Önemli olan baba ve evlat olabilmek
18 Haziran 2019, Salı 08:55Malumunuz Pazar günü babalar günü imiş. Şu batının bizim içimize soktuğu Anneler günü, babalar günü ve bir sürü günler bizim kültürümüzü bozarak bizi örf ve adetlerimizden koparmak için içimize sokulmuş bir fitnedir. İnsan anne ve babasını böyle bir günde mi hatırlar? Gerçekten evlatlarına kol kanat gererek anne ve babalık yapan atalarımız sürekli ziyaret edilip hatırlanmalıdır.
Şunu diyenlerde olabilir, annesi annelik yapmamış, babası babalık yapmamış. Baba sadece biyolojik baba, annede kuluçka makinalığı yaptı ben onlara ne evlatlık yapacağım diyenler elbette olabilir. Onlar size atalık yapmadı evlat dememiş olabilir. Hürmet göstermeseniz de siz onlara kötülük yapmayın.
Ama hayatını emeğini evladı için çalışıp harcayan atalarınıza öf bile demeyin. İmkanı olmasa da sıkıntısını ve üzüntüsünü sizinle paylaşması bile sizlere yeter. Sizin için yeterli imkan sunamazsa da bir gayret içinde ise onun ayaklarını öpün, onun size verdiği sevgi ve şefkat yeter.
Bakın gençler kendi hayatımdan bir örnek vereyim; bunu kendime bir pay çıkarmak ve övünmek için yazmıyorum. Belki yeni nesile örnek olur diye yazıyorum.
Rahmetli babamla en küçük olmam nedeni ile örf ve adet gereği kolay kolay bir araya gelip konuşamaz, sofrasına bile oturamazdık. Böyle bir çocukluk sonucu 11 yaşında anne ve babadan ayrılmak durumunda kaldım. Ta ne zamana kadar hayata atılana kadar.
Bunu samimi söylüyorum her hafta sonu olağan üstü bir durum olmazsa her hafta ziyaretine gider bir günümü onlarla geçirirdim. Mutlaka tıraşını yapar, tırnaklarını keserek onu mutlu etmeye çalışırdım.
Has bel kader bakıma muhtaç olup ele ayağa düşünce vefatına kadar bizzat ellerimle baktım. Rahatsızlığı nedeni ile 24 saat hiç uyumadan beraber olduk. Babaya, anneye sosyal medyadan mesaj atarak kutlanmaz. Onları sürekli ziyaret ederek, gönlünü almakla bakılır. Onların bedduasını almadan, hayır duasını alın işlerinizde sürekli rast gelecektir. Dinimizde bunu emretmektedir. Size bir islam alimininsözlerden bir baba ile ilgili kısa bölümünü naklederek konuyu bitirmek istiyorum.
“Hem, peder ve vâlideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesâbına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine âittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat, lillâh için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman daha ziyâde muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir. “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme” (İsrâSûresi: 23.) âyeti, beş mertebe hürmet ve şefkate, evlâdı dâvet etmesi, Kur’ân’ın nazarında vâlideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukùkları ne derece çirkin olduğunu gösterir.
Mâdem peder kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyâde iyi olmasını ister; ona mukabil, veled dahi pedere karşı hak dâvâ edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münâkaşa yok. Zîrâmünâkaşa, ya gıpta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münâkaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dâvâ etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek, pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.”