BAĞ BOZUMU
12 Eylül 2022, Pazartesi 10:09Eylül ayı bağ bozumu demekti.
Kova kova üzümler kamıştan örülmüş hasır üzerine yığılır,
Yumuşak taştan oyulmuş soku denilen havuza 5-8 kova dökülür.
Çıplak ayakla çiğnendikçe tabandaki delikten kazan içine biriken şıra dinlendirilir,
Gecenin ayazını yedikten sonra tas tas içildi mi,
İnsanın yüzüne kan gelirdi.
Pekmez leğeninde kaynatılan şıra koyulaşır pekmez olurdu.
Tandır denilen koskocaman ocakta kurumuş odun ve bağ kütükleri yakılır,
Yaramaz dal ve kökler tandır hiç sönmeden kırk sekiz saat yakılır şıra kaynadıkça koyulaşır.
Leğen içine iki dal da reyhan çiçeği attınız mı, hoşa giden kokusu ile iştahla yenirdi pekmez,
Bir de dilim dilim kabak, patlıcan, sarı erik, ayva atıldımı leğene,
Ağda olurdu.
Bunun da damak tadı başka idi.
Hani nerede o bağlar.
Kavak ormanları bile kaybolup gitti.
Ve yerlerine beton yığınları kondu.
İşte şehircilik ve nüfus artışı konut yapımını hızlandırdı.
Arsa para edince de bağ bostan kalmadı.
Bu dediklerim köy ve kasabalarımızda devam ediyor.
Pekmezin en iyisi Ozancık, Çatin, Yuva’dan geliyor pazara.
Ve fakat o eskinin pekmez yeme alışkanlıkları pek kalmadı.
Bilhassa çocuklara pekmezden palürza yapılır, üzerine de dövülmüş ceviz ekildi mi mesir macunundan da besleyici olurdu.
Bizim evde ve her aile ocağında bir kış 50-60 kilo pekmez tüketilirdi.
İşte doğal beslenme pekmez gibi kendi ürettiğimiz ürünlerdi.
Hormon mormon icadı bilinmezdi.
Ve gene Eylül ayında Nevşehir ve Niğde köylüleri at arabaları ile Aksaray’a akın ederler,
Biber alıyok... Biber alıyok...
diye mahallelerde bahçe bahçe dolaşırlardı.
Fiat kesilir 300-500 kilo biberi alırlar turşu kurarlardı.
Sapsarı, etli, acımsı, keçi boynuzu gibi uzunca biberlerin nesli tükendi gitti.
Ekonomik kazanç uğruna, ne eskinin domatesini, salatalığını ve ne de ayşe kadın fasulyesinin defteri dürüldü.
Dört kendi biberi olan o yaz ve sonbahar sezonunda bir tona yakın biber satardı.
Ve biber parası ile bir yıllık ekmeklik buğdayını alır, kara değirmeninde un yapılır, çuvallara doldurulur, kilere direk direk dikilirdi.
bereketli olsun diye de çuvalların üstüne çocuk kafası gibi yıkanmış cingi taşlar konurdu.
Hey gidi günler ne çok değişti.
Eskinin zahmeti şimdi rahatlığa dönüştü.
Dönüştü de,
Şükretmesini bilmiyoruz o da başka.
Kalın sağlıcakla...