Can Bağı
24 March 2025, Monday 06:0020 Mart 1923'de Atamız kaybettiği Ana ve Babası yerine kan bağıyla değil can bağıyla Konyalı Hüseyin Ağa ve eşi Akife Hanım'ı ana baba olarak kabul etti. Atamızın Mart 1923'de Konya'ya geleceği duyulunca Konya Çiftçiler Birliği, okuyup yazması olmayan, fakat tecrübeli bir ihtiyarı Konya çiftçilerinin temsilcileri arasına seçti. 20 Mart 1923'de Atamızın Konya ziyareti esnasında sıra, çiftçiler birliğine gelip de Hüseyin Ağa diğer birkaç çiftçi ile birlikte Gazi'nin huzuruna kabul edildiği zaman, bu temiz yürekli ihtiyar, kollarını iki yana açarak büyük bir samimiyet ve saflıkla:
-Hoş geldin benim Aslan Paşam, hoş geldin yavrum, diyerek Gazi'yi kucakladı.
Gazi, beyaz sakallı, nur yüzlü bu ihtiyarın yüreğinden kopan samimi davranışından çok duygulandı:
-Sağ ol baba! Kaç yaşındasın?
-Seksene girdik diyelim oğul.
-Çocukların var mı?
-Üç oğlandan biri Çanakkale'de sizlere ömür, öteki Sakarya'da şehit oldu. En küçüğü köyde, eker, diker, bize bakar. Sen sağ ol da yavrum, bize baba diyen elbet bulunur.
-Bundan sonra ben de sana baba diyeceğim. Benim babam olur musun?
Gazi'nin bu samimi sözü, uzun boylu, iri yapılı ihtiyar köylüyü yüreğinden sarsar. O, Paşasından böyle bir yakınlık beklemiyor, hatta eskimiş çuha poturu, belini saran yün kuşağı ve ayağındaki yamalı kunduraları ile yanına giremeyeceğini sanıyordu. Ama şimdi karşısında Milletin kurtarıcısı sevgili Paşa'sı kendisine, babam olur musun? diyordu.
Olay Konya'da kısa sürede duyuldu: Abditolu Köylü Hacı Hüseyin Ağa, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın babalığı oldu haberi her tarafa yayıldı, gazetelere geçti.
Hüseyin Ağa'ya Gazi'nin bu iltifatı, başta Konya Valisi Kazım Müfid Bey olmak üzere, Konya Belediye Başkanı M. Muhlis Koner, Konya ileri gelenleri tarafından da benimsenmiş, Hüseyin Ağa'ya, gerçekten Gazi'nin Babalığı, Gazi'nin sevdiği köylü gözüyle bakmaya başlamışlardı. O gün akşam Gazi için Konya Belediyesi'nin verdiği yemeğe Hüseyin Ağa da davet edildi. Hüseyin Ağa'ya yeni bir şalvar, üstüne de siyah bir salta giydirilmiş, başındaki abani sarıklı fesi yenilenmiş, Gazi'nin yanına oturtulmuştu. Hüseyin Ağa'yı Latife Hanım da çok sevmiş, onun saf, sıkıntısız ve samimi sözlerinden çok hoşlanmıştı. Hatta ertesi günü Gazi'nin konuk olduğu köşke, Hüseyin Ağa'nın eşi Akife Ana da getirilmiş, Latife Hanım'la tanıştırılmıştı. Akife Ana kocasından daha saf, tam bir Anadolu kadını idi. Latife Hanım'ı gelinim diyerek kucaklamıştı.
Bir keresinde Belediye Başkanı Kazım Gürel, onu trenle Ankara'ya götürmüş, Çankaya'da Gazi ve eşi o günlerde bir yurt gezisine çıkmıştı. Hüseyin Ağa Gazi'yle görüşememiş ama karısının Latife Hanım için ördüğü işlemeli yün çorabı da Köşk'e bırakmış, Konya'ya dönmüştü. O günlerde kendisine:
-Hüseyin Ağa, Ankara'yı, Gazi'nin Köşk'ünü beğendin mi? diye soranlara:
-Gaç hey len! Köşk dediğin ne ki, deliyi bağlasan durmaz. dediği Gazi'nin kulağına kadar gitmiş, Gazi bu sözden çok hoşlanmıştı.
Gazi, bu kez de Konya'ya eşi ile ama Cumhurbaşkanı olarak gelmişti. 3 Ocak 1925 günü Hüseyin Ağa'nın evine Gazi ve eşi konuk olarak gelecekti. Hüseyin Ağa sevinçten uçacak gibiydi. Mahalleye yayılan bu sevinçli haber üzerine, özlem ve heyecanlı bakışlarla etrafta toplanan kadınlar, çocuklar, Gazi'yi bekliyorlar. Kulaktan kulağa fısıldamalar:
-Kız kim gelip batır?
-Anadolu'yu kurtaran Paşa!
Otomobilin aslan homurdanışını andıran sesi duyulunca Hüseyin Ağa dışarı fırladı. Artık misafirler gelmişlerdi. Ağa, otomobilin kapısını açarken dedi ki:
-Paşa! Çok büyüksün; bizler gibi fukaranın gönlünü almak için fakir evimize geldin. Zahmet ettin. Bizim evimiz seni misafir etmeye layık değil. Ama görüyorsun ya! Şu etrafta toplanan analar, hemşireler, ihtiyarlar cümlesinin kalbi seni misafir etmeye hazır. Bizim eksiklerimizi görme!
Akabinde Latife Hanım'a döndü:
-Var ol, kızım, dedi. Allah size uzun ömürler versin. Annen işte kapıda… Seni bekliyor. Konya'ya geldiğin günden beri, kızımı görür müyüm, diye ağlar. Hele bir bilsen onu. Şimdi ne kadar sevinecek.
Kapıdan içeri giriliyordu. Altmış ile yetmiş yaş arasında, fakat dinç, tam manasıyla saf Türk anası. İri vücuduyla Gazi'yi karşıladı:
-Paşam, hoş geldin! Allah ömrünü uzatsın.
Misafirler, bir kattan ve iki odadan ibaret olan binaya üç basamaklı bir merdivenden çıkarak girdiler. Oda, tam manasıyla bir köylü, bir çiftçi odasıydı. Bütün sadeliği gösterir bir tarzda minderler döşenmiş, beyaz badanalı, aydınlık ve tertemiz bir oda. Bir Türk köylüsünün ruhu, kalbi kadar saf, şen ve ferah bir evdi. Cumhurbaşkanı, sedirin sağ tarafına bağdaş kurarak oturdu. Latife Hanım da diğer köşeye çekildi.
Fahreddin Altay Paşa, Belediye Reisi Kazım Gürel Bey ve eşleri, Fırka saymanı İsmail Hakkı Bey de diğer kişiler etrafındaki minderlere oturdular. DEVAMI GELECEK
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.