ABAYLAR
Aksaray
29 Ocak, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

TÜRKİYE’NİN YAKIN TARİHİ -5-

08 Kasım 2018, Perşembe 09:26

II. Meşrutiyetin İlanı

Buraya kadar genel hatlarıyla izah etmeye çalıştığımız sürecin en önemli figürlerinden birisi Jöntürkler’dir. Onların ısrarı ve mücadelesiyle ilan edilen meşrutiyet hakkında halen çok farklı bakışlarla tartışmalar devam etmektedir. Tunaya, II. Meşrutiyet için yazdıklarıyla bu tartışmayı daha da girift hale getirmektedir: “Bugünün kapılarını açan anahtarı verecek özlü bir devredir. Osmanlı tarihin bu sayfasında en kritik anlarını yaşamış, bu devrede tarihe karışmıştır. Fakat yeni bir Türkiye’nin doğum sancıları da II. Meşrutiyet yılları içindedir”. Özellikle Osmanlı’nın bu devrede tarihe karıştığı ifadesi derinlemesine analizi gerektirir.

Jön Türkler muhalefetlerini esas olarak yurt dışından sürdürmüşlerdir. Cenevre, Paris ve Kahire gibi şehirler, muhalefetlerinin merkezi durumundaydı. Jön Türklerin yurt dışında sürdürdükleri muhalefet hareketi, inişli çıkışlı bir seyir izlemiş, II. Abdülhamid yönetimini yıpratmış olsa da onu yıkmayı başaramamıştır. 1906 yılında kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birlikte, özellikle ordudaki genç subayların muhalif bir hareketi başlattığını görmekteyiz. Kısa bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşerek, II. Abdülhamid'e karşı daha eylemli bir hareket izlenmeye başlamıştır.

İttihat ve Terakki Cemiyeti 1907’de II. Abülhamid’e bir meşrutiyetin ilanını isteyen beyanname yolladı ve kendisini perde arkasından göstermiş oluyordu. Mezkûr cemiyet Neyyir-i Hakikat gazetesiyle özellikle Selanik, Manastır ve Kosova’daki halkı padişah hakkında tahrik edecek yazılar neşrediyorlardı. Padişah cemiyetin üyelerine haddini bildirmek istese de bu kolay olmuyordu. Resneli Niyazi 3 Temmuz 1908 Cuma günü ilk hürriyet mücadelesine atıldı. Taraftarlarıyla cephane ve tabur sandığındaki paraları da alıp dağa çıkmıştır. Niyazi Bey’le isyan bayrağını açıp dağa çıkanlar arasında Resne Belediye Reisi Hoca Cemal, vergi kâtibi Tahsin, polis komiseri Tahir, mülazım Yusuf Efendilerle Resne’deki Sırp mektebi muallimi de vardı.

Diğer yandan Manastırda bulunan ve sarayın hafiyesi olan Alay müftüsü Niyazi ve arkadaşlarının, ihtilalci çalısmalarını öğrenmis bulunuyordu. Niyazi Bey Yıldız’a, Rumeli Müfettişi Umumiliğine ve Manastır Valiliğine yazdığı yazılarla hafiye paşaların dönmesini, Kanun-ı Esasinin hemen yürürlüğe konularak, Mebusan Meclisinin toplanmasını yumusak sayılabilecek bir dille istedi. Artık İttihat ve Terakkili başka subaylar da ihtilale katılmaya başladılar ve hareket, örgütün mal’ı oldu. 5 Temmuz’da Manastır İttihat ve Terakki örgütü kentin sokaklarında mesrutiyetçi bir bildirge yapıştırdı.

Padişah da bunun üzerine Şemsi Paşa’yı soruşturma için görevlendirmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile direkt bir bağlantı göremediğini fakat Üsküp kazalarından İştip’te tahkikat için görevlendirilen Binbaşı Enver Bey’in kıyafet değiştirip asilere karıştığını saraya bildirmiştir. Fazla geçmeden cemiyet üyelerinden Atıf Efendi telgrafhaneden çıkan Şemsi Paşa’yı öldürmüştür.

Niyazi Bey’den sonra Eyip Sabri Bey de Ohri’de dağa çıktıktan sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti daha da güçlendi. Askerlerin önemli bir kısmı artık padişahın değil, dağa çıkanların tesiri altına girmişti.

Enver (Paşa) Bey’in 19 Temmuz 1908’de Selanik’te “Olympia Place” balkonundan halka “bundan böyle biz hepimiz kardeşiz, Bulgar yok, Rum yok, Sırp yok, Romen yok, Müslüman yok, Hıristiyan yok, Yahudi yok, Osmanlı var, biz Osmanlıyız. İçimizden birinin sinegoga diğerinin kilisiye, bir başkasının camiye gitmesinin fazla bir önemi yoktur. Ülkemizin mavi seması altında hepimiz eşitiz, Osmanlı olmaktan şeref duyuyoruz. Yaşasın vatan, yaşasın hürriyet” diye duyurduğu yeni bir döneme giriliyordu.

23 Temmuz gecesi Manastır Jön Türk komitesi meşrutiyetin ilanı ve Meclisi Mebusan’ın toplanmasına kadar hemen bir irade yayınlanması isteğiyle Sultana bir telgraf gönderdi. Sultan ve Hükümeti pratik olarak bir oldubitti karşısında bırakılmışlardı. 23 Temmuzda Makedonya’nın birçok kentinde iktidarı ele geçiren Jön Türk komiteleri kendi kendilerine Meşrutiyet ilan ettiler .

Bundan sonra II. Abdülhamit’in isteği üzerine nazırlar kurulu düzenledikleri tutanakla halk arasında kan dökülmesinin önlenmesi, yabancı devletlerin içişlerimize karışmalarına meydan verilmemesi gerekçesi ile esasen var olan Anayasanın yürütülmesine ve görülen lüzum üzerine çalışmalarına son vermiş olan Mebuslar meclisinin toplantıya çağrılmasına karar verilmiş olduğunu saptamıştı. Akabinde bir karar metni yazıldı. Makedonya’da genel müfettişliğe ve valiliklere telgraf çekildi. İstanbul gazetelerine de yayınlanmak üzere kısa bir bildiri gönderildi. Bu suretle istibdat yönetimi son bulmuş ve meşrutiyet ilan edilmiş oluyordu.