ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

YEMEN VE ANADOLU -4-

13 Aralık 2018, Perşembe 09:43

Yemen’le alakalı neredeyse hiç iyi haberin duyulmadığı dönemin padişahı II. Abdülhamid idi ve meselenin çözümü için elinden geleni yaptı. Osmanlı yönetimi uğraşıyordu ama Yemen ileri gelenleri arasında ittifak olmadığından asayiş bir türlü berkemal olamadı. 1909’da Asîr’de Şeyh İdrîsî’nin başlattığı isyan 1911’de İmam Yahyâ’nın büyüyen isyanıyla yeniden alevlenince Osmanlı makamlarının âcil tedbir alması icap etti.

Bu isyan(lar)ın bastırılmasıyla alakalı Doç. Dr. Cengiz Çakaloğlu’nun önemli makaleleri vardır. “Yemen İsyanı ve Trabzon Redif Taburu (1905-1906)” başlıklı makalesinde şöyle demektedir:

… San‘a 20 Nisan 1905’te âsîlerin eline geçti. Yapılan anlaşma gereği, şehirdeki bütün memurlar ve sadece 800’ü silahlı olmak üzere 11.000 asker kafileler halinde San‘a’dan çıkarak Menaha’ya çekildiler. Devlete ait birçok eşyanın dışında, muhtelif çapta 56 top, 11.000 mermi, yeni silahlardan 16.000 tüfek ve 160 sandık fişek İmam Yahya’nın eline geçti. Maalesef bu silahlar daha sonra yine Türk askerlerine karşı kullanılacaktır”.

            Yine aynı makalede askerlerin yolculuğunu anlatırken insanın ciğerini parçalayan ayrıntıları aktarmaktadır:

Trabzon’dan Hudeyde’ye kadar uzun vapur yolculuğu çok zor şartlar altında gerçekleşmiştir. Çünkü İdare-i Mahsusa’ya ait vapurların çoğu, yabancı vapur şirketlerinden satın alınmış eski vapurlardı. Bunlar yük taşımak için yapılmış olduklarından, insan nakline çok uygun değildi. Hele, uzun bir sefer veya askerî birliklerin nakline hiç müsait değildi. Yük vapuru olduklarından ambarlara bölünmüşlerdi. Temiz hava tertibatı yoktu. Diğer yandan, vapurlarda 1.500-2.000 kişinin mataralarla su alacakları tertibat yapılmamıştı. Verilen kumanya peksimet, soğan ve zeytin gibi yiyeceklerden ibaret olduğundan su ihtiyacı daha da artmıştır. Vapurlara birbiri üzerine istif edilircesine bindirilen askerler uzun ve meşakkatli yolculuk sırasında sıcak yemek yemedikleri için zayıf düşüyorlardı. Aynı vapura askerlerin yanı sıra erzak ve hayvanlarlar da yükleniyordu. Vapurlardaki bu olumsuz şartlar birçok askerin daha Yemen’e ulaşmadan hastalanmasına ve ölümüne sebep oluyordu. Yolculuk süresince sıcak yemek yemeyen ve iklim değişikliği sebebiyle yorgun düşen, sağlığı bozulan askerler Hudeyde’ye indiklerinde de dinlenme ve sıcak yemek yeme imkânı bulamıyorlardı. Diğer yandan, sevkıyat sebebiyle sürekli hareket halinde olan vapurlara gerekli bakım ve onarma fırsatı kalmıyordu. Nitekim Trabzon Taburu’nu taşıyan Hudeyde Vapuru, Hudeyde’den yeni gelmiş ve gelir gelmez tekrar yola çıkmıştı”.

Yine bir belgesel izlerken duyduğum “Deniz üzerinden taşınırken hayatını kaybeden Mehmetçikler Akdeniz ve Kızıldeniz’e atılmıştır. Şehitliklerden sonra en fazla asker de bu denizlerin dibindedir” cümlesini unutmam mümkün değildir.

Nihayet Yemen, Lozan Antlaşması sonucunda hukuken Osmanlı toprağı olmaktan çıktı ve Mahmud Nedim Bey, Mayıs 1924’te Yemen’den ayrıldı.

Yemen ve Anadolu başlığı altındaki son yazımı o çok meşhur türkünün sözleriyle bitireceğim. Belki benim yazı bitecek ama bu tartışma yani “Yemen bizim neyimize?” hiç bitmeyecek. Bir de bitmeyecek olan türküdeki yer ismidir. “Muş” mudur yoksa “Huş” mudur?

Havada bulut yok bu ne dumandır

Mahlede ölü yok bu ne figandır

Şu Yemen elleri ne yamandır

Ah o Yemen'dir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Huş'tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir

Kışlanın önünde redif sesi var

Bakın çantasında acep nesi var

Bir çift kundurayla bir de fesi var

Ah o Yemen'dir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Huş'tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir

Muş’tan Düriye Keskin