Doğunun ve Batının Sultanı Fatih Sultan Mehmed (3)
04 June 2024, Tuesday 11:2529 Mayıs Salı günü güneş doğmadan Osmanlı Ordusu namaz kıldı ve mehter takımı hücum marşı çalmaya başladı. İlk grubun öncelikli görevi merdivenleri surlara taşımak idi. Güneş doğmadan muharebe başlamıştı fakat surlara dikilen merdivenler derhal Bizans askerleri tarafından devriliyor, surlara yaklaşan askerler de fırlatılan taşlarla, oklarla öldürülüyordu. Sıra ana muharip askerlerden oluşan ikinci gruptaydı, bu grubun da hücumu başladı. Bizans askerleri kızgın yağ, grejuva, ok ve taş kullanarak bütün saldırıları püskürtüyordu .II. Mehmed elinde kalan son grup olan yeniçerileriyle birlikte surlara yaklaştı. Bizans birlikleri artık yorgun düşmüştü, dinç ve tecrübeli yeniçeriler saflarını bozmaksızın surlara ulaştı; bir gece önce karşı taarruz için Konstantin'in emriyle açılan Kerkoporta Kapısı, elli kadar Osmanlı askerinin içeri girmesine olanak sağlayınca Bizans askerlerinin morali bozuldu. O esnada büyük Osmanlı topu da ateşlendi ve yeniçerilere bir geçit açıldı, toz bulutunun içerisinde yeniçerilerle Bizans askerlerinin çarpışması başladı. Gözetleme kulesine girmeyi başaran Ulubatlı Hasan ve diğer Osmanlı askerleri Osmanlı bayrağını dikmeyi başarmıştı ve yeniçeriler var güçleriyle ikinci sura yönelik saldırıya geçti. Bizanslı askerler şehrin sokaklarında kaçışmaya başladı; Venedik ve Ceneviz askerleri de gemilerine binip kaçmak üzere limana yöneldi. Öğle olduğunda şehir düşmüştü. Osmanlı ordusu kutlu gün olan 29 MAYIS 1453 tarihinde İstanbul'u fethetti ve II. Mehmed'e FATİH unvanı verildi. Peygamberin müjdesine nail olan komutan ve ordusu İstanbul'a girerken ne güzeldi.
Fatih, vezirleri ve komutanlarıyla birlikte St. Romanos Kapısı'ndan (Topkapı) şehre girdi. Ayasofya'nın önüne gelen II. Mehmed, secdeye kapanarak toprağı öptü ve kiliseye sığınan kalabalığın dışarı çıkmalarını istedi; canlarına dokunulmadı. Hristiyanların şehirde kalabileceği duyuruldu, İslam hukukuna göre yargılanmadılar, ibadetlerini özgürce sürdürdüler ancak ata binmeleri, silah taşımaları ve askerlik yapmaları yasaklandı. Rahip, II. Gennadios patrik seçildi ve bir takım imtiyazlar verildi. Ortodokslar özel mahkemeler kurulabilecekti ve bu mahkemelerin üyeleri de ruhbanlardan seçilecekti. 1461'de II. Mehmed tarafından Ermeni Patrikhanesi de kurulacak ve Bursalı I. Hovagim patrik olarak seçilecekti. Yahudilere de haklar tanındı, Osmanlı himayesindeki ilk hahambaşı Moş Kapsari oldu.
Padişahın koruyucu tutumu sayesinde Ayasofya tahrip edilmedi, şehrin en büyük bazilikası iken fethin ardından sembolik önemi dolayısıyla camiye çevrilmişti. Ayasofya'nın camiye çevrilmesi sebebiyle mozaiklerinin sökülmesi gerekiyordu ancak sultanın emriyle mozaikler sökülmeyerek kireçle kaplandı. 1847-1849 arası yapılan tamiratta Bizans mozaiklerinin korunmuş olduğu görüldü.
İstanbul'da Osmanlı hâkimiyetinin başlamasıyla beraber, demografik yapı da ciddi değişime uğradı. Şehir fethedildiğinde nüfusunun 30 ilâ 40 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir. Başta sanatkârlar olmak üzere birçok insanın İstanbul'a iskân edilmesi emredildi; gönüllü gelenlerin istedikleri mülke sahip olabileceği duyurusundan sonra birçok insan şehre yerleşti. Bunun haricinde Konya, Karaman ve Aksaray yörelerinden de mecburi iskân yapılmıştı. 1477 yılında İstanbul'un nüfus sayımı yapıldığında ortaya çıkan tablo şöyleydi;
Millet Aile sayısı
Müslümanlar 9.486
Rum-Ortodoks 3.743
Yahudi 1.647
Ermeni 434
Karamanlı Rumlar 384
Galata halkı 332
Diğer gayrimüslimler 298
Osmanlı Devleti için İstanbul'un Fethi'nin sonuçlarından ilki, 1 Haziran 1453'te Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın azledilmesi ve kırk gün sonra idam edilmesi oldu. Asıl olarak ise Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Dönemi bitiyor Yükseliş Dönemi başlıyordu. Ayrıca; Anadolu ve Balkan toprakları arasında bütünlük sağlanıyor, Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan ticaret yolları, İpek Yolu'nun Avrupa'ya giden kolu ele geçiriliyor, Osmanlı Devleti'nin yeni başkenti oluyor ve İslâm Dünyası'ndaki saygınlığımız artıyordu.
İstanbul'un Fethi'nin dünya tarihi açısından da sonuçları olacaktı. 1000 yıllık Bizans devleti sona ermişti. İstanbul'un fethi Orta Çağ'ın sonu, Yeni Çağ'ın başlangıcı kabul edildi. Kalelerin ve surların top gülleleriyle yıkılacağı anlaşıldı. Bu gelişmeler Avrupa'da derebeylik rejiminin gücünü kaybetmesine ve mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Fetihten sonra İtalya'ya giden Bizans bilginleri Rönesans hareketinin başlamasında etkili oldu. Ticaret yollarının Osmanlı Devleti'nin eline geçmesi Avrupalıları yeni arayışlara yöneltecek ve Coğrafi Keşiflere sebep olacaktı.
Fethin 571inci yılında bu kutlu zaferin sevincini yaşıyor ve Kostantiniye'yi, İstanbul yapan Fatih Sultan Mehmet'i ve sehit-gazi tüm ecdadımızı saygı ve şükranlarımız ile anıyoruz. Bu aziz mirasa, hak ettiği değeri veremeyen ve bir İngiliz gemisine binerek kaçan son padişahtan dolayı hepsinin kemikleri sızlamış olsa da, Fatih gibi bir başka dahi, İstanbul'u yedi düvele karşı savaşarak 5 yıllık (1918-1923) işgalden kurtaracak ve Fatih'in emanetine sahip çıkacaktı. Düşmanları bile ''Yüzyıllar nadiren bir dahi yetiştirir. Ne yazık ki bu yüzyılın dahisi Mustafa Kemal'de Türklere nasip oldu ve o da bizim karşımıza dikildi. Lloyd George-İngiltere Başbakanı'' diyerekona saygı duyarken, bir Türk çocuğunun aksini ifade etmesi mümkün müdür? Fatih'te, M. Kemal Atatürk'te bizimdir. Ne mutlu Türk'üm diyene
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.