Namaz mazeretlerimiz
16 Temmuz 2019, Salı 08:57
Bir Müslüman olarak başta benim nefsinde olmak üzere, çoğunluğumuz, beş vakit namazımızı kılmayız. Sorulduğunda da mutlaka bir mazeret uydururuz. Kimisi yaşının genç olduğunu, kimisi her gün her gün baş edemediğini, kimisi patrondan zarar göreceğini, kimisi kalbinin temiz olduğunu ve namaza gerek olmadığını söyleyerek, bir çok mazeret uydururuz. Bu mazeretleri çoğaltabilirsiniz.
Gerçekten namazın bir ibadet olduğunu biliriz, bunu farzlığını da kabul ederiz de niçin kılmayız? Bu soruların cevabını bende dahil birlikte vermeye çalışacağım. Bugün “ Kalbim temiz olduğu için namaz kılmama gerek yok çok namaz kılandan doğruyum” diyen bir dostumun bana yaptığı mazereti ele almak istiyorum.
Namaz sanki kalbi pis olanlara farz kılınmış gibi kendimizi savunuyoruz. Hâşâ cenab-ı Allah’a sorsak namazı hangi kalbi temize farz kıldın diye ne cevap alırız? Tembelliğimizden kılamadığımızı itiraf etsek ve tövbe etsek belki Allah af eder. Peki, bu halimizle kim bizi af edecek? Ankebut süresi 45 ayetinde cenab-ı Hak buyuruyor ki:
“ Sana vahyolunan kitabı oku. Namazı dost doğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsızlıktan ve münkerden alı kor.”
Demek ki, namaz müslümanım diyen herkese farz kılınmıştır. Peki, nereden çıktı bu kalp temizliği? Bunun adı niyet temizliğidir. Niyetin iyi olduktan sonra, çevrendeki insanlara kötü düşünmedikten sonra, kimsenin malında, namusunda gözün olmadıktan sonra, benim kalbim temiz sözcüğünü, âcizane ben, insanların hep iyiliğini düşünme olarak anlıyorum.
Bu vasıflar güzel ahlak sınıfına girer. Bu güzel ahlak sahibi kimselerin, ille de Müslüman olması şart değil. Bunların içinde inançlısı da, inançsızı da var. İslâm dinine göre insanda olması gereken vasıflardan biriside güzel ahlaktır. Güzel ahlakımız var diye islamın diğer tüm emir ve yasaklarını o zaman yerine getirmeyelim. Hacca da gitmeyelim, zekâtta vermeyelim, diğer ibadetleri de terk edelim.
Hayatımızın içine baktığımızda, güzel ahlak, ayrıdır. İbadet ayrıdır. Yani ahlaklıda olsak, ahlaksızda olsak namaz boynumuzun borcu, bundan kurtuluşumuz yoktur. Huzuru mahşerde ilk sorgulanacağımız”Namazını kıldın mı?” olacaktır. Hayır, yaptım, fakir sevindirdim, anne babama baktım, kimseye zarar vermedim, namusa bakmadım, haram yemedim gibi cevaplarda versek, yine namazı kılıp kılmadığımız sorusu sorulacak. Tirmiziden bir hadis nakledeyim. Konu ile alakalı sizlere. Ebu Hureyreden; Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki:
“ Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Allah: Bakın, kulumun defterinde yazılmış nafilesi var mı? Buyurur. Böylece, farzın eksiklikleri nafile namazları ile tamamlanır. Sonra bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.”
Ne yaparsak yapalım namaz sorgusundan kurtulmamız mümkün değildir. Bazı amelleri bahane ederek bazılarından kurtulacağımıza inanmak gaflete düşmekten başka bir şey değildir. Kalbim temiz olduğu için namaz kılmıyorum demek aslında çok tehlikeli bir sözdür. Allahın emir ve yasaklarına bir müdahale söz konusudur.
Size bir misal daha vereyim, iki ayrı yere borcunuz var. Birisini verdiniz diğerine de dediniz ki; “Ben borcumu falana verdim, sana borcum yok” diyebilirimsiniz? Diyemeyeceğimize göre. Basit mazeretlerle kendimize gerekçe aramayalım. Bu ancak kendimizi aldatmak olur.