YEŞEREN AKSARAY – 2 – “Mini Deli Ormanlar”
05 Eylül 2021, Pazar 11:04Aksaray’ı hızla yeniden yeşillendirmek için –bir önceki yazımda söylediğim gibi- iki yöntem var:
Ya hızlı büyüyen ağaçlar dikeceğiz.
Ya da yerli ağaçlarımızı daha hızlı büyüteceğiz.
Hızlı büyüyen ağaçlara en iyi örnek; Paulownia (Çin Kavağı)’dır ve oldukça da meşhurdur. Ancak Paulownia hızlı büyüse de, 5 yılda ekonomik kesime uygun hâle gelse de, kesildiği yerden yeniden sürse de, 60-70 yıl kadar uzun ömrü olsa da neticede bir kavak! Yani yetiştirebilmek için bol su gerekiyor. Yılda 500-2000 mm düzenli yağış alan alanlarda paulowniayı, fidan dönemi dışında sulamaya genellikle gerek duyulmuyor. Ancak Aksaray’ın son 40 yıldır ortalama yağış miktarı 340 mm, yağışlar da düzenli değil.
Yani bu tabloya göre paulownia Aksaray’a, Aksaray da pawloniaya uygun değil!
Ama keşke olsaydı!
Gerçi yeteri miktarda düzenli yağış alsaydık yahut yeterli suyumuz olsaydı, Aksaray ekonomisine de katkı sağlayan meşhur kavaklarımızı zaten hâlâ yetiştiriyor olurduk. Ya da meşhur kavaklarımız sağladığı ekonomik avantajlardan dolayı yerlerini çoktaaan paulowniaya bırakmış olurdu.
Peki, ne yapacağız o zaman Aksaray’ı tekrardan yeşillendirebilmek için?
Buraya küçük bir şerh düşmek istiyorum:
Kendi gözlemlerime göre belediye başkanımızın ve geçmiş başkanlarımızın, konuyla ilgili kurum müdürlerimizin ve elbette valilerimizin hatta sivil toplum kuruluşları ile gönüllülerimizin ve kuşkusuz Aksaray’ın yeşillendirilmesi için emeği geçen herkesin bu zamana kadar yapmış oldukları ağaçlandırma çalışmaları başarılı olmuştur. Böyle söylüyorum çünkü bu yaz ben Aksaray’dayken, Amasya’dan Aksaray’a gelen okurlarımın gözünde Aksaray’ı yeşil bir şehir olarak gördüm. Yani şehrimiz, yeşilini seven bir şehir olarak görünüyor başkalarının gözünde. Bu sebeple emeği geçen herkese kendi namıma yürekten teşekkür ediyorum.
Ancak biz Aksaraylıların özlemi elbette yeniden Yeşil Aksaray diye tanınmayadır.
Çünkü aramızda Deli Orman’ı görenler ve o görenlerden Deli Orman’ı sık sık dinleyenler var…
Zannediyorum yeniden Yeşil Aksaray olmak için de şehre yine bir Deli Orman lazım!
Ancak şehir içerisinde orman yapılacak kadar büyük alana sahip bir yer kalmadı!
Hem yer olsa bile doğal bir ormanın oluşması için en az 100-200 yıl gerekiyor.
Ama o kadar da zamanımız yok!
O hâlde…
Mahallelerimizde 10 kat daha hızlı büyüyen Mini Deli Ormanlar oluşturabiliriz desem, ne dersiniz?
Ve bu her mahallede oluşturabileceğimiz Mini Deli Ormanlar’daki toplam ağaç yoğunluğunun, eski Deli Orman’daki ağaç yoğunluğundan daha fazla dahi olabileceğini de söylesem?
Kulağa çok hoş, enteresan ve inanılmaz geliyor…
Ama inanılmaz değil!
Biyolojik çeşitliliği düzeltmeyi ve iklim kriziyle mücadele etmeyi amaçlayan Mini Kent Ormanları tüm dünyada hızla yayılıyor...
Bu Mini Ormanlar 10 kat daha hızlı büyüyorlar, 30 kat daha ağaç yoğunluğuna, 40 kat daha karbon emilimine ve 100 kat daha biyolojik çeşitliliğe sahipler…
Peki, nasıl oluşturuluyor bu Mini Ormanlar?
