15 Mayıs 1919 da yaşananlar ve gerçeği anlamak.
16 May 2025, Friday 06:0013 Kasım 1918'de İtilaf Donanması İstanbul'a geldi.
Calthorpe'un verdiği asker sözüne rağmen Yunan zırhlısı Averof'da bu donanmanın parçası olarak bilfiil İstanbul'un işgaline katıldı.
Mondros'un ağır hükümleri görmek isteyene kendisini göstermişti.
Bilerek veya bilmeyerek kendini kandıranların gözü ise 15 Mayıs 1919'da İzmir'in kanlı Yunan işgaline uğramasıyla açılacaktı. Sadece o gün 400 kadar insanımız katledildi. (JustinMcCarthy'ye göre Türk Bağımsızlık Savaşı boyunca 640,000 Türk sivil, Yunan ordusu tarafından öldürüldü.)
Artık hainler dışında İtilaf Devletleri'ne güvenen ve onlarla iş birliği yapan kalmamıştı.
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâli ile Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki görevine başlamak için İstanbul’dan ayrılması hemen hemen aynı tarihlere rastlar. İzmir’i Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da işgâle başlamışlardır. Mustafa Kemal Paşa da maiyeti ile birlikte 16 Mayıs 1919 günü bir vapurla Samsun’a doğru yola çıkar. Ancak,Mustafa Kemal Paşa daha İstanbul’dan hareket etmeden, 15 Mayıs 1919’da, veda etmek için Genelkurmay Başkanlığına ve İstanbul Hükümetinin bulunduğu Babıâliye uğramıştır. Babıâli’deki veda ziyareti sırasında İzmir’e Yunan kuvvetlerinin çıkarıldığı haberini öğrenmiş, şaşkın ve telâşlı hükümet üyelerinden İç İşleri Bakanı Mehmet Ali Bey ile Deniz İşleri Bakanına “Ne yapmayı tasavvur ediyorsunuz?” diye sormuş, “protesto edeceğiz!” cevabını alınca da “Bu lâzımdır, doğrudur. Ancak böyle bir protesto ile Yunanlıların İzmir’den geri çekilişlerine veya İngilizlerin onları geri çekeceklerine ihtimal veriyor musunuz?” diye tekrar sormuş ve “Daha kesin tedbirler düşünmeli.” diyerek hükümet üyelerini uyarmıştır. Böylece İzmir’in işgâlini, ilk gün hükümetten öğrenen Mustafa Kemal Paşa, ertesi gün de sorumluluk bölgesinde asayişi sağlamak, mevcut silâh ve cephaneleri toplatmak ve kendiliğinden toplanan ve bölgelerine yapılacak muhtemel bir saldırıya karşı koymak için çalışan şûraları dağıtmak olan görevine başlamak üzere İstanbul’dan ayrılmıştır.
İzmir’in işgâli hem İstanbul’da, hem Anadolu’da çok büyük üzüntü ve ızdırap yaratmıştır. Halk bütün yurtta bu haksız uygulamanın yanlışlığını hem İstanbul’a, hem de İtilâf devletlerine ulaşabildikleri her vasıta ile duyurmaya çalışmış ve halkta “karşı koyma” şuuru uyanmaya başlamıştır.Hiç kimse tarafından organize edilmeyen, sırf millî şuurla bir araya gelen insanlar, yurdun her yerinde protesto mitingleri yapmaya başlamışlar ve bu protesto miting ve telgraflarıyla da bütün yurdu büyük bir heyecan dalgası kaplamıştır. Denilebilir ki İzmir’in işgâli ile Türk halkında işgâllere karşı koyma şuuru uyanmıştır. İşgâl kuvvetlerinin kontrolü altında bulunan İstanbul’da bile halk çok çeşitli yerlerde protesto mitingleri düzenlemiş buralarda heyecanlı konuşmalar yapılmış ve bütün dünyaya mücadele etmenin kararı ve haklılığı duyurulmaya çalışılmıştır. Daha sonra anlatılacağı gibi Mustafa Kemal Paşa bu heyecanı yeni görevine başlar başlamaz Samsun ve Havza’dan İstanbul’a gönderdiği telgraflarda net bir şekilde yansıtmıştır. Mustafa Kemal Paşa İzmir’in işgâli ile uyanan bu “millî mücadele ruhunu” çok iyi yönlendirmiş, her yerde protesto mitingleri yapılmasını sağlamış, İstanbul’a ve itilâf devletlerine protesto telgrafları çektirmiş ve millî mücadelenin ilk kıvılcımlarını bir araya toplayarak bir kurtuluş meşalesi yaratmıştır.
Sonuç olarak, Osmanlı Hükümetinin gaflet ve zayıflığı, İngilizlerin açgözlülüğü sayesinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ağır hükümleri Osmanlı İmparatorluğu'na son vermişti. Vatan ve milleti kurtaracak Kurtuluş Savaşı ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci başlamıştı.
1912'den beri devam eden savaşlar sonucu milyonlarca kişi ölmüş, sakat kalmış ve yerinden yurdundan edilmişti. Ancak Türk milletinin ezelden beri hür yaşama iradesini harekete geçirecek bir lider ortaya çıktı ve " Ya istiklal ya ölüm" ! parolası ile yola çıkınca her şey değişmeye başladı.
Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıydı. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilirdi.
Bugün de "Türk milletinin istiklaline kim el uzatmak istiyorsa hesabını bir kez daha kontrol etsin. " derim. Biz şerefli bir millet olarak yasamayacaksak, ölmeye razıyız.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.