Aklımız bedenimize yük olmasın!
20 Aralık 2021, Pazartesi 11:08Hayatın hesabı yamandır.
Zaafımız; basiret ve feraset eksikliğindendir.
Büyüklerimiz; ulu sözü dinlemeyen ulur, denilir.
Kahir ekseriyetimiz;
Dini meselelerde alabildiğine hassas,
Ama akli muhakemede de bir o kadar noksan kaldı.
Bu hassasiyet (!) bizi kalben fanatikliğe, dimağen körlüğe götürdü.
Emaneti ehline vermedik. Böylece işi de, iştekini de rezil ettik. Liyakati, ehliyeti önemsemedik. Yeter ki, bizden olsun, hatta dindar olsun yeter dedik. Adeta bozuk saatimizi ehil Yahudi saatçi yerine ehil olmayan Müslüman terziye götürdük, tamir etmesini bekledik.
Aslında dindar geçiniyoruz ama çoğu durumda dini meseleleri de bilmiyoruz. Akletmez misiniz, düşünmez misiniz, diye başlayan ayetlere bile kulak vermiyoruz. Maslahata medar bir şeye kalben bağlanmak güzeldir, sadakati gösterir. Ama kime, neden, nasıl bağlanacağımızı, gönül vereceğimizi bilmeden, ölçmeden, tartmadan, araştırıp, soruşturmadan körü körüne bağlamak sadakat değildir, kolaycılıktır, aklı kiraya vermektir. Bu sadakat şartsız olarak bağlandığımız muhatabımızın hatasına, günahına ortak olmayla sonuçlanabilir. Hele gönül bağladığımız muhatabımız, dini meseleleri, bireysel, içtimai ikbaline basamak olarak kullanıyorsa, vebalimiz katlanmaz mı? Suret-i Haktan gözüküp, kişisel menfaatini her şeyin üstünde tutuyorsa, iyi niyetimiz istismar ediliyorsa bizim sadakatimiz, kalben tarafgirliğimiz bizi içinden çıkılmaz bir vebale götürmez mi? Hele tabisi olduğumuz din ve taşıdığımız değerlere zarar verir, dinden diğer insanları da soğutursa, bu musibetin telafisi olabilir mi?
Din emaneti ehline veriniz derken, ehil olmayan kifayetsiz muhterisler işbaşına getiriliyorsa,
Din rızkın helalini söylüyor, sofraya gelen kazanç nereden gelirse gelsin deyip her şey mübah görülüyorsa,
Din iktisatlı olmayı emretmesine rağmen, israf, lüks ve şatafat gırla gidiyorsa,
Din tevazuyu, nezaketi tavsiye ederken, yüksek mevkidekilerin kibirden yanına yaklaşılmıyorsa,
Din kardeşlik, birey hukukundan bahsederken, alın terini döken birinin hakkı gasp edilip, yerine torpille, iltimasla yakınlar ikame ediliyorsa,
Din doğru, dürüst olmayı emrediyorken, yalan, dolan, hile, hurda işler parçalardan akıyorsa,
Din işlerin istişare ve meşveretle görülmesini isterken, hükümler her şeyi ben bilirim edası ile veriliyorsa,
Din kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmeyin derken, masumların canı yanıp, mağdur ediliyorsa,
Din adaletle hükmedin derken, adaleti kendine, yakınındakilere hak görüp, gayrin hakkı ihmal edilip, adalet çok görülüyorsa,
Din paylaşımı emredip, yanı başındaki komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir derken, kendisi bir eli yağda, diğer eli balda nemelazımcı, kayıtsız, duyarsız, lakayt kalıyorsa,
Din bizi aldatan bizden değildir derken, biz dâhil herkesi aldatıyorsa başımızı iki elimizin arasına alıp, düşünmek, tekrar tekrar düşünmek lazım.
Allah’ın bahsettiği akıl nimeti yukarıdaki sorgulamayı yapmak içindir.
Sadakat güzel bir meziyettir, ama akılla, düşünerek olursa, daha da güzel ve anlamlı olur.
Sorgulamayan akıl insana yüktür.