YEMEN VE ANADOLU -2-
06 Aralık 2018, Perşembe 09:21Dünkü yazımda Yemen’le alakalı giriş mahiyetindeki yazımda ismiyle yaşadıkları arasında ciddi bir çelişki olduğunu yazmıştım. Evet, Yemen’e “mutlu Arap ülkesi” anlamında “Yemen felix” denilirmiş. Ama dünyanın gözü önünde öldürülüyor çocuklar, kadınlar, tarih… En önemlisi öldürülen merhamettir. Bu acıları seyredip de umursamayanın merhameti ölmüştür ve en tehlikelisi de budur.
TDİA (Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi) bilindiği üzere ülkemizin en önemli bilgi kaynaklarındandır. Kısa, öz ve ciddi bilgileri maddeler halinde bulabilirsiniz. Ben de bu yazımda Cengiz Tomar ve İdris Bostan’ın yazdıklarından istifade edeceğim.
Yemen’in ilk sakinleri Hz. Nûh’un Araplar’ın atası olan oğlu Sâm ve neslidir. Sebe İslâm öncesi Yemen tarihinin en önemli devleti olup başşehri Me’rib’dir. Kur’an’da halkı güneşe tapan ve kadın bir hükümdar (Belkıs) tarafından yönetilen güçlü bir devlet şeklinde nitelendirilir. Hz. Süleyman’ın Sebeliler’e peygamber olarak gönderildiği Kur’an’da zikredilmiştir. Sebe’ sûresinde maddî refaha sahip güçlü Sebe toplumunun Allah’a kulluktan yüz çevirdiği ve bu yüzden büyük bir sel felâketiyle (Arim seli) cezalandırıldığı anlatılır.
Yemen kabileleri ay, güneş ve yıldızlardan oluşan çok tanrılı bir dine sahipti. Romalı kumandan Titus’un milâttan sonra 70 yılında Filistin’i ele geçirerek Kudüs’ü tahrip etmesinin ardından yahudilerin bir kısmı Hicaz ve Yemen’e göç etti. Bu tarihten itibaren Araplar arasında Yahudiliği benimseyenler oldu. Diğer taraftan Bizans İmparatoru Konstantios döneminde (337-361) Yemen’e ilk misyonerlerin gönderilmesinin ardından San‘a, Aden, Me’rib ve Zafâr gibi merkezlerde Hıristiyanlık yayıldı. Necran, bu dönemde Güney Arabistan’da Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Ardından bölgede Hıristiyanlık’la Yahudilik arasında giderek şiddetlenen bir rekabet başladı. Sonrasında iki dinin mensupları arasında akıl almaz bir öldürme yarışı başladı. Günümüzdeki iç savaştan daha vahşi olan bu katliam Kur’an-ı Kerim’de de kınanmaktadır. Sadece Yemen’de mi yaşandı bu acılar? Elbette hayır! Başta Kur’an-ı Kerim’den olmak üzere pek çok kaynak Yemen ve yakın coğrafyada, günümüz tabiriyle Ortadoğu’da kan ve göz yaşı eksik olmamış. Az önce de ifade edildiği gibi acılar dinmeden yenilerini yaşamak zorunda kalmış bölgenin sakinleri. Yemen’i idare edenlerden Habeşliler hepimizin bildiği gibi haddini öyle bir aştı ki Kâbe’yi yıkmak için Mekke’ye bir saldırı düzenledi. İlahî bir cezayla perişan edildi vali Ebrehe ve ordusu. Burada Fil Suresi’ni tefekkür için hatırla(t)manın elzem olduğu kanaatindeyim.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1- Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? 2- Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı? 3- Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi. 4- O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu. 5- Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.
Habeş ordusunun helak edilmesinden sonra artık bölgede Sasaniler etkili oldu. Himyerî hükümdar ailesinden Seyf b. Zûyezen, Sâsânî Hükümdarı I. Hüsrev’den (Enûşirvân-ı Âdil) aldığı askerî destekle Habeş hâkimiyetini sona erdirdi. Bu destekten sonra işler yeniden karışmıştır. Günümüzdeki Yemen nasıl Arabistan-İran arasında perişan oluyorsa yaklaşık 1500 sene evvel de yine iki devlet (Sasani ve Bizans-Habeş ittifakı) arasındaki kavgada eziliyordu. “Atlar tepişince olan eşeklere olur” atasözünü de hatırladığımızda günümüzden farkı var mı acaba? Bugün Arabistan Amerika’nın kontrolünde. Eskiyle anlatırsak Bizans’ın hakimiyetinde. Sasani dediğimiz zaten ismi değişen İran’dır.
Cengiz Tomar’ın tespitlerine göre, Yemen halkı, İslâmiyet’in doğduğu yıllarda sosyal açıdan parçalanmış ve ekonomik bakımdan zayıflamış durumdaydı ve kabile mücadeleleri sebebiyle tarihinin en güç dönemlerinden birini yaşıyordu. Diğer taraftan bölgede Yahudilik ve Hıristiyanlık halk tarafından fazla ilgi görmemişti. Ahalinin çoğu hâlâ putlara tapıyordu; Zülhalesa, Zülkeffeyn, Yegūs, Yeûk ve Nesr adlı putları vardı. Bununla birlikte Kâbe kutsal bir mekân olarak tanınır ve hac mevsiminde ziyaret edilirdi. Bölgede Hz. İbrâhim’den kalan inanç kalıntılarını benimseyen bir miktar Hanîf de bulunuyordu.
Peygamberimizin davetleriyle Yemen’in yerel yöneticileri (Himyerî melikleri) İslam’la müşerref oldular. Fakat daha Hz. Muhammed (s.a.v.) yaşarken bile Yemen’de peygamberlik iddia eden ve bu sahtekara inananlar çıktı. Hz. Ebubekir döneminde de isyanlar oldu. Sonraki dönemlerde de. Abbasiler döneminde de yine kayıtlara geçmiş isyanlar vardır. Yemenliler sadece isyan eder demiyorum elbette ama okudukça isyanların bu kadar çok çıkmasına şaşırdığım için yazıyorum. Yemen’de Eyyubiler, Memlukler dönemiyle alakalı ileride yazı kaleme alır mıyım bilemiyorum ama yazı dizisini çok uzatmamak için Osmanlı hakimiyetine ve sonrasına geçmek istiyorum.