ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

ERMENİ MESELESİ TARİH DEĞİL SİYASETİN MASASINDA!

01 Kasım 2019, Cuma 08:52

Fransız düşünür ve şair Paul Valery “tarih, insan zekâsının bugüne kadar yarattığı en tehlikeli meyvesidir” derken hiç de haksız değildir. Zira sadece ülkemizde değil epeydir tarih konuları duruma göre siyasetin malzemesi olmaktadır.

Ülkemizde bu hususta yani tarihi hadiselerin siyasetçilerin ağzından hiç eksik olmadığı hakkında birkaç örnek verin deseniz pek çok insan bir çırpıda neler söyle neler değil mi?

Her ülkenin kendi meseleleri tarihin masasında olması gerekirken ne hikmetse genelde siyasetçilerin kürsüsünde, ağızlarındadır. Bir de tüm dünyanın ilgilendiği bazı meseleler vardır. Kimi meselelere sadece seyirci olunabilirken bazı meseleler vardır ki tribünden inip bizzat katılmak isterler. Kimi kalecinin yerine kimi de forvetin yerine geçmek ister!

Ermeni meselesi de böyle değil midir? Mesele sadece Türkiye’nin ve Ermenistan’ın gündeminde olması gerekir değil mi? Ama bir asırdan fazladır neredeyse tüm dünyanın ilgi gösterdiği uluslararası bir meseleye dönmüş durumdadır. Dünya bu meseleye neden bu kadar ilgi duyar? Ermenileri çok sevdiklerinden değil elbette. Türkiye’yi her fırsatta zorda bırakmak için temcit pilavı gibi Ermeniler’in 1915’teki tehciri devamlı surette gündeme getirilir.

Kimisi 2 kimisi de 3 milyon Ermeni öldürüldüğünü iddia eder. Bu konuda kim konuşmalıdır? Normal şartlarda tarihçilerin, mesele hakkında araştırma yapan uzmanların konuşması gerekir.Yani bu tarihte Osmanlı’da ne kadar Ermeni’nin yaşadığını tarihçilerden başka neredeyse herkes biliyor! Herkes o günkü vicdanına göre bir rakam yuvarlayıveriyor. El insaf yahu! Bu iş bu kadar kolay mıdır? Halbuki o günkü nüfusla alakalı ciddi bilgiler vardır. Ve bu hususta sübjektif bir bakış da zaten işe yaramaz. Osmanlı nüfus sayımına göre (1914 tarihinde) 1.290 bin Ermeni vatandaş yaşamaktadır. Nerede 3 milyon ya da nerede 2 milyon? Ve bu tehcir sonrasında pek çok Ermeni başka ülkelere göç etmiştir. Bakınız hiç kimse yaşamını yitirmedi demiyorum. Zaten böyle bir iddiada bulunanlar da en az bir buçuk milyon ve fazla Ermeni öldürüldü diyenler kadar yalancıdır. O şartlarda hastalıktan, az da olsa açlıktan ölen Ermeni olmuştur. Bu hakikattir. Fakat kimse bu tehcir niye yapıldı, Ermeniler Türklerden kaç kişiyi öldürmüştü diye sormaz da öldürülen kaç Ermeni diye tartışır. Hatta daha olayı anlamadan hemen “soykırım” yaftasını yapıştırır ve kendisince bu konu kapanır. Yargısını vermek bu kadar kolay mıdır? Çünkü olaya siyasetçilerin dar penceresinden bakılırsa olacağı budur.

En son ABD Temsilciler Meclisi Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik operasyonuna ilişkin Türkiye'ye bazı yaptırımlar getirilmesini öngören yasa tasarısı ile birlikte 1915 olaylarının da Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını kabul ettiler. Bu kadar Trump’ın önüne gelecek. Bu tiyatroyu her zaman seyretmiyor muyuz? Her defasında “bu defa ne diyecek Amerikan başkanı?” diye meraklandırıyorlar. Halbuki bunları ciddiye almak bile anlamsız ama bu haksız, anlamsız, tarihsiz, temelsiz iddialar başımızı ağrıtıyor.

Siyasetçiler ara sıra ne diyor bilirsiniz. “Tarihçilere bırakalım” demiyorlar mı? Ama bu yalandır hatta kuyruklu yalandır. Tarihçilere bırakmış olsalardı Amerika’nın arşivi bu hususta Türklerin soykırımı yapmadığıyla alakalı belgelerle doludur.

Bu sayfa başta Amerika olmak üzere Türk düşmanı devletlerin saçma iddialarına cevap vermeye kafi değildir. Hem haftalar boyunca azar azar yazsak da kimsenin okuyacağı, okusa da ciddiye alacağı yoktur. TTK eski başkanlarından Yusuf Halaçoğlu hocanın o kadar emeğini bir kere okumuşlar mıdır? İnanın sanmıyorum. Meseleye ideolojik bakarak Yusuf Halaçoğlu’nun yazdıklarını bile peşinen inkar ettiklerini çocuklar bile biliyor.

Ve ABD’nin bu tutumunun tarihle değil de Suriye’deki girişilen operasyon olduğu gün gibi aşikâr. Hatta daha sinir oldukları mesele Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması. “Sû (düşman) uyur düşman uyumaz” sözünü hatırladığımız gibi daha nice şeyleri de hatırlamak zorundayız.