Nevruzumuz kutlu olsun
21 March 2025, Friday 06:00Milletleri meydana getiren temel unsurlardan biriside kültür dediğimiz maddi ve manevi değerlerdir. Dil, örf ve adetler, inançlar, sanat ve edebiyat bir toplumun geçmiş yüzyıllardan akıp gelen toplumsal değerleridir. Bu bakımdan milletlerin var oluş sebeplerinin en önemlilerinden biriside milli toplumun sosyal dokusu olan kültür unsurlarıdır. Türkler’in en önemli örflerinden biri olan Nevruz’u daha iyi tanımak için anlamı ile konuya başlayalım. Nevruz kelimesi farsçadır ve tam karşılığı “Yeni Gün”dür. Bugün gece ve gündüzün eşitlendiği, güneşin koç burcuna girdiği gündür. Türk devletlerinde 25’e, Anadolu da ise 40’a yakın adı vardır. Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Yazbaşı, Ergenekon gibi adlarla da anılmaktadır.
Tarihsel açıdan incelediğinde, Nevruz’un kökeni iki farklı kaynağa dayanmaktadır. Bunlardan birincisi baharın gelişini gösteren doğa olayları; doğanın uzun bir uykudan sonra uyanışa geçmesi, karların eriyip dağ başlarının görünmesi, ağaçlara suyun yürümesi, havanın ısınıp her tarafın yeşermesi kısacası diriliş ve canlanmadır. İkincisi ve en önemlisi ise Ergenekon Destanıdır. Destana göre bundan yaklaşık 1500 yıl önce bütün kavimler Göktürkleri yenebilmek için birleşirler. On gün süren vuruşma sonrasında yenemezler. Aralarında anlaşıp bir hile yapmadan galip gelemeyeceklerine karar verirler. Ağır yüklerini ve kötü mallarını bırakıp kaçmaya başlarlar. Göktürkler’de bunların savaşmaya güçleri kalmadı diye arkalarından yetişirler. Derken düşman güçleri birden geri dönüp savaşmaya başlar ve Göktürkleri yenerler. Bütün yetişkinleri kılıçtan geçirip çocukları herkes birer-ikişer alıp götürür. Göktürk Hanı İlhan’ın oğlu Kıyan ve yeğeni Tuhuz kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçarlar. Çevrelerindeki herkes onlara düşman olduğu için gittikleri yoldan başka yolu olmayan çok sarp bir yoldan dağları geçip yepyeni bir ülke edinirler. Vardıkları yer sulak, verimli bir yerdir. Buraya “Ergenekon” adını koyarlar. Burada uzun süre yaşarlar. Kendileri ve sürüleri o kadar çoğalırlar ki 400 yıl sonra buraya sığamaz olurlar. Ancak aramalarına rağmen çıkacak bir yer bulamazlar. Burada ara sıra görünen bir bozkurt vardır. Bu bozkurtu gözleyip nereden dışarı çıktığını bulurlar. Ancak burası çok küçük bir yarıktır ve buradan geçmeleri imkansızdır. Demircilerden biri bu dağın demir olduğunu ve güçlü bir ateşle bu yarığı buradan çıkabilecekleri kadar büyütebileceklerini söyler. Bu fikri hemen uygulamaya koyarlar. Ağaç ve kömürle büyük bir ateş yakıp 70 deriden yaptıkları körükle körükleyerek yarığın etrafındaki demiri eritip 400 yıl sonra bir bahar gününde 21 mart’ta dışarı çıkarlar ve özgürlüğe kavuştukları bu günü bayram olarak kutlamaya başlarlar. O günden sonra her yıl 21 Mart’ı kutlamak Türklerde adet haline gelmiştir.
Nevruz baharın başlangıcı, doğanın dirilişidir. Geçmişteki olumsuzluklara bakılmadan yeniden başlamayı temsil eder. Nevruz bayramı; baharın gelişini karşılarken sevgiyi, kardeşliği, güzelliği yaymaya, insanları kaynaştırmaya yöneliktir. Nevruz’u özellikle Kürtler’e ait bir bayram olduğunu ileri sürenler, Nevruz Bayramı’nı bayram havasından uzaklaştırıp bir isyanın yıl dönümü olarak kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Halbuki bugün’ün yılbaşı olarak kabulü, Büyük Selçuklu Veziri Nizamül-mülk’ün hazırlatıp Sultan Melikşah’a ithaf ettiği Celali Takvimi ve güneş takviminde de tescil edilmiştir. DEVAMI GELECEK
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.