HASHAS (ASES) BABA – “Bir İl Emniyet Müdürü Mü?”
24 Ekim 2021, Pazar 11:09Hamza Baba ile ilgili yazı serime kısa bir ara veriyorum. Çünkü Aksaray tarihine ışık tutan Şeyh Seyyid Hasan Rızâyî el-Aksarâyî üzerinde birden fazla çalışmaya imza atan ve Hamza Baba ile ilgili birçok bilgiyi yine eserlerinden edindiğimiz Muhammet H. Cankurt’un 27 Ekim 2021’de gerçekleşecek olan VI. Uluslararası Aksaray Sempozyumu’nda “Nüzhetü’l-Ebrâr’ın Aksaray Kültür Tarihi Açısından Önemi” başlıklı bir bildiri sunacağını ve bu bildirisinde kendisinin Nüzhetü’l-Ebrâr’daki bazı bilgileri tahlil edeceğini Sempozyum bilgileri arasında okudum. Takip etmenizi ve ilgilenmenizi öneririm.
Hocamızın bildirisinde yazı serimde kullanabileceğim yeni tespitler de olabilir. Bu sebeple şimdilik o seriye izninizle ara verip, şu anda şehir gündemimizde olan bir başka zât-ı muhterem ile ilgili konuşalım:
Günümüzde bir mahalleye de ismini veren Hashas Baba’yı muhakkak duymuşuz, türbesini görmüşüzdür. Ancak hakkında konuşabileceğimiz somut bir bilgimiz şimdilik yok.
Türbesinde kitabe bulunmadığı için yaşadığı dönem de tespit edilememektedir.
Ancak harabe olmuş eski yapısına göre türbe, Selçuklular yahut beylikler dönemine tarihlendirilmektedir.
Halk hikâyelerinde ise Hashas Baba’nın demirci bir velî olduğundan, perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde “Ya Hakk” diye diye demir dövdüğünün duyulduğundan, türbesinin bulunduğu yerden Ulucami’ye ulaşan bir tünel olduğundan bahsedilir.
Tarihî belgelerde Aksaray’da Ases isimli bir mahallenin ve caminin olduğunun zikredilmesi, asıl isminin Hashas değil Ases olduğunu bize göstermektedir.
İbrahim Hakkı Konyalı’dan öğrendiğimize göre bu mahallede aynı isimli bir de tarihî çeşme vardır.
Peki o hâlde -düzeltilmiş haliyle- Ases Baba’nın kim olabileceği hakkında biraz düşünelim…
Bu konuda iki yorum yapabilirim:
Birincisi;
Kendisinin halk hikâyelerinde ermiş bir kişi olarak anlatılması sebebi ile o bir velî olabilir.
Ases’e benzeyen As’âs, sözlükte gece çok gezip dolaşan kimseye verilen ad olarak karşımıza çıkar.
Yani As’âs (Hashas) Baba geceleri dışarı çıkıp gizlice hayır ve hasenatta bulunan, bir bohça erzakı ihtiyaç sahiplerinin kapılarına bırakıp oradan sessizce ayrılan, bu adeti gereği de lakabını alan, geçimini ise demircilikle sağlayan bir veli olabilir.
İkincisi ise;
Ases Arapça’da “bekçi” anlamına gelen “âss”ın çoğuludur.
Bu kelime İslam devletinde asayiş ve emniyet teşkilatı içinde güvenlikten sorumlu kişiler için kullanılmıştır.
Bu teşkilatın başındaki kimseye çeşitli İslâm devletlerinde sâhibü’ş-şurta, sâhibü’l-medîne, sâhibü’l-ases, hâkim ve ârif gibi isimler; Osmanlılarda ise asesbaşı kullanılmaktadır.
O halde Ases Baba da yaşadığı dönemin bir asesi hatta asesbaşı olabilir.
Zâtına türbe yapılmış olması göz önüne alındığında o, halkın çok sevdiği, görevini layıkıyla yerine getiren, belki de görevi sırasında Aksaray’ı bir saldırı anında Aksaray meydanının önünde (Meydan Mahallesi ve civarı eski Aksaray’ın meydanıdır) cansiperane savunan, hatta bu savunması sırasında da şehit olan bir asesbaşı (il emniyet müdürü) olabilir.
