Kahvaltıda sabahları beş zeytin
27 Aralık 2023, Çarşamba 09:06Bu gün yazacağım yazı ile eskilere giderken, yeni nesil de eskilerden bir demet sunmak istiyorum. En azından onlarda eskilerden bir örnek alabilirlerse mutlu olurum. Ben yazları zaman zaman kendi köyüm Tatlıca’ya gidiyor, orada temiz öksijen alıyorum. Ancak köyümde eski yaşantımızdan herhangi bir şey kalmayıp ve sadece köy havası kalmıştır. Eski ortam, birlik, beraberlik, hatır gönül ve dayanışma kalmamış. Eski dostlukta fazla kalmamış.
Çocukken okula giderken herkes o dönem çok fazla yağan karlardan okula gidebilmek için karda çığır açar oradan okula giderdik. Tabi okula koltuğumuz altına alınan sobada yakmak için hayvan kermesi götürürdük. Öyle kar tatili falan olmaz normal eğitime devam ederdik.
Hiç unutamadığım babam öğretmen olduğu için maaş almaya gittiğinde ağaç kasalarda zeytin olurdu. Babam bir kasa zeytin alırdı, bir ay yetmesi için kardeşlerimle bana sabahları adam başı beşer zeytin verirdi. Zeytin bitmesin diye her zeytini beşer defa ısırırdık.
Hele rahmetli anam tandırda yaptığı çörek yoksa, sobada yufka ekmeği ısıtır, o mübarekte iyi gevrerdi, çömlek peynirini de buna dürüm yapardı, elimize verirdi. İnanın bunlar bulunmaz bir zevk ve tat idi, birlikte kahvaltımızı yapardık.
O yıllarda herkesin durumu iyi olmadığı için zeytin falan alınamazdı. Rahmetli babam öğretmen olduğu için maaş almaya ilçeye gittiğinde alabiliyor ve bizlerede sayı ile veriyordu. Çünkü, gelecek ayın birine kadar yetmesi lazım idi.
Fırından ekmek alınmaz, evlerin çardak dediğimiz ekmeklikte yufka ekmek yapılırdı. Ekmekler diğer komşularla imece usulu yapılırdı. Kayıt evimizin birisine anam üç beş kat adam boyu kış ekmeği kayardı ve bu ekmek bir kış boyu yenirdi.
Bizim köyün üzümü güzel ve çok olurdu, bizim dört tane bağımız vardı. Şimdi ise bir tane bağımız yok tarlaya dönüşmüş durumda. Bağlardan üzüm kesilir ve pekmez yapılır çömleklere konur kış boyu yenirdi. Çikolata bilmediğimiz için anam undan pekmez helvası yaparak ara sıra elimize tutuşturur. Sonra kilit altına alır açıkta bırakmazdı.
Babam öğretmen olmasına rağmen atımız, eşeğimiz, koyunumuz ve tarlamız vardı. Bir köyde nasıl yaşanıyorsa yaşardık ve ortak yanlarımız bu idi. Koyunlar bu mevsimde kuzuladığında merakımızdan koyunları kuzulatır başlarında beklerdik.
Kışlık yiyecekler köylerde hazırlanırdı. Bulgur, mantı, makarna, erişte, tarhana, salça, pekmez, turşu, evlerin serin erlerinde taze üzümler saklanır, kuru üzümler, yağ, peynir ve her yiyecek son baharda evlerde yapılır satın alınmazdı.
Taze sebzeler yaz boyunca kurutularak kış yiyeceği hazırlanırdı. Taze fasulye, kuru fasulye, bamya, biber ve diğer sebzeler kurutulur hazırlanırdı. Ekmeklikte ekmek yapılırken ekmek sonrası tandıra kuru fasulye konur pişirilirdi, hatta komuşular bile aynı tandıra koyardı.
Bazen acıktığımızda annelerimiz bize ne yedireceğim diye tereddüt etmezdi. Bazen acıktım deyince tandırda çömlekte pişen kuru fasulyeden yufka ekmeğin içerisine fasülye dürer elimize verirdi. İnanın o kadar tatlı ve zevkli olurdu anlatamam.
Uzak yerlerdeki tarlalarımıza herkes karpuz ekerdi. Her evde nerede ise bu günün reno arabası eşek vardı eşeklerle karpuz tarlasına gider karpuz toplanırdı. Eve gelirken yol kenarında çıkan süpürgelik otlar toplanır evlerde avlu süpürmek için süpürge yapılırdı.
Komşuluk ve imecelik o kadar güzeldi ki, herkes birbirine yardımcı olur komşuluk ilişkileri çok güzeldi. Ama şimdi bu anlattıklarımdan bir eser kalmamış. Köyler boşalmış, sohbet ve dayanışma bitmiş ve sohbet edecek insan kalmamış. Anlayacağınız köylerin havası bozulmuş, köyler köylükten uzakta kalmış. Sadece temiz hava ve oksijen kalmış. Artık herkes şehir gibi her şeyi satın alan durumuna gelmişler.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.