Ölümü mezarlıkta hatırlıyoruz
22 Kasım 2017, Çarşamba 10:28Pazartesi günü Milletvekilimiz Sayın Cengiz Aydoğdu Bey’in validesinin vefatı nedeni ile Ervah kabristanlığında idim. Cengiz Beyin cenaze defni esnasında göz yaşını görünce kendi rahmetli annemin cenaze defninde yaşadıklarım aklıma geldi. Rabbim böyle acıları bizlere yaşatıyor. Allah herkese güzel ölüm nasip etsin. Dolayısı ile bende dahil hep mezarlıkta ölümü hatırlarız. Ama dünya kadar kabre hazırlanmıyoruz. Bugün ölüme hazırlıktan bahsetmek istiyorum.
İnsan için tayin edilen ömür ne zaman biterse, ölüm olayı o an olur. Bazıları için hayırlı, Bazıları da helalleşmeden gider. İyi kimseler için sıkıntısız bir ölüm olur. Bazıları, için ahiret azığı hazırlanmadan, üzerindeki hakları vermeden, tevbe istiğfar etmeden gider ki, iyi bir gidiş değildir.
Aslında, hiçbir ölüm ani değildir. Daha önce defalarca hatırlatılmıştır. Çeşitli olaylar, hastalıklar, ders alınacak ölümler hep hatırlatmadır. O, an Azrail’in son gelişidir.
İnsanı, öldüğü zamana göre de değerlendirmek yanlış olur. İnsan eceli Cuma günü bitmişse, Cuma günü ölür. Ne iyi adammış demek yanlış olur.
Dikkat edelim. Son anda bile şeytan insanın imanını bir bardak su ile çalabilir. İmansız gönderebilmek için aldatmaya çalışır. Ona yardımcı gibi, kurtarıcı gibi görünür. İmanı kurtarmak için iyi yaşanmalıdır. Güzel bir hayat, güzel bir ölümle biter.
Beşikle teneşir tahtası arasındaki mesafe çok kısadır. Birden bire sapa sağlam insan gidiveriyor. Eskiden insanımız helalleşe helalleşe ölürdü. Şimdi helalleşmeye vakit kalmıyor. Çoğu vasiyet etmeye bile, “Allah ısmarladık” demeye bile vakit bulamıyor.
Ahireti sona bırakan, hiç hazırlıksız gidiyor.
Hz. Peygamber: “Ani ölüm, mümine Allah’tan bir hediye kafire ise üzüntüdür, sıkıntıdır” diyor.
Müslüman her zaman her yönü ile bu dünyadan göçmeye hazır olmalı ve: “Sana gelmeye, yürümeye hazırım ya Rabbi! Canımı alabilirsin” diyebilmelidir.
Müslüman’a Cenab-ı Allah son nefesinde “sana ömrünü iade ediyorum” dese mümin : “ya Rabbi! Bu güne kadar senin için yaptıklarımı bir daha yapamam endişesini taşıyorum” diyebilmelidir.
Atalarımız : “3 gün yatak 4. gün ölüm” derler. “Kimseye muhtaç etme ya Rab!” diye dua edelerdi. Bu üç gün ömrü de helalleşmek ve vasiyet için isterlerdi.
Ansızın ölüm, hazırlıksız yakalanmaktır.
Lokman Aleyhüsselam oğluna: “Oğlum tövbe etmeyi geciktirme. Çünkü ölüm ansızın gelip yakalar” demiştir. Hasan-ı Basri Hz.leri : “Baygınlık geçirerek veya ansızın ölenin acele gömülmemesini istemiştir.
Soralım: Habersiz gelecek ölüme hazır mısınız? Ne hazırlığımız var?
Cevap: “Mezarımı aldım, kefenim hazır.” Böyle değil, böyle hazırlıktan Allah korusun. Hazırlık şudur: “Ya Rabbi! Yaşadığım hayatım, yaptıklarım hesabını vermek için hazırım. Sana kavuşmak isterim” diyebilmektir.
İnsanın öldüğü gün, öldüğü yer ve ölüm şekli hep insanları meşgul etmiştir. Bir insan camide ölür, bir insan tuvalette de ölebilir. Önemli değildir. Cenazesi kalabalık olabilir, olmayabilir önemli değil. Toprağı artar, artmaz önemli değil. Gömüldüğü yer, kimlerin yanına gömüldüğü de önemli değil. Görünümüne göre, cennetlik veya cehennemlik yorumu yapmak da yanlış. Mezara onunla beraber Kur’an veya bir şeyler koymuş olmakta onu kurtarmaz. Çabuk veya sıkıntılı ölümü de yorumlamamak gerekir. Mesela kalpten gitmek, kaza da gitmekte ani ölümdür. O kişinin iyiliğine veya kötülüğüne delil olmaz.
Ömer Bin Abdül Aziz, hocasının ölürken yüzünü hemen kıbleye çevirir. Hocası derki: Ben hayatımda yüzümü kıbleye çevirmediysem şu anda çevirmeniz neye yarar? Bir ömür boyu yüzümü kıblede tutmuşsam, son anda yüzümü kıbleye çevirmemeniz bana ne zarar verir? der.
Demek ki ölürken şekil, zaman önemli değil. Önemli olan imanla gitmektir.