TAMİR Mİ, TAHRİP Mİ?
19 Haziran 2018, Salı 09:04Yaklaşık 90 yıl evvel Dr. Feridun Nafiz Bey (Uzluk) “Bay Sungur” mahlasıyla da Aksaray Vilayet Gazetesi’nde makaleler yazıyordu. Çok faydalı yazılar kaleme alan merhumun Ulu Cami ile alakalı yazısı “Tamir mi, Tahrip mi?” önemlidir. Hepinizin bayramını tebrik ederken mezkûr yazıyı da paylaşmak istiyorum. Bayram sonu yeni yazılarımla sizlerle buluşmak istiyorum Allah’ın izniyle. Sevgi ve saygılarımla.
“Aksaray’ın güzel, millî abidelerinden birisi de Ulu Cami’dir. Türklüğe olan ezeli sevgilerini Türk dilini, resmi lisan Acemceye tercihan kabul ederek bizi İran’ın manevi boyunduruğundan kurtaran Karamanoğulları yaptırmıştır. Asırların lakaydı ihmaline sağlamlığı ile karşı koyan bu dinî, millî eseri görüp de sevmemek kabil değil. Senelerden beri Türk halkının Tanrısına riyasız ibadetini göre göre uhrevî bir hava kubbelerinde dolaşan bu ilahî mabette ruh hayatın birçok çirkinlerinden kurtulup yükselir. Türk Millî zevkinin en yüce örnekleri burada çok kolay vücuda getirilmiş zannolunur.
Bizans’ın, Yunan’ın kalın iri direklerindeki kabalık, hantallık bu kubbeleri tutan mesnetlerde görülmez. Muntazam 6 köşe yüzlü taşların bir bir üstüne konulmasından yapılan bu direkler, aynı taşlarla daha sonra kıvrımlar, kemerler, kubbeler olur. Bu öyle bir ahenk içerisinde yapılmış ki hayran olmamak mümkün değil, 12 büyük direğin tuttuğu iç kubbelerin üstü düz dam yalnız mihrap, müezzin kubbeleri dairevî kümbettir. Sanatkâr, eserini öyle bir hüner ve sanatla yapmış ki fennin, mukavemet fennin en ince teferruatı burada görülür. Direkler alınsa bu taş kütle yıkılacak… Ne büyük marifet!
Taşların sert, cansız maddesi, ustanın elinde bir desti çamuru gibi yumuşamıştır. Taşların yekdiğerine imtizacından hasıl olan renk ve satıh çamur ve sıva, badana ile örtülmemiştir. Bilmem kim düşündü, hangi kör şeytan hatıra getirdi. O güzel, süslü, ziynetli taşların üstü şimdi sıva ile badana, kireçle berbat ediyor. Mahvediliyor.
Bilmem kim düşündü, hangi kör şeytan hatıra getirdi. O güzel, süslü, ziynetli taşların üstü şimdi sıva ile badana, kireçle berbat ediyor, mahvediliyor. Esasen ratıp [ıslak] cami böylelikle bir kat daha bozulmaya sebep oluyor. Efendiler bu hatadır. O güzel eseri sarı bir badana ile kirletmeyiniz. Tamir edeceğiz diye tahrip etmeyiniz. Çünkü günahtır. Sarf edilen paraya yazıktır. Geçen gün dinî akideleri kuvvetli bir misafirime burasını ziyaret ettim. Arkadaşımla sonradan bir Hıristiyan kalfanın elinden çıktığını tahmin ettiği kapısından girdik. Misafirim, basitlik içerisinde gördüğü büyüklük ve yükseklikten derin bir zevk duydu. Ruhum yükseliyor dedi. İleride elbisesi bir ressam paleti gibi renkler arz eden zaif, kuru bir adam yanındaki tenekeden sarı kirli bir mayii duvarlara sürüştürüyordu. İnsanın bakmaya kıyamadığı süslü, temiz taşlar kirecin tahripkâr sathı altında ölüyordu.
Sanatkarın günlerini eriten o taşlar, o tezyinat bir anda kireçle körleniyor, sıvanıyordu. Loş caminin muzlim duvarlarında bu sarı, kirli yüz öyle çirkin bir manzara yapıyordu ki tarif edilemez. Badanacıya bunu kim yaptırıyor diye sorduk. Adamcağız elinden uzun sırığını bıraktı. Bize tafsilat verdi.
Tarihe, sanata vakıf arkadaşım izahatla bu hatayı anlatınca, ustanın rengi yaptığı badanadan daha sarı oldu. Titrek eliyle o işine başlarken biz ziyaretimize devam ettik. Nihayet caminin şaheserinin önüne geldik. Minber, Hindistan’dan gelen böcek yemek ve seneler geçtikçe rengini artıran bir nevi ağaçtan yapılan bu minberde marangozluğun en ferda nezaket ve mahareti vardı. Hurda kıvrılıyor çiçek, yazı nakşoluyordu.
Kûfî yazı ile Ayetü’l-Kürsî, Fatiha suresi yazılmıştı. Yapan sanatkâr ismini bir köşeye mahviyetle kazmış. Hükümdar adı, şanlı lakaplarla kapıya yazılmış. Deminden beri gözümüzü yoran süprüntü, kir, örümcek minberde daha iyi fark ediliyordu. Kireç damlaları örümcek yuvaları burada pusu kurmuştu. Temiz bir dairenin paspası caminin halılarından daha az kirli olabilirdi. Günde beş vakit namaz kılınan bir Türk mabedinin bu kirli hali bu bakımsız lakayd vaziyeti ikimizi de müteessir etti. Caminin kayyumunu sorduk. Var dediler. Her ay 45 lira alıyormuş. Dinin en büyük rüknü nezafettir. Kirli bir insandan nefret edildiği gibi kirli cami de dahi ruh sekinetimizi bulamaz. Türk, Müslümanlar arasında en temiz bir kavimdir. Onun camisi çok temiz olmalıdır. Biz bu iki büyük noksanı derin derin bir ruh azabı ile yazıyoruz. Ait olduğu makamlardan dikkat ve himmet bekliyoruz. Tamir edemiyoruz! Hiç olmazsa tahrip etmeyelim”.
Bay Sungur