LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 101 İNCİ İMZA YIL DÖNÜMÜ (1)
26 July 2024, Friday 01:48Mudanya Ateşkes Antlaşması sırasında alınan bir kararla, barış görüşmeleri için Lozan'da konferans toplanması kararlaştırılmıştı. 20 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan kentinde başlayan barış görüşmelerine, bir tarafta Türkiye, diğer tarafta ise İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Sovyetler Birliği, Gürcistan ve Ukrayna Boğazlar sorununun görüşüldüğü sırada konferansa katılmak üzere çağrılmışlardı. ABD ise konferansa bir gözlemci bulundurarak katılmıştır.
İtilâf Devletleri bu konferansa, TBMM Hükûmeti'nin yanı sıra İstanbul Hükûmeti'ni de davet etmişti. Onlara göre konferans, Sevr Antlaşması'nın yalnızca bir düzeltilmesi olacaktı. Bu yüzden yeni antlaşmayı Osmanlı Hükûmeti'nin de imzalaması gerekiyordu. Amaçları Türk heyeti arasında görüş ayrılığı yaratmak ve isteklerini kolayca kabul ettirmekti. Fakat buna fırsat verilmedi.Mustafa Kemal bunalımdan kurtulmanın tek yolunu Saltanatın kaldırılmasında buldu. T.B.M.M., 1 Kasım 1922 tarihinde aldığı bir kararla saltanat ve hilafeti birbirinden ayırarak saltanatı kaldırmıştır. Bu kararla Osmanlı Devleti'nin hukukî varlığı sona ermiştir.Böylece T.B.M.M. Hükümeti konferansa Türk milletinin tek ve gerçek temsilcisi olarak katılmıştır.
Bu sorunun çözümlenmesinden sonra, konferansta Türkiye'yi temsil edecek heyetin seçilmesi önemli bir mesele olarak ortaya çıkmıştı. Her şeyden önce, Osmanlı Devleti'ni yabancılara verdiği tavizlerle, günü gününe yaşatmaya çalışan bir zihniyeti taşıyan ve bu sistemi benimsemiş diplomatların heyette yer almaması gerekiyordu. Bu sebeple Mustafa Kemal Lozan'da Türkiye'yi temsil edecek heyeti ve başkanını bizzat seçmeyi uygun görmüştü. Mustafa Kemal, Mudanya Ateşkes Antlaşması'ndaki başarısından dolayı, Lozan Barış Konferansı'nda Türkiye'nin İsmet Paşa tarafından temsil edilmesini istiyordu. Türk temsil heyetinde İsmet Paşa'dan başka Sağlık Bakanı Rıza Nur ve Maliye eski Vekili Trabzon Mebusu Hasan (Saka) Bey de bulunuyordu. Askerî, malî, iktisadî, hukukî alanlardaki danışmanlarla diğer görevliler yirmi kişiyi buluyordu.
İsmet Paşa, Lozan'da, ağır bir sorumluluk yüklenmişti. Misak-ı Milli'den taviz vermemesi hususunda sıkı talimat almıştı. Yalnız kendi meslek hayatı değil, ülkesinin geleceği de buna bağlıydı. Mustafa Kemal, ona yabancısı olduğu ve Batılı devletler tarafından hoşça karşılanmayacak bir alanda görev vermişti. İsmet Paşa bu görevin zorluğunu biliyordu. Ne Avrupa diplomasisini ne de onun kurnaz siyasetçilerini ve sinsi silahlarım tanıyordu. Daha önce tedavi için Almanya ve Avusturya'da geçirdiği birkaç hafta dışında Avrupa'ya ayak basmamıştı. İsmet Paşa karşısındaki rakiplerin gücünü çok iyi değerlendiriyordu. İngiltere, Ortadoğu ülkelerinin gözünde yitirdiği itibarını yeniden canlandırmaya kararlıydı. Ortada psikolojik bir anlaşmazlık vardı. İtilâf Devletleri Türkleri yenilmiş bir millet sayıyor, Türkiye ise kendisini muzaffer olarak görüyordu.Türkiye, bütün mağlup devletler arasında barışı görüşme yoluyla sağlayan tek devletti. Ama bu görüşmelerde avantajlı bir durum elde etmesi istenmiyordu. İtilâf Devletleri öteki mağlup devletleri olduğu gibi, Türkiye'yi de Versay Antlaşması'na benzer bir barışa zorluyordu. Bu koşullar altında İsmet Paşa Lozan'a ülkesine büyük devletler karşısında eşitliği sağlamak ve Türkiye'nin saygınlığını artırmak azmiyle gitmişti.
