BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA VERDİĞİMİZ KAYIPLAR VE AYNI DÖNEMDE ÜLKEMİZİN SOSYO-EKONOMİK DURUMU (3)
28 January 2024, Sunday 15:24Aynı yıllarda Gayrimüslimlerin Osmanlı Devletindeki Durumu, Ekonomik Sistemdeki Etkinlikleri Nasıldı?
Sayım | Müslümanlar | % | Gayrimüslimler | % | Toplam |
1893 | 9.330.671 | 77.34 | 2.733.515 | 22.66 | 12.064.186 |
1907 | 11.633.507 | 77.51 | 3.376.231 | 22.46 | 15.009.738 |
1914 | 12.997.459 | 80.91 | 3.066.602 | 19.09 | 16.064.061 |
Kaynak: K.Karpat; Otoman Population, s. 170-189, Memalik-i Osmaniyye’nin 1330 (1914) Senesi Nüfus İstatistiki
Osmanlı Devletinde gayrimüslimler orduda askerlik yapmıyorlardı (Doktor ve mühendislik hizmetlerinde kullanılanlar hariç). Askerlik hizmeti yerine Osmanlı Devletine her erkek evlat için doğumundan ölümüne dek her yıl para ödüyorlardı. 19 nci yüzyılın sonlarında ödenen para 28 Kuruş idi. Yoğun savaşların yaşandığı 19 ncu yüzyıl ile 20 nci yüzyıl başlarında gayrimüslimler için rahat olan bu ortamda ve özellikle Tanzimat reformlarından sonraki dönemde, devletin ekonomik yapısında çok önemli roller üstlenmişlerdir. Gayrimüslimlerin sosyo-ekonomik durumlarını ortaya koymak, büyük ölçüde ekonomik yapıdaki etkinliklerinin bilinmesine bağlıdır. Osmanlı İmparatorluğu ekonomisinde Gayrimüslimlerin üç önemli rolü vardı. Bu rol şu alanlarda kendisini gösteriyordu:
1. Tüccar, borç para veren banker, aracı ve tefecilerdi. Avrupa'daki ithalat ve ihracatçılarla, küçük ticarethane sahipleri ve çiftçiler arasında bağlantı kuruyorlardı.
2. Avrupa'daki gelişmelere bağlı olarak doktorluk, eczacılık, mühendislik ve avukatlık işleriyle uğraşıyorlardı.
3. Bankalarda, demir yollarında, devlet işletmelerinde, endüstride vasıflı işçiler olarak ücretli sınıfı (işçi-memur) oluşturuyorlardı.
Şüphesiz bu üç role, Gayrimüslimlerin, tarım, sanayi, madencilik vs. alanlardaki rollerini de ilave etmek gerekir. Bu ekonomik role bağlı olarak Gayrimüslimler büyük bir zenginliğe ulaşmışlardı. Bu durum bütün yabancı seyyah ve elçilerin de dikkatini çekmiş; Gayrimüslimlerin İmparatorluğun asli sahibi Türkler'den daha büyük bir refah içinde yaşadıkları, eserlerinde sık sık vurgulanmıştır.
Mesela, Rus Generali Mayewsky Van-Bitlis istatistiği isimli eserinde "bölgede yaşayan Ermeniler bölgenin en zengin tabakasını teşkil ederler.. " derken; Fransız Elçisi Mareşal Sebastani de raporunda ‘’Ermeni halkının hepsinin zengin ve mutlu olduklarını’’ yazmaktadır.
Aynı durum Rumlar ve Yahudiler için de söz konusu idi Gayrimüslimlerin Osmanlı ekonomisindeki bu etkinlikleri, zamanla kendilerinin lehine ve fakat Türk milletinin aleyhine bir etkinlik haline gelmiştir. Hatta, Osmanlı Devleti'nin ekonomik bakımdan Avrupa'nın sömürgesi haline gelmesinde Gayrimüslimlerin olumsuz bir rol oynadıkları görülmüştür.
XVIII. ve XIX. yüzyıllarda sefaretlerden aldıkları ticaret beratları ile Gayrimüslimlerin kapitülasyonları suistimal ederek, ticaret sermayesini ellerine geçirdiğini inceleyen A. İhsan Bağış; Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin Osmanlı iç ve dış ticaretine hakim olduklarını belirtmekte, fakat o nispette de sanayileşmeye katkılarının önemsiz kaldığını kaydetmektedir. Bu konuda yapılan başka araştırmalar da yukarıdaki sonuçları desteklemektedir. O. Kurmuş; "Bölgeyi, gelenek ve görenekleri yakından tanımaları, ticaret ilişkilerinde bulundukları Türk halkının dilini bilmeleri, ticari tecrübe ve becerileri, Gayrimüslimleri Avrupalılar için vazgeçilmez, tabii bir ortak niteliğine yükselti.'' demektedir. Hüseyin Avni ise onları, "Osmanlı İmparatorluğu'nda, ecnebi sermayedarlığının ajanı!'' olarak görmektedir.
Bu görüşleri özetleyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke, '' İttihat ve Terakki’nin milli iktisat politikasının temelinde de zaten, Osmanlı ekonomik sistemini bu sömürücü çemberinden kurtarmak ve onu ülke kalkınmasına hizmet edecek şekilde millileştirme çabası yatmıyor muydu? " sorusunu sormaktadır.
Nitekim, Prof Dr. Bayram Kodaman da Gayrimüslimleri, Avrupa emperyalizminin Osmanlı Devleti'ne "nüfuz yollarından biri" olarak görmektedir. İttihat ve Terakki'nin "milli iktisat" politikaları sonucunda, Türk unsurunun II. Meşrutiyet'ten sonra ekonominin çeşitli alanlarında faaliyet göstermeye başladıklarını biliyoruz. Mesela, İzmir'de 1910'lardan sonra Türklerin de ticaretle uğraşması için büyük gayretler gösterilmişti. Özellikle Vali Rahmi Bey'in bu yolda önemli katkıları olmuştu. Rauf Bey (Orbay) anılarında Vali Rahmi Bey'in Türk tacirlerinin teşebbüslerini kolaylaştırmak ve ticari gelişmelerini sağlamak yolunda gayretleri olduğunu bildirmişti. Vali Rahmi Bey, Türklerin ticaretini geliştirirken, "Kolay zengin olmak isteyenlere ve bu arada bir takım zorbaların teşebbüs ve azgınlıklarına da mani olmuştu.'' Vali Rahmi Bey'in aldığı önlemler ve gösterdiği yol sayesinde Türkler, ticaret hayatına giderek daha çok eğilmişlerdi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.