SÜNNET MESELESİ
23 Kasım 2017, Perşembe 09:59Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Aksaray’la ilgili yazılarımıza bugün de devam edelim istedim. 1929’un başındaki bir gazete nüshasındaki haberin başlığı dikkatimi çekti. Günümüzde tartıştığımız bazı mevzuların o günlerde de yani 90 sene öncesinde de tartışılması elbette ilgi çekicidir. Daha çok Afrika’da uygulan ve vahşet olarak kabul edilen kızlara yapılan sünnetin yanlışlığına itiraz edecek aklı başında kimse yoktur ama erkeklere yapılan sünnet meselesinde kafaların karıştığı oluyor. Halbuki dünyadaki en saygın araştırma kuruluşları, müstakil çalışan hekimlerin söylediği sünnet faydalıdır. Dünyaca tanınan bazı şahısların “sünnet fıtrata ters” gibi çıkışlarını referans alarak hararetli bir şekilde sünnete çıkanların ikna edilmeleri gereksiz görülse de bana kalırsa konuyla alakalı ilmî araştırmaların sonuçlarının, sünnetli-sünnetsiz gruplar üzerindeki araştırma neticelerinin herkesin okuyup-anlayacağı şekilde yayınlamaları gerekir.
1929 başlarında Aksaray halkının gündeminde olan sünnetin yasaklanması gibi hayli ciddî bir konu (dedikodu) bugün olsa nasıl bir karmaşa olur gözünüzün önüne getirin lütfen. Gazetedeki haberi aynen yazıyorum:
“Birkaç haftadan beri ortada bir şayia var. Güya bundan sonra sünnet yapılmayacakmış.
Her şeyden evvel tasrih ve kaydedelim ki böyle dine taalluk eden işler hükümet işi değildir. Hükümet din ve dünya işlerini çoktan ayırmıştı. Hükümet nasıl ki namaz kılmadığımız vakit kılacaksın ve kılmadığımız zaman kılmayacaksın demiyor. Sünnet de böyledir. İsteyenler sünnet olur, istemeyenler olmaz. Hükümet hiçbirine karışmaz. Sabahlara kadar namaz kılar, günlerce oruç tutar. Senelerce mütemadi bir ibadetle meşgul olurum veya bunlar hep kendime ait şeylerdir. Hükümet bunları ne yap der ne de yapma der. Hükümet münhasıran dünyada güzel, müreffeh bir hayata nail olmaklığımızla, düşmanlara karşı gelebilecek kuvvet ve kudrette bulunmaklığımızı, millet ve vatanımızın hür ve müstakil olmasını temin velhasıl dünyada rahat ve mesut yaşamak için lazım gelen vesaiti ihzar ettirmekle uğraşır. Hiçbir surette din işlerine karışmaz. Sünnet şayiasının neden ileri geldiğini söyleyelim. Doktorun biri sünnete lüzum yoktur demiş. Bazı doktorlar da sünnetin sıhhi olduğunu söylemişler. İşte mesele bundan ibarettir. Hükümet bu sözlere ne karışmış ne de karışır”.