HELVA EKMEK
29 Kasım 2024, Cuma 06:28Babaaa...
Helva ekmek getirmeyi unutma.
Diye arkasından bağıran çocuk,
Günler sonra gelir, gözleri yolda kalan çocuk dağarcıktaki helva ekmeği kaptığı gibi eve koşardı.
Ana bak babam ne getirdi.
Diye müjdelerdi anaya,
Diğer çocuklar ben de isterim diye ağlaşırlardı.
İki tekerlekli kağnıdan öküzleri çözen baba;
Bu zırıltı ne diye
Helva ekmeği bölüştürürdü.
Al Fadime bir lokmayı da ağzına sen al diyen koca,
Götürdüğüm buğdayı yalvar yakar üç günde zor sattım.
Diye yakınırdı,
Ancak Ahmet ağa üç gün boyunca aç kalacak değildi ya,
Dağarcığındaki yufka ekmeğe katık lazımdı.
Ermeni Miran’ın isim yapmış çemeninden bir kaşık alsa para yoktu.
Üç fırından biri olan zülfigarın fırınına korka ürke varan Ahmet ağa;
Kiloluk pideye sarıldı.
Taş gibiydi ekmek,
Şunun bir tazesini ver deyince fırıncı Zülfigar,
Döyüse bak döyüse...
Kırk yıllık avradına bayat demiyor.
İki günlük ekmeğe bayat diyor.
Bayraklı köye gelen köylü Ahmet ağa kaçıyor.
Gelen var mı diye de arkasına bakıyor.
Dağarcığındaki yufka ekmeğini tuza batırıp mideye aktarıyor.
Bu dediğim buğday pazarı Ulucami önündeki yeşil park yerindeydi.
Ekecikten gelen içme suyunu şadırvandan toprak çanağa doldurup,
Yavan ekmeği boğazdan geçirmeye bakardı.
O zamanlar Ürgüplü Mehmet Usta’nın ve de Selanik göçmeni İdiris ağanın lokantası vardı.
Buralara gidip masa ve sandalyede yemek yemek ağaların beylerin hakkıydı.
Buğdayını sattı mı köylü, bayram yapardı.
Doğru Karaağaçlı Halil İbrahim’in yada Tahir ağanın helvacı dükkanına gider helva ekmekle bir iyice karnını doyurur oldu.
O güne bakın,
Bir de bu günün şartlarına bakın.
Kusura bakmayın ve lakin çok kanaatsisiz .
Kalın sağlıcakla...
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.