesinde görevli bulunan bir müfreze eratının Cankbayırı’na doğru koşmakta olduğunu gördüm. Size şu karşılıklı konuşmayı aynen ifade edeceğim. Şahsen bu eratın önüne çıkarak:

- Niçin kaçıyorsunuz? Dedim. -Efendim düşman dediler. –Nerede? – İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.”

  • Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve serbestlik içinde

Ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erat 10 dakika istirahat etsin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş. Demek ki düşman bana, benim askerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim istirahat ederken yakalanmış olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyordum. Bir mantık düşüncesiyle midir, yoksa içimden gelen tabii bir duygu ile midir bilmiyorum.

Kaçan erata: -Düşmandan kaçılmaz dedim. – Cephanemiz kalmadı dediler. – Cephaneniz yoksa süngünüz var dedim. Ve bağırarak süngü taktırdım, yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen eratını “marş marş”la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geri gönderdim. Bu erat süngü takıp yere yatınca düşman eri de yere yattı. Kazandığımız an bu andır.” Mustafa Kemal’in emirlerine itaat eden askerlerimizle kazandık bu zaferi. Çünkü Mehmetçik savaşmaya gelirken anasından hep şu sözleri işitiyordu:

Oğul, sen giderken, ardından baktım oğul. Seni gözledim doğduğundan beri yaptığım gibi. Seni izledim. Yüzüne çarparsa eğer yel yüreğim ürperir oğul. ayağına taş değse, bağrım yanar oğul. Kıyamadım gülü ellemene dikeni vardır diye. Canımdan can, kanımdan kan oğul. Ama… Bugün git oğul. Yoluna git. Şu İslam toprağını gâvur alacaksa, ezanların susacaksa, el kemendini boynuna atacaksa, çiğnenecekse şehit atanın mezarı, git oğul, git…Bilesin ki Resul önündedir. Bilesin ki, melekler ardındadır. Bilesin ki dualarım semadadır. Bilesin ki yolun ALLAH’adır. Düşte gördüm oğul, bize artık vuslat; Mahşerden sonrayadır.”

Çanakkale’ye her yerden, her evden, her meslekten Mehmetçik gelmişti. Hiçbirinde ne korku ne de keder vardı. Hepsinin imanı tam, gönlü ferahtı. Çünkü korkaklar her gün, cesurlar yalnızca bir defa ölürdü. Her asker şehitliğin ne büyük bir mertebe olduğunu Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mübarek lisanından dökülen “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü muhteşem itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa daha şehit olmayı ister.” Müjdesinden biliyordu. Bu müjdenin aşkıyla çarpışan Mehmetçiği Mustafa Kemal aynen şöyle tarif ediyor:

“Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Siperler arasında mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?... Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok… Okumak bilenlerin ellerinde Kur’an-ı Kerim, cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk Askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldi. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Savaşları’nı kazandıran bu yüksek ruhtur.”