İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ VE AKİF’İN ŞAHSİYETİ
13 Mart 2018, Salı 08:59Öncelikle birkaç cümleyle hasbihal edelim isterim. Kocaeli’nde uluslararası sempozyuma katıldığım ve 12 Mart Pazartesi sabah Aksaray’da olduğum için bu yazım -bir gün de olsa- gecikmiş oldu. Orada üzücü bir hadiseye de şahit oldum. Profesörün birisi benim 2014’te yayınladığım Aksaray’ın ilk valisi Abdullah Sabri Bey’in “Manzum Osmanlı Tarihi” isimli eserinden tebliğ sunarken emeğe saygısızlık etti. Bildirisinin tam metnini göremediğim için yapılanın saygısızlıktan öte intihal olup olmadığı ortaya çıkacak.
Mehmet Akif, son günlerde farklı yönlerden de gündemde. Nasıl mı? Birazdan okuyacağınız yazıda da olduğu gibi ben ve benim gibi düşünenler yani bizler, mübalağa olmasın ama çok az bir kısmı hariç ülkemizin tamamına yakını Akif’e hayrandır. Sevmeyenler ayrılıkçı zihniyette olanlardı. Pkk yanlısı olanlardı ama bakıyorum da bazı yobazlar da Akif’e kafayı takmış durumda. Sebepleri de Abdülhamid’e çok ağır eleştirisi olduğu içinmiş. Akif’in eleştirisi içerisindeki ifadelerden birisi de malumunuz iblis’tir. Şiir şöyledir:
Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
“Bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis’e
Evvela şunu belirtelim ki, Akif’i ve Sultan Abdülhamid’i ayrı ayrı severiz. Bu hususta yorum yapmak çok isabetli olmayabilir. O günün şartlarını bilmekten ziyade şairin kaleminden daha doğrusu ciğerinden, kalbinden, beyninden dökülenlerin yani duyguların yargıcı biz olamayız. Sırf bazı sert eleştirisinden dolayı Akif’e hakaretlerde bulunmanın bir Müslümanlık vazifesi olduğunu hiç ama hiç düşünmüyorum. Eleştirdiği peygamberimiz değil ki Akif’i bir kalemde silip atalım. Akif, yazının başlığında da olduğu gibi kabul edilen İstiklal Marşı’nın yazarıdır. Adamdır! Vatan ve Kur’an şairidir. Nokta!
***
12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı, Vatan ve Kur’an Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un eseridir. İşgal edilmiş vatanın, tecavüze uğramış toprağımızın, morali bozulmuş halkın maneviyatını arttıracağı düşünülerek marş yarışması kararlaştırılmıştır. Yarışma sonucunda yazılan dizeleri inceleyen Milli Eğitim Bakanlığı, Bakan Hamdullah Suphi aracılığıyla Mehmet Akif Ersoy'a yarışmaya katılması konusunda teklifte bulunmuştur. Çocukluğumuzdan beridir biliriz ki, Akif’in marşı yazmasının tek bir şartı vardır: ödül almamak!
Pekâlâ olay nasıl olmuştur? Kısaca hatırlatalım. 23 Nisan 1920’ de TBMM açıldı. Meclis o zor günlerde düzenli bir ordu kurmanın elzemliğinin farkındaydı. Orduyla birlikte halkın da her yönden hazır olması isteniyordu. En önemlisi de maneviyatının tam olması gerekiyordu. Gazetelerde İstiklal Marşı için duyurular yapıldı. 500 lira ödül olduğu, son katılımın 23 Aralık 1920 olduğu da bildirildi. Şiirler geldi ama Maarif yani Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey gelen şiirlerden marş olamayacağına kanaat getirerek bunu ancak Akif’in yazacağına kanaat getirdi. Ve şöyle bir mektup kaleme aldı:
"Pek aziz ve muhterem efendim;
İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya, iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadanelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyiç [heyecanlanma] vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim."
5 Şubat 1337 [1921],
Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi
Aralık 1920 sonlarına doğru Ankara’ya gelen Akif eğitim bakanı Hamdullah Suphi’nin 5 şubat 1921 tarihli mektubuyla aldığı İstiklal Marşı siparişi için şimdilerde müze olan Hacettepe’nin arkasındaki Tacettin Dergahındaki odasına çekilerek marşı yazmaya başlar.
(2017 ve 2018’de İstiklal Marşı’nın yazıldığı Tacettin Dergahı’nı ziyaret ettim. Size de muhakkak tavsiye ederim.)
12 Mart 1921’de kabul edilen marşımızı ben her okuyuşumda heyecanlanıyorum. “Korkma!” diye başlayıp “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin İstiklal” ifadelerinden rahatsız olanlar bile var. Neymiş efendim, “korkma” diye başlayamazmış. Daha neler neler.
Paltosu olmayan Akif, kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “Darülmesai”ye bağışlar.