ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

Sahte sevgiyi gerçeğe dönüştürmek

10 Ekim 2022, Pazartesi 09:38

15 yaşından bu güne inancımdan hiç taviz vermedim ve gerçek olmaya çalıştım. Ama şunu söyleyebilirim ki, bunu söylerken dört dörtlük olduğumu düşünmüyorum. Yine de bir çok hata ve kusurlarımız bulunmaktadır. Dolayısı ile istisnalar kaideyi bozmaz, hiç tahmin etmediğimiz ve meczup zannettiğimiz insanlar belki de hiç günahsızdırlar. Kimseye el avuç açıp minnet duymaz ve hayatına devam eder. Eline geçenle yetinir ve minnetsiz yaşar.
Geçtiğimiz Cuma günü bir toplantıdayım, orada yan yana oturduğumuz din görevlisi bir arkadaş toplantının sonuna doğru eğilerek kulağıma şunu söyledi, “ bakarmısın şu kalbur üstülere hiç içten samimi olan varmıdır” diye bana sordu.
İnanın bende bu yapmacık dostluklara ve sevgilere hayretle bakıyordum. Bende kendisine şunu söyledim, “ sen yıllardır buradasın, dün bu memleketi yöneten veya idare eden kaç kişi görüşüp muhabbet ederek saygı ve sevgi içerisinde görüşüyorlar” dedim.
Yolda yürüyoruz gösteriş, iş yapıyoruz gösteriş, makama oturuyoruz gösteriş, seçiliyoruz gösteriş, idare ediyoruz gösteriş, bir araya gelip sohbet ediyoruz gösteriş ve yani samimiyet yok, dostluk yok, sevgi ve saygı yok. Hep gurur ve enaniyetimizi muhafaza ediyoruz.
İnsanların toplum adına yaptıklarını iyi ise översin, yanlış ve eksik ise eleştirirsin. Ama yargılayamazsın, yargılama Allah’a mahsus bir olaydır. Ama gelin görün ki yanlışta olsa eleştirmeyeceksin alkışlayacaksın ve oda o koltukta rahat oturacak.
Halbuki insanlar tevazu sahibi olmalıdır, kendisini dev aynasında görmeden ne ise öyle olmalıdır. Toplumdaki yerini ve çalışmasını Allah rızası için yapmalıdır. Allah rızası olmayan işlerde ne hayır olur, ne bereket ve nede başarı olur.
Tevâzu sahibi güzel insan, yüceliğin Allah’a ait olduğunu bilip, sadece Hakka boyun eğer ve müstahak olduğu mertebenin daha alçağına kendisini lâyık görerek, o istikamette herkesle gönülden muamelede bulunur. Yani mütevazı bir kişi, herkesi kendinden üstün bilir, kendi acziyetini idrak eder, vicdana dayanan bir duygu ile kendi kusurunu bilip, kendine haddinden fazla kıymet vermez. Özellikle rütbe ve statü bakımından alt seviyede olan kimselere karşı böbürlenmek, mütevazı kişilerin bir hasleti değildir. Mütevazı olmakla asıl amaç aslında insanların önünde alçalmak değil, herkese güzel muamele ile ilâhî huzurda yükselmektir.
Öyle ise bizler de mütevazılık bağlamında güzel insanlar kategorisine girebilmemiz için, kalbimizin samimî, dilimizin tatlı, yüzümüzün yumuşak, davranışlarımızın ihlâslı ve niyetlerimizin de halis olmasına dikkat etmeliyiz. Bir başka ifadeyle tevazuu engelleyen hâl, hareket ve hasletler uzak durmalıyız. Yani her yerde, her makamda ve herkese aynı güzel muamelede bulunabilmek için, kalbimizde bencilliğin oluşmasına, nefsimizin beğenmişlik ve kibir hastalığına yakalanmasına müsaade etmemeliyiz.
Bu nedenle nereye gelip ve nereyi elde edersek edelim toplumdaki yerimizi bilelim. Tevazuyu elden bırakmadan ömrümüzü sürdürelim. Ahir ömrümüzde kesinlikle başka birisinden farklı gitmeyeceğimize göre yapmacık görünmekten uzak olup dürüst olacağız.
Uzun lafın kısası sahte sevgi ve gülücükleri gerçeğe dönüştürmek insanı büyütür ve yükseltir. Toplum olarak ekseriyetimiz gerçek yaşamımız dışında yaşıyoruz, gerçeği yaşarsak her zaman yaşama imkanı buluruz. Gelin kucaklaşarak içten geldiği gibi yaşayalım