Bu sebeple halk arasında bir kahraman kabul edilip Ases Baba olarak saygı duyulup kabrine de bir türbe yapılmış olmalıdır.
Kısacası Ases Baba, yaşadığı dönemin Aksaray Asesbaşı yani günümüzdeki karşılığı Aksaray İl Emniyet Müdürü olabilir.
Halk arasında Ases Baba’nın türbesinin bulunduğu yerden Ulucami’ye doğru uzanan bir tünel olduğu da anlatılmaktadır.
Aksaray’da da kalesi olan diğer şehirlerde olduğu gibi efsaneleşmiş tünel anlatıları vardır; Bayram Baba’dan Ulucami’ye, Ağzıaçık’tan (Kırkkızlar) Ulucami’ye ulaşan tüneller gibi. Rivâyetlerdeki bu tüneller de Ulucami’ye yani İç Kale’ye ulaşmaktadır. Eğer böyle bir efsane gerçekse yani Bayram Baba ile Ases Baba’dan Ulucami’ye ulaşan gerçekten bir tünel varsa bu tünelin Uluırmak’ın altından geçmesi gerektiğini unutmayalım. Ağzıaçık için ise böyle bir zarurete gerek yok!
Ases Baba için bu tünel anlatımını da şöyle yorumlayabiliriz:
Ases Baba’nın yaşadığı dönemlerde tehlike anında emniyet ve haberleşme vs gibi sebeplerle tüneller zaten kullanılmaktadır.
Yorumumuz isabetliyse yani kendisi gerçekten bir İl Emniyet Müdürü ise ve gerçekten de burada bir tünel varsa, bu tünelde savunma anındayken şehit edilmiş ve böylece halk arasında bir kahraman kabul edilip Ases Baba olarak saygı duyulup tünelin başladığı yere türbesi yapılmış olabilir.
Yahut o, vefatından sonra görev yerine defnedilmiş de olabilir.
Ancak tünelin varlığını kabul ettiğimizde şehit olmamış birinin aktif kullanılan bir tünelin başına defnedilemeyeceğini, böyle bir yere yalnızca şehidin defnedilebileceğini çünkü “Şehit, şehit düştüğü yere defnedilir” düşüncesinin Müslümanlar arasında yaygın olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sebeple Ases Baba’nın şehit olma ihtimalinin söylenmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Bu yorumu halk hikâyelerinde kendisinin bir demirci olarak anlatılması ile de birleştirecek olursak, Ases Baba’nın vaktiyle kalenin güvenliği ve emniyetinden sorumlu bir kale dizdarı; belki daha önce de bir kale dizdarı emrinde bulunan bir demirci olduğunu da söyleyebiliriz.
Ases Baba ile ilgili mevcut bilgi ve rivâyetlerle yapabileceğimiz yorum ancak bu kadardır. Umarım ilerleyen zamanlarda gerçek ismini bulmak ve tarihî kişiliğini öğrenmek de nasip olur.
İbrahim Hakkı Konyalı Mehmet Hamzakadı’dan şöyle bir bilgi de aktarmaktadır:
Hamzakadı, Konyalı’ya, Ervâh Kabristanı’nın Coğlakî girişinin solunda bulunan bir kadın kabri baştaşının Hashas (Ases) Baba’nın eşi olma ihimalinden bahseder.
Sanırım bunun sebebi merhumenin baştaşında adının Dede Has Hatun bint-i Tuğrul olarak yazmasıdır. Zannediyorum Dede Has’ın Hashas Baba’nın bir başka adı olduğu düşünülmektedir. Zaten halk arasında Hashas Baba’nın asıl adının Has Baba olduğunun söylendiği de görülüştür.
Kısacası Hamzakadı zamanında yahut daha evvelinde, Dede Has Hatun ile Has Dede (Hashas Dede, Hashas Baba) arasında bir bağlantı kurulmaya çalışılmış olmalıdır.
Dede Has Hatun’un 1350 yılında vefat etmiş olması, Hashas Baba’nın türbesinin tarihlendirildiği zamana da uymaktadır.
Ancak bu iddia henüz ispatlanabilmiş yahut tamamen reddilmiş değildir.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…
Muhabbetle kalın…