ZİNCİRİYE MEDRESESİ VE EKSİK ZİNCİR HALKASI
14 Aralık 2017, Perşembe 09:11Aksaray’ın merkezindeki sayılı tarihi eserlerden birisi olan Zinciriye Medresesi ile alakalı önemli bir eksik var: Hapishane olduğu dönem!
Tam olarak ne zaman hapishane oldu ve ne zaman terk edildi? Kimler kaldı burada? Neden Zinciriye denilmiş? Daha birçok sorunun cevabını şimdiye kadar net olarak bulabilmiş değiliz. Bu hususta bugün sizlerle bazı bilgi kırıntıları paylaşmak istiyorum. Öncelikle medrese hakkında birkaç şey hatırlatmanın isabetli olacak kanaatindeyim.
Medresenin herhangi bir yerinde yapılış tarihini, mimarını, banisini gösteren bir kitabe, işaret bulunmamaktadır. Araştırmacıların bir türlü ittifak edemediği bu hususta, yani kimin/kimlerin eseridir meselesinde bazı araştırmacılar medresenin taç kapısındaki Ayet-i Kerime’nin (Kim Allah’a tevekkül ederse) ebcet hesap değerinden yola çıkarak Karamanoğlu eseri olamayacağını düşünüyor. Mesela Yard. Doç. Dr. Zekai Erdal diyor ki:
“Ancak araştırmacıların gözden kaçırdığı en önemli konu ise medresenin inşa edildiği dönemde Aksaray hangi devletin elinde idi. Bu durum araştırmacılar tarafından sarf-ı nazar edilmiştir. Karamanoğulları’nın şehrin yakınlarında ortaya çıkması araştırmacıların şehrin tarihini irdelemelerine engel olmuştur. 1318 yılında Anadolu Selçuklularının yıkılması neticesinde Anadolu ile birlikte Aksaray İlhanlıların eline geçmiş, akabinde 1327-28 yılında Eretnalılar’ın egemenliğine girmiştir. 1333 yılında Aksaray’ı ziyaret eden İbni Batuta Emir Emir Eretna’nın naibi Şerif Hüseyin’in zaviyesine inmiştir 1366/67 yılında gerçek manada Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey tarafından Karamanoğulları topraklarına katılmıştır”.
Cemaleddin Aksarayî medresenin bilinen ilk müderrisidir. 14. Yüzyıl ortalarından 20. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar yaklaşık altı asır ilim öğretilen bu mekan 1. Dünya Harbi’nden sonra başka amaçlarla kullanılmıştır. Medresenin 1918’e kadar eğitim yuvası olduğu, 1930’a kadar âtıl kaldığı ve 1930-41 arasında hapishane, bir dönem kömür deposu olduğu bilinir. 1965’ten sonra müzecilik faaliyetleri kapsamında Niğde Müzesi’nin bir deposu olarak gibi kullanılan mekan 1985’te Aksaray Müzesi ismin almıştır. 2006’ya kadar müze olarak faaliyet veren bina sonrasında özel bir firma tarafından tamir ettirilerek kullanılmıştır. 2011’de belediyeye geçen medrese binası 2014’ten bu yana da tabiri caizse aslına dönmüş ve medrese gibi kullanılmaktadır. Ney, ebru, bilgisayar, hızlı okuma, Arapça gibi daha nice kursların olduğu mekânda kütüphane, sohbet odası, mescit ve mutfak bulunuyor. Ücretsiz çay ikram edilen gençler ders çalışıyor.
Yazının başlığında da belirttiğim gibi 1337-2017 arasındaki tarihçenin bazı kısımları bulanık. Zincirin halkalarındaki eksik gibi adeta. Birkaç fotoğraf da olmasa elimizde hapishane olduğunu kabullenmek zor olacak. Şimdiye kadar herhangi bir belge de bulabilmiş değiliz. Ana eyvanın kemerindeki demir halkanın darağacı olarak kullanıldığı rivayeti ise doğrulanmaya muhtaç. Yazıyı hapishane günlerindeki bir fotoğrafla tamamlamak istiyorum.
(Dikkat edildiğinde batıdaki ana eyvan önü duvarla örülmüş. İçten merdivenle bağlantılı iki kat olarak kullanılan bu koğuşun pencerelerindeki mahkumlar da nedendir bilinmez avluya çıkmamışlar. Medresenin doğu çatısından çekilen fotoğraf çok şey anlatıyor aslında. Elbette bunlar yorumlara göre değişir. Ama Mahir Südemen’in de dediği gibi mahkumlar Ulu Cami’nin şadırvanından sularını jandarma refakatinde kendileri getirmek zorundaymış. Bunu da düşünerek öyle yorumlar yapmak daha makul olacaktır.)