ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

UYGUR TÜRKLERİ YAŞIYOR MU?

21 Haziran 2019, Cuma 09:03

Şahsî gündeminizde ne kadar yer işgal ediyor bilemiyorum ama Uygur Eli’ndeki mevcut durum pek çoğunun umurunda değil. Ayşe teyzemin, Osman emminin ya da Pelinsu ile Berkecan’ın umurunda olmayabilir de –eğer varsa- Türk dünyasının neden gündeminde değil Çin’in zulmü?

1949 yılından beridir Uygurların yaşadığı topraklar Çin denilen zalimin hâkimiyeti altındadır. Milyona yakın Uygur Türk’ü Çin’in toplama kampında tutulmaktadır. Bunu artık dünya gördü. Çin artık istese de saklayamaz bu kampları ama kelime oyunuyla, mutlu insan mizansenleriyle dünyayı kandırmayı pekâlâ becerdiğini de itiraf etmek gerekir. Zaten dünyanın tamamına yakını da bu mizanseni izlerken zevk alıyor ve Çin’i haklı buluyor. Az önceki bir milyon derken abartı filan yapmadım. Birleşmiş Milletler'in açıklamalarına bakılınca dahi vahşetin, kural tanımazlığın hatta soykırımın ne boyutta olduğu açıktadır.

Arasıra bu köşeden yazmaya çalıştım kardeşlerimizin durumlarını. Bu satırları okuyanlardan bazıları çok daha fazlasını bilirken bazıları da ilk defa duymuş. Ben de yazılanlardan öğrendiğim kadarıyla özet bilgi vermek istiyorum.

İyice bunalan kardeşlerimiz yerine göre tepki gösterdi ama Çin’in utanmazlığı ve kaba kuvveti yüzünden yine Türkler haksız gösterildi. Hatta Uygurlar terörist ilan edildi.

euronews.com’un ifadesi bu hususu şöyle özetler: “Sincan bölgesinde ve Çin'in değişik yerlerinde gerçekleşen saldırıların ardından bu eylemlerden Uygurları sorumlu tutan Çin, 2014 yılından itibaren 'teröre karşı halk mücadelesi' adı altında yeni bir süreç başlattı. Ancak Uygurlara yönelik kültürel ve dini kısıtlama ve baskılar 2009 yılından itibaren giderek hız kazandı. Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya zorlanması da bu uygulamalardan bazıları. Müslüman Uygur Türklerini kamplarda topladığı yönündeki suçlamaları reddeden Pekin, Doğu Türkistan genelinde inşa edilen söz konusu yapıları, dünyaya "eğitim merkezi", "rehabilitasyon merkezi" ya da "mesleki eğitim merkezi" olarak lanse ediyor”.

Şu günlerde belki seyretmişinizdir. Çin yönetimine kampların durumunu araştırmak isteyen gazeteciler gittiğinde tahmin edileceği gibi hemen inkâr politikası devreye giriyor ve kampların mesleki eğitim merkezi olduğu iddia ediliyor.

Yine haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla yakın tarihe kadar okul, hastane ya da kamu binası olarak hizmet veren birçok bina bile bugün küçük kamplara tahvil edilmiş.

Birazcık araştırma yapsanız kamplardaki zulmü anlamış olursunuz. Esir hayatı yaşayan kardeşlerimizin bir kısmı hayatını kaybetmiş bir kısmı da çok zor günler geçirdikten sonra sağlığının da kaybetmenin acısıyla fırsat bulabilirse başına gelenleri anlatıyor. Bu anlatılanları dahi okumaktan aciziz.

Zulümlerden bazılarını kısaca yazmak istiyorum. Bu zulüm kamplarında "Allah'a inanmadığımı ve dini reddettiğimi belirten bir belge imzaladım" diyenler var.

"İslam'a kesinlikle inanmamam gerektiği söylendi" diyenler var.

Acıları yaşayanlar dini inkâr ettiklerini deklare eden bir belge imzalamaya mecbur edildiklerini ve Allah'a inandığını söylemeye korktuklarını diyorlar.

Az öne alıntı yaptığım haber sitesine yine müracaat ediyorum: “Bölge sakinleri tutuklananların bir daha evlerine dönemediğini ifade ediyor. Güvenlik görevlileri ve tek tük turistin dışında sokaklarda genç erkek görmek neredeyse imkânsız.Camiler bomboş. Doğu Türkistan'daki camilerin tamamının üzerinde, Komünist Parti'ye bağlılık bildiren "Partiyi sev", "Ülkeyi sev" gibi devasa propaganda afişleri asılı.Cuma namazlarında ise camiler artık bomboş kalıyor. Çünkü camiye gelenler kayda alınıyor ve fişleniyor”.

Okuduklarınız özetin özeti. Sade bu yazıdan sonra dahi Uygur Türklerinin yaşadığın iddia edebilir miyiz? Bu yaşamak mıdır? Dünya genelinde bu kadar Türk varken yalnız kalmak, çaresiz olmak, isyanını duyuramamak, katledildiğini anlatmamak ve daha nice akıl almaz işler. Kendimi çok çaresiz hissettiğim zamanlar oldu da bu durum hepsinden daha farklı ve çok daha zor. Bunalan göğsümden, kuruyan dilimden katil çine bedduadan kardeşlerime duadan başka bir şey gelmiyor.