ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

HUKUKUN SESSİZLİĞİ VE KADINLARIN ÇIĞLIĞI

28 Ekim 2024, Pazartesi 06:13

Bugünün Türkiye’sinde artık vatandaşlar işsizlik ve geçim derdinin yanı sıra hayatta kalabilmek için uğraşıyor. Ceza caydırıcılığını yitirmiş bir düzen ve salınan failler yüzünden Türkiye adaletten yoksun bir halde. Bizler ve hatta yetkililer bile oturmuş hukuk sisteminin bu çöküşünü izliyoruz. Çöken bu sistemin altında ise her zamanki gibi kadınlar eziliyor. Bunun en büyük sebeplerinden birisi ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğurduğu töre ve namus gibi kadını hedef alan ve değersizleştiren toplumsal olgular. Bu olguların yıkılması için öncellikle kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun olduğu kabullenilmeli ve cinayetleri gerekçelendirmekten kaçınılmalıdır. Bu ülkede kadınlar kadın olduğu için öldürülmektedir. ‘ Cinnet geçiren koca’ diye atılan haber başlıkları veya failin satanist eğilimlerde bulunduğu iddiaları gibi kadın cinayetlerini münferit bir olay haline getiren bu söylemler cinayetlerin önüne geçilmesindeki en büyük engeldir. Bu yüzden insanların kadın cinayetleri hakkında söylem ve tutumlarını değiştirmesi gerekiyor. Kadın cinayetlerine bahane olarak ‘ Kadının o saatte sokakta ne işi varmış?’ diyebiliyorsunuz ama İstanbul’un orta yerinde gündüz vakti katledilen 2 gencecik kız İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in hesabını verebilir misiniz? Şiddet gören veya öldürülen bir kadına ‘Sevgilisini iyi seçseymiş.’ diyebiliyorsunuz ama 8 yaşındaki vahşice katledilen Narin Güran ailesini kendi seçemezdi. ‘Düzgün giyinseydi kimse bakmazdı.’ diyerek tacizi meşrulaştırmaya çalışabilirsiniz ama türbanlı bir kadın olan Başak Cengiz’in sokak ortasında tanımadığı bir erkek tarafından samuray kılıcı ile katledilmesinin önüne geçemediniz. Suçu kadınlara atmayı bırakıp ne zaman suçu kabulleneceksiniz? Hiçbir erkeği erkek olduğu için öldürüldüğüne şahit oldunuz mu? Kadınların öldürülmesinin ve şiddete uğramasının tek sebebi ataerkil bir toplumda kadın olarak doğmalarıdır. Bu düşünce yapısı ile gün geçtikçe durdurulamayacak bir hale gelen kadın şiddet ve katledilişlerini kadınları eve kapatarak çözebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Kadın cinayetlerinin %65’i kendi evlerinde kendi yakınları tarafından öldürülüyor.Kanunlarımız daha kadınları kendi evlerinde kendi babaları ve kocalarından bile koruyamıyor.Oysaki kadınlara erkeklerden korunmayı öğretmek yerine erkeklere kadınları öldürmemeyi öğretmek daha kolay ve doğru olmaz mıydı? ‘Erkek yapar, karısı değil mi döver de sever de.’ gibi düşünce ve söylemleriniz ile her an bir kadın ölüme daha da yaklaştırıyorsunuz.

Ataerkil düzenin sebep olduğu bu cinayet ve şiddet olaylarının sona ermesi için yasalar ve yaptırımlar kullanılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi ise bu konuda kadınlara bir umut ışığı olmuştu. İstanbul sözleşmesinin amacı; kadına yönelik her türlü ayrımcılık, şiddeti önlemek ve şiddet mağdurlarını korumaktır. 2011 yılında imzalanan bu antlaşma sadece 7 yıl uygulanmış ve 2021 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Kaldırılma sebebi ne kadar kadınların bu hakkı suiistimal edilebileceği düşüncesi olsa da İstanbul sözleşmesinin kaldırılması son 4 yılda 1.236 kadının ölümünün sebebi olmuştur. Artık kadınlar şikayette bulunmaktan korkuyor çünkü yardım almayacağını ve korunmayacağını biliyor. Öyle bir sistem ki sizi ölümle tehdit eden bir kişiden şikayetçi olduğunuzda tüm bilgi ve adresinizi devlet kendi elleriyle faile veriyor. Oysaki İstanbul Sözleşmesi mağdurun şikayetçi olmasına gerek kalmadan soruşturmayı başlatır üstelik gizliliği sağladığı gibi kadın mağdurlara sığınak ve psikolojik yardım da sağlar. Bu sözleşme sayesinde kadınların şikayetçi olmaktan çekinmelerine gerek kalmaz. Şu an ise kadınlar gördükleri şiddetlerden şikayetçi olamadıkları için görmezden geliniyor ve ölüme terk ediliyorlar. Devlet şikayetçi olan kadını korumadığı gibi çoğu şiddet failini de salarak öngörülmesi çok da zor olmayan bu cinayete işbirlikçi oluyor. Caydırıcı yaptırımlar getirmedikleri sürece bu cinayetlerin de önüne geçemeyecekler.

  Devlet varlığının en büyük sebep ve ihtiyaçlarından biri olan güvenliği bile sağlayamayan bir sistem içinde sıkışıp kaldık. Bu durumun düzelebilmesi için hukuk sisteminin yeterli ve adaletli bir hale gelmesi gerekmektedir. Sokaklarda güvenle yürüyebileceğimiz kendi evimizde öldürülmeyeceğimiz bir Türkiye için gerekli olan şey İstanbul Sözleşmesidir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.