Miyawaki Yöntemiyle!
Yöntem Japon botanikçi Prof. Dr. Akira Miyawaki'nin çalışmalarına dayanıyor. Bu yöntem, daha büyük bir ağacın düşmesi nedeniyle gölgelikte bir açıklık açıldığında doğal bir ormanda meydana gelen rejenerasyon sürecini kopyalamaktadır. Küçük ağaçlandırma projelerinde (en az 100 metrekare olacak bir alanda) kullanıldığında geleneksel ormancılık yöntemlerine göre önemli faydaları vardır. Özellikle de kentsel çevrede etkilidir. Yöntemi Miyawaki’den ilham alarak kentsel çevre için geliştiren kişi ise Hintli bir Endüstri Mühendisi, Shubhendu Sharma’dır.
Yöntemi bir cümlede şöyle anlatabilirim:
Miyawaki Ormanları yerel koşullara adapte olmuş yerli türlerin, besin eklenmiş toprağa, birbirlerine çok yakın olacak şekilde dikilmesiyle oluşturulmaktadır.
Geleneksel ağaçlandırmada tek bir ağaç türü, aralarında en az 1-2 m mesafeyle dikilirken; Miyawaki yönteminde bitkiler arasındaki rekabeti teşvik etmek amacıyla metrekareye 3 farklı ağaç fidanı dikilmektedir. Böylelikle bitkiler ve ağaçlar yana doğru değil, sadece üstten gelen güneş ışığına ulaşmak için yukarı doğru hızla büyümektedirler. Ve sadece 8 ayda bu fidanlar, ışığın yere ulaşmasına izin vermeyecek büyüklüğe erişirler. Bu da yere düşen yaprakların ürettiği nem ve humusu korumuş olur. 2-3 sene sonra ise ağaçları sulamaya artık ihtiyaç dahi duyulmaz.
Yöntemi üstünkörü anlatacak olursam:
Evvela dikim yapılacak alanın toprağının besin değeri artırılmalı, toprak havalandırılmalı ve ardından toprak su ve hava geçirgenliği için kabuk, kozalak parçası veya benzer özellikteki doğal malzemelerle karıştırılmalıdır. Sonra da metrekareye 3 fidan düşecek şekilde hesaplanarak dikim yapılacak alan için yeteri sayıda fidanlar ayarlanmalıdır. Mesela 100 metrekarelik bir alana 300 adet fidan gerekmektedir. Bu fidanların tür çeşitliliği, bölgede yetişen yerli ağaçlar içerisinden en az 30 çeşit olmalıdır. Fidanları diktikten sonra mini orman gelişene kadar toprağın iklim koşullarına karşı kendini koruyabilimesi için üstünü saman benzeri bir malzeme ile kaplamak gerekmektedir. Orman zemininde yapraklar, ağaç dalları ve benzeri doğal atıklardan oluşan humuslu bir maddenin oluştuğu fark edildiğinde artık mini ormanın sulanmasına veya herhangi bir bakım yapılmasına gerek yoktur. İşte bu da ortalama 2-3 yıl içerisinde gerçekleşmektedir.
Kısacası fidanlar dikildikten sonra ilk 2-3 yıl sulama ve bakım(yabani otlardan temizleme) yapılmalı, sonra “En iyi yönetim yönetmemektir” pensibiyle orman tamamen kendi haline bırakılmalıdır.
Avrupa bu tekniği kullanıyor ve orada yapılan gözlemlerde mini ormanlara kuşların, böceklerin, kelebeklerin, tozlaşmayı sağlayan arıların geldiği gözlenmiş. Yapılan araştırmalara göre bu ormanlar hava ve su kirliliği ile toz seviyesini azaltıyor. Gürültü kirliliğini de düşürüyor.
Teknik, Türkiye’de de kullanılmaya başlandı.
Şehir olarak biz de öncülerinden oluruz inşallah!
Belediyemize sunmak için konuyla ilgili bir proje hazırlamaya başladım.
Peki, bu tekniği şehrimiz için nerede ve nasıl kullanabiliriz?
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…