Türk temsil heyetine, Güney sınırı, Doğu sınırı ve Doğu Trakya'nın Batı sınırı, Adalar, Kapitülasyonlar, Azınlıklar, Düyun-u Umumiye ve yabancı kurumlar konusunda taviz verilmemesi, ortaya çıkacak güçlüklerde, Bakanlar kurulundan talimat alınması, gerekirse görüşmelerin kesilmesi gibi, Misak-ı Millî amaçlarına yönelik on dört maddelik bir direktif verilmişti.
Barış Konferansı 20 Kasım 1922 tarihinde toplandı. Konferansın ilk gününde İsmet Paşa söz alarak Misak-ı Millî kararlarından taviz verilmeyeceğini, Türkiye'nin tam bağımsızlığını sağlamakta kararlı olduğunu vurgulamıştır. Konuşmasını; "Çok ıstırap çektik, çok kan akıttık; bütün medenî milletler gibi hürriyet ve istiklâl istiyoruz," sözleriyle tamamlamıştır.
Müttefik delegelerinden bazıları, yavaş yavaş önlerinde yeni Türkiye bulunduğunu anlamaya başlamışlardı. İngiliz temsil heyetinden William Tyrell, bir basın mensubuna şunları söylüyordu:"İki çeşit Türk biliyorduk; biri eski Türk, ki o öldü. Biri de Jön Türk, ki o da artık yok oldu. Şimdi ötekilerden çok başka bir tip görüyoruz: İsmet Bey. Bu bizim için üçüncü Türk'ü canlandırıyor. Kişiliği ve tutumu, Konferansı öylesine etkiledi ki, bugün birinci plâna geçmiş bulunuyor. Öyleyse biz de barışı bu Türk'le imzalarız". Bu sözler Türk delegasyonunun yansıttığı Ankara psikolojisini oldukça iyi tanımlıyordu. İngiliz heyeti, Konferanstaki durumu, Londra'ya bildirirken; "Türklerin Misak-ı Milli'de yazılı isteklerden vazgeçebileceklerine pek aklım yatmıyor" diyordu.
İtilâf Devletleri temsilcileri 1-2 hafta zarfında Barış Antlaşması'nın hazırlanabileceğini ümit ediyorlardı. Ancak, İsmet Paşa'nın Türk çıkarlarını ısrarla savunması karşısında görüşmeler 8 ay devam etmiştir. Lozan görüşmelerinin uzun sürmesinin çeşitli sebepleri vardı.
Türkiye kayıtsız ve şartsız bir bağımsızlık istiyordu, İtilâf Devletleri ise yüzyılların getirdiği alışkanlıklarla eski düzeni başka yollarla devam ettirmek istiyorlardı. Türkiye barışın şartlarını milletlerarası hukukun ilkelerine dayandırmaya çalışırken, İtilâf Devletleri, Osmanlı Devleti'ne imzalattıkları Sevr Antlaşması'nın esas alıyorlar ve bu antlaşmaya göre çok fedakârlık yaptıklarını ileri sürüyorlardı.
İtilâf Devletleri, Türkiye'nin yeni durumunu ve kazandığı başarıyı anlamamış görünüyorlardı. Türkiye-Yunanistan meselelerinde Türkiye'yi galip görüp ona göre şartlara razı olmakla beraber, Türkiye ile kendi aralarındaki meselelerde Türkiye'yi mağlup görerek ona göre maddeler koymaya çalışıyorlardı. Türkiye ise bağımsızlığı için savaşmış ve bunda başarıya ulaşmış bir devlet olarak bu başarıyı bütün devletlere kabul ettirmek amacındaydı. İngiltere I. Dünya Savaşı'ndan Avrupa'nın en güçlü devleti olarak çıkmıştı. Konferansta isteklerini elde edebilmek için Türkiye karşısında diğer devletlerle bir güç oluşturmaya ve Türkiye'yi yalnız bırakmaya çalışıyordu. İngiltere'nin üzerinde ağırlıkla durduğu konular, Musul ve Boğazlar'ın statüsü meselesi idi. Fransa,borçlar, kapitülasyonlar ve imtiyazlar, İtalya ise kapitülasyonlar, adalar ve kabotaj meselelerine önem veriyordu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.