ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

KÜTÜPHANELER HUZUR LİMANLARIDIR

09 Aralık 2019, Pazartesi 09:03

Yaklaşık on üç yıldır Yeni Aksaray Gazetesi’nde bu köşeden sizlerle buluşuyorum. Bilindiği gibi özellikle yakın dönem Türk tarihi ile birlikte şehrimizin kadim geçmişi ilgi alanımdır. Okumaya, araştırmaya, anlamaya ve öğrendiklerimi de paylaşmaya gayret ediyorum. Ve eleştiriye de açık olduğum için çok şey öğreniyorum. Bu on üç yıllık süreçte beni eleştirenlere, ayırmaksızın bu okurlarımızın hepsine teşekkür ettim. Geçenlerde yazdığım (galiba 14 Kasım’da yayımlanmıştı) “AKM KÜTÜPHANESİ KAPANMAZ!” başlıklı yazımdan sonra “seni Aksaray milliyetçisi sanıyorduk. Kütüphaneye harcanan para yola, köprüye sarf edilse daha doğru olmaz mı?” diye eleştirilince gülüp geçemedim. Yahu ben bu marazlı bakışa cevap vermekle aslında kendime ve bu satırları okuyan sizlere eziyet mi ediyorum acaba bilemiyorum.

Kütüphaneye, özellikle de personele bilmem şu kadar para harcanıyormuş. Bunu halletmek gerekiyormuş. Falan filan… Neden ayakları yere basan görüşlerimiz, eleştirilerimiz olmaz ki? Öğrendim ki sözleşmeli olmayan kütüphane personelinin 3’ü genel bütçeden, 4’ü de özel idare bütçesinden maaş alan kişilerdir. Kütüphane kapansa da açık kalsa da maaş almaya devam edecekler. Elmayla armudu karıştırmayı nasıl da becerebiliyoruz değil mi?

En başta kimin elinde milliyetçilik ölçen metre var? Eğer varsa razıyım teste. Milliyetçilik bu kadar dar kalıplara sığar mı Allah aşkına? Kendisi gibi düşünmeyenleri “kötü, işe yaramaz” ilan etmek zaten bizde moda. Ama ben bu modayı sevmiyorum. Benim gibi düşünmeyenleri “görüş, bakış zenginliği” olarak görüyorum ve marazlı da olsa bu bakışa cevap veriyorum. Kitabın, kütüphanenin kısacası bilginin ne olduğunu anlamayanlara anladıkları dilden, yani oldukça basit anlatmak zorundayım. Şöyle bir sorum olsun öncelikle: Kuşlar tek kanatla uçabilir mi? Uçamaz değil mi? Madden ve manen terakki olmazsa tekâmül olamaz. Arthur Schopenhauer’in dediği gibi “kütüphaneler insanlığın tek güvenilir ve kalıcı olan belleğidir”. Bilgi demek, kitap demek. Kütüphane de kitabın çoğulu kütüp ile hane kelimelerin birleşiminden meydana gelir. Yani kitaplar evi. Kütüphaneyi basit gören bir zihniyete ne diyebilirim ki? Yol ile köye, nahiyeye, şehre gidilir doğru ama kütüphane ile benliğe, kültüre, zamanda yolculuğa gidilir. İkisi de lazımdır. Yani kuşa iki kanat gerekir uçması için!

Yine şu eleştirilere ya da yanlış bilinen birkaç noktaya daha temas edeyim. Aslında bu benim işim değil ama geçenlerde yazdığım yazıdan sonra bir şekilde dâhil olduğum meselede ifade etmek zorunda olduğum birkaç şey var. Deniliyor ki şehirde o kadar kütüphane varken bu kütüphaneye ihtiyaç var mı? Var elbette var efendim. Ne kadar çok kütüphane olursa o kadar iyidir. Nüfusumuz gittikçe artıyor. Çoğu insan okumuyor olabilir ama okuyanlar muhakkak vardır ve olmaya devam edecektir. Üniversitemizdeki kütüphane daha büyük diyorlar ama atladıkları kocaman bir konu var. O da üniversite kütüphanesi -en başta- öğrenciler içindir. Herkesin rahatlıkla istifade edebildiği ve zenginliğiyle, 90 bin civarındaki kitap sayısıyla hizmet veren AKM Kütüphanesi kimsenin hedefinde olmamalı. 10,695 üyesi bulunan ve 2019’un başından Aralık’ın ilk haftasına kadar 67.144 kişinin kitap aldığı kütüphane sinek mi avlıyor yoksa “ilim, Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alır” bakışının mirasçılarına hizmet mi veriyor?

Şehrin, şehirlinin dünü, günü, yarını, inkişafı, tekâmülü için taraf tektir o da bilgiye ulaşmanın önemidir. “İnternette her şeye ulaşmak mümkün, kitap devri geçti” diyenlere ne diyeyim bilemiyorum ki? Her şey internette yoktur. Telif hakkı diye bir şey vardır. Kitapları ya satın alırsınız ya da kütüphanelerden ödünç temin edersiniz. Ve kitabın devri hiçbir zaman geçmez! İki kapak arasında, sayfaların arasında yolculuk anlatılmaz. Ama bu zevkten, okuma kültüründen mahrum olana ne anlatılabilir ki? “Milletleri ilerleten ve yükselten zengin kitaplıklardır” şeklinde kütüphaneyi özetleyen H. Flecher bu bakışı duysa ne derdi acaba?

Umarım kütüphanenin kapatılma meselesiyle alakalı tek bir yazı dahi yazmam. Çünkü böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermiyorum. Enerjimizi daha güzel şeylere harcayalım.

*

Not: Allah izin verirse “Meçhul Bir SubayınSeydibeşir Esaret Kampı Ve İstiklal Harbi Günlüğü” kitabım yakında ulusal ve bilindik bir yayınevince basılacak. Kitap elime ulaşınca şehrimizdeki kütüphanelere hediye edeceğim.