ABAYLAR
Aksaray
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

BU CUMARTESİ PELİN ÇİFT İLE GÜNDEM ÖTESİ'NDE BULUŞALIM “Konumuz Somuncu Baba”

17 Ağustos 2024, Cumartesi 00:07

                Dünyadaki en güzel meyve, sabrın meyvesidir. Dışı sert ve acıdır ama içi tatlıdır.

                Elhamdülillah.

                Benim Somuncu Baba’ya olan ilgimin ve muhabbetimin 2013 yılında Somuncu Baba Minyatür Müzesi’nde yaptığım rehberlikle başladığı zannediliyor olunabilir; ancak öyle değildir. Ben de her Aksaraylı gibi Somuncu Baba’nın eline doğdum. Çocukluğum Kılıçarslan Mahallesi (babaannemler) ile Kırca Mahalle (anneannemler) arasında geçti. Yani bu mahallelerin türbelerin bulunduğu mahallelere yakın olması sebebiyle hem Somuncu Baba’nın hem de YûsufHakîkî Baba’nın muhabbeti tâ küçüklükten içime işledi.

Annem ile anneannemlere giderken –Allah ikisine de rahmet eylesin- Hakîkî Baba’nın türbesinin yanından geçer giderdik bile isteye. Yâdımdadır hep türbenin yanındaki koca selvi ağacı, altından şırıl şırıl akan su arkı ve tepedeki leylek yuvası.

Babaannem ile yâdımda olan ise –Allah ona uzun ömürler versin- Somuncu Baba türbesine gitmemizdir. Kanal boyundan türbeye giderdik birlikte, ben Koca Pelit’e (Kanlı Pelit) varmadan yorulurdum; o da beni sırtına alır, yolculuğumuzu tamamlardı. Sonra birlikte çilehaneye girer, o namaz kılar, dua eder, tespih çeker; ben de onu taklit ederdim. Sonra birlikte etrafı da temizler öyle ayrılırdık huzurdan.

Nerden bilebilirdim ki daha o günlerde hazretlere olan muhabbet tohumunun gönlümüze atıldığını?

Gel zaman git zaman büyüdük. Büyürken bıraktık mı mübarekleri? Her Aksaraylı gibi, ASLA!

Düğünlerde, derneklerde, mübarek gecelerde, bayramlarda ve cumalarda hep ziyaret ettik onları, bilhassa da Somuncu Baba’yı.

Somuncu Baba şehrin yâdında yaşayan bir büyüğümüzdür. Bu sebeple en mutlu anlarımızda hep onun yanında buluruz kendimizi. Sanki elini öpmek, mutluluğumuzu paylaşmak için varırız huzuruna ve huzurunda Rabbimize döner hamdederiz mutluluğumuza.

Sadece mutlu olduğumuz anlarda mı yanında buluruz kendimizi? Hayır! Derdimizi de anlatırız Hazret’e ve feyzi sanki nasihat gibi ruhumuzu okşar da yine huzurunda döneriz Rabbimize… Ama bu kez duaya; sıkıntımızın giderilmesi, arzularımızın hayırlısıyla olması için…

Dedim ya şehrin yâdında yaşayan bir büyüğümüzdür Hazret. E “Diriyiz, daim ölmeyiz” diyen birinin yaşamadığını düşünmek de abes olur!

Neyse…

Zaman akıp gitti, daha da büyüdük…

Üniversite yıllarındaydım. Son senemde…

Bunaldığım bir vakit –Allah rahmet eylesin- Şahin Başer amcamızın Somuncu Baba kitabını okuyordum. Daha önce de okumuştum bu kitabı ancak o zamana kadar anlamamışım demek ki mevzubahis olan büyük münazaraları. O anda konuya dâhil olmayı düşündüm ama nerden başlayacaktım ki! Hem henüz okul da bitmemişti. Velhasıl cevap verme isteği orada gönlüme girmişti ama demek ki henüz vakti değildi.

Okul bitti. Askerlik ve çalışma hayatı derken sonra bir anda kendimi Somuncu baba Minyatür Müzesinde rehberlik yapıyorken buldum.

Mükemmel olmadığımı biliyorum ama mükemmelliği seviyorum. Yani bir işi yaparken en güzel şekilde olması gerektiğini savunuyorum. Çünkü bir düsturum var: “Allah güzeldir, güzeli sever”.

Hâl böyle olunca ve rehberlik yaparken Somuncu Baba ile ilgili ciddi sorular soruluncabildiklerimi anlatmanın yetmeyeceğini anladım, araştırmaya koyuldum. Araştırdım, araştırdım ve ciddi anlamda büyük hatalarla karşılaştım. Bunları elbette not aldım. Ancak kabir tartışmaları konusuna geldiğimde ise tabiri caizse çarpıldım.

Çünkü araştırmamın nihayeti Aksaray aleyhine olacak gibi görünüyordu. Elbette bu şekilde sona erseydi araştırmam,–en büyük yeminle yemin ederim ki- hemşerilerimi karşıma alma pahasına da olsa hakikati söylemekten geri durmayacaktım.

Tam film bu şekilde bitiyordu ki ikinci dönüm noktası tesirinde fark ettiğim bir bilgifinali değiştirdi.

Dr. Mustafa Fırat Gül ile birlikte de yazdığımız kitabımız da böylece meydana geldi.

O belge,bilgi, akademik üslup, mizanpaj ile beni destekledi; ben de yazdım.

Kitabımızda hakikati haykırdık!

Sesimizi yetiştiremediklerimiz ile kulaklarını tıkayanlar duymadı bir tek!

Ancak pürdikkat dinleyen kulaklar da vardı!

Aksaray Kitap Fuarı’nda Pelin Çift ve Ebru Yücel ile tanışma fırsatım olmuştu. Kendilerine şehir merkezi gezisinde mihmandarlık yaparken Somuncu Baba’mızı da anlattım.

Anlattıklarımız Pelin Hanım ile Ebru Hanım’ın dikkatini çekmiş olacak ki programa katılabileceğimi söylediler. Ben de “sevinirim” diye cevap verdim. İsteğim de buydu zaten.

Ve gün geldi çattı…

Şimdi güneşin balçıkla sıvanmayacağını, hakikatin er ya da geç açığa çıkacağını Türkiye Cumhuriyeti’nin minberinden haykırma zamanı…

Bu Cumartesi 23:45’te, TRT-1’de, Pelin Çift ile Gündem Ötesi’nde buluşalım…

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.