TÜRKİYE’NİN YAKIN TARİHİ -10-
23 November 2018, Friday 10:10I. Dünya Savaşı tarihin gördüğü en büyük yıkımlardan birisidir ve Türkler de bu acıdan düşen payı ziyadesiyle almıştır!
I. Dünya Savaşı’nın Türkler açısından ilk savaşı olan Sarıkamış’taki mağlububiyeti ve müsebbibleri hakkında yaklaşık olarak son on-on beş yıldır savaşın yıl dönümü olan Aralık ayının sonlarında tartışmalar gündemdeki yerini korumaktadır. Bununla birlikte Türk askerinin akıllara durgunluk veren teslimiyeti, mücadelesi ve çaresizliği destana dönüşmüştür. 22 Aralık 1915-5 Ocak 1915 arasında Sarıkamış’ı Ruslar’dan almaya çalışan Türk ordusunun kaç bin askerinin Allahüekber dağlarında donarak şehit düştüğününün daha hesap edilmesi bitmeden bu defa da Kanal Harekâtı’nda başarısız olundu.
Bu yenilgilerden sonra Çanakkale Savaşları’nda kazanılan galibiyet Anadolu’nun moralini yükseltti. Özellikle 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi dünya savaş tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Bunların haricinde Romanya, Makedonya, Galiçya, Filistin-Suriye, Hicaz-Yemen, Irak cephelerinde savaşan Osmanlı ordusu kahramanca çarpıştı. Özellikle Kutü’l-Amare son zamanlarda gündeme gelen bir savaştır. Çanakkale’den sonra İngilizler’e ikinci kez galip geldiğimiz bu savaşta 13 binden fazla esir alan Türkler’in zaferi yakın döneme kadar bilinmiyordu.
1918’e gelindiğinde artık I. Dünya Savaşı bitmiş ve pek çok şey artık eskisiyle kıyas edilemeyecek kadar değişmişti. İmparatorluklar parçalanmıştı. Yenilen devletlerle maddeleri oldukça ağır antlaşmalar imzalanmıştı. Osmanlı ile de Mondros Antlaşması imzalandı.
Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta Mondros Mütarekesi için şöyle der:
“Osmanlı Devleti'nin müttefikleriyle beraber duçar olduğu acı mağlubiyetin yüz kızartacak bir neticesidir. O mütarekename ahkâmıdır ki Türk topraklarını, ecnebilerin işgaline arz etti. O mütarekenamede, kabul edilen mevaddır ki Sevr Mu'ahedesi ahkâmının da suhwetle kabul ettirilebileceği fikrini ecnebilere mümkün ve ma'kul gösterdi. Mondros’un özellikle 7. Maddesi için aynen şöyle der: Mondros Mütarekenamesi mevaddı ve bi'l-hassa bu maddeler meyanında yedincisi, dirnağı yakan ateşin bir zehirdi. Yalnız, bu madde, bakıye-i vatanı, düşmanların emr-i işgal ve istilasına amade bulundurmaya kâfi idi!
Mondros Mütarekesi Osmanlı savunma sistemini neredeyse tamamen yok ediyordu. Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli askerî kuvvetten fazlası hemen terhis olunacaktı. Güvenlik ve buna benzer konularda kullanılacak küçük gemiler dışında Osmanlı sularında ve Devlet-i Aliyye tarafından işgal edilen sularda bulunan bütün savaş gemileri İtilâf devletlerine teslim edilecekti. Hicaz, Asîr, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan Osmanlı birlikleriyle Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları İtilâf kuvvetlerine teslim olacaktı. Türk sularındaki bütün torpil tarlaları, torpido ve kovanların yerleri gösterilecek, bunların temizlenmesinde gerektiğinde İtilâf devletlerine yardım edilecekti. Boğazlar serbest geçişe açılacaktı. Resmî kullanım dışındaki telsiz, telgraf ve telefon haberleşmeleri İtilâf memurlarınca denetlenecekti. Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu bütün demiryolları ve limanlar İtilâf kuvvetlerine açılacaktı. Bu çerçevede İç Anadolu ile ulaşım için stratejik önemi haiz Toros tünelleri işgal edilecekti. Osmanlı hükümeti İttifak devletleriyle bütün ilişkilerini kesecekti. Buna paralel olarak Almanya ve Avusturya subayları ve sivil memurları ile bu ülkelerin vatandaşlarının en kısa zamanda Osmanlı ülkesini terketmesi sağlanacaktı.
10 Ağustos 1920’de Osmanlı Devleti ile İtilâf devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması ise Türk’ü tarih sahnesinden yok etmeyi amaçlıyordu.