Canım Sürekli Yemek Yemek İstiyor
23 Ocak 2024, Salı 09:15Bazen canınız inanılmaz derece tatlı, patates kızartması, tuzlu erik, çikolata çekiyor ve onu yiyene kadar rahat edemiyor musunuz? Eğer cevabınız evetse bunun sadece sizden ve iradesizliğinizden kaynaklandığını düşünmeyin. Dünya nüfusunun yarısından fazlası hatta yapılan bir araştırmaya göre yüzde 90’ı kadar yüksek bir oranda kişi düzenli bir şekilde gıda aşermeleri yaşıyor. Bu isteklerinizi ara sıra gerçekleştirmenizde hiçbir problem olmasa da kronikleşen gıda aşermeleri, eğer doğru tercihler yapılmıyorsa, beslenme düzenini, kilo kontrolünü ve zihinsel sağlığı negatif yönde etkileyebiliyor. Rafine, yapay şekerli, paketli, kimyasal eklentili gıdalara yönelmek uzun vadede vücut sağlığını aşağı çekebiliyor. Diyet sürecinde bu istekler besinlerin sağlıklı formları ile istek giderilebilse de sürekli devam gıda aşermeleri normal değildir.
Peki neden canımız bazı besinleri çok çekiyor?
1. Susuzluk
Bedenimizin neredeyse yüzde 70’i sudan oluşuyor ve yaşamın devamlılığını sağlayan her kimyasal reaksiyon için su gerekiyor. Gün içinde yetersiz su içmek bedenin zihne alarm sinyalleri göndermesine yol açıyor. Nitekim beyin bu mesajı her daim doğru algılamayıp sussuzluğu açlık ile karıştırabiliyor. Aniden ortaya çıkan yeme isteklerinde çoğu zaman temel neden su ihtiyacımız oluyor. Eğer bir bardak su içtikten sonra canınız hala yemek yemek istiyorsa aşağıdaki faktörler buna neden oluyor olabilir.
2. Yorgunluk
Bedenimizi çok çalıştırdığımız ve yorgun olduğumuz zamanlarda canımız karbonhidrat ve şeker çekiyor. Bu aslında çok basit bir mantığa dayanıyor. Şeker ve karbonhidratların yapı taşı olan glikoz bedende en hızlı şekilde enerjiye dönüştürülen organik madde oluyor. Bununla beraber glikozdan kazanılan enerji kısa sürüyor ve bedeni daha fazlası istemeye sürüklüyor.
3. Besin değeri yetersizliği
Bedenimiz, normal işleyişi için en az 45 mikro besin; vitamin ve minerale ihtiyaç duyuyor. Hücresel düzeyde başlayarak her bir organ ve sistemin çalışmasına aktif olarak katılan bu mikro besinler, sağlık ve iyi olma halinin yüksek tutulmasında hayati rol oynuyor. Maalesef yetersiz beslenme, yanlış tarım pratikleri, ilaç kullanımı, çevresel toksinler gibi birçok faktör, toplumun büyük bir kısmının besin değeri eksikliği yaşamasına neden oluyor. Bu da kendini yorgunluk, beyin sisi, ruhsal iyi olma halinde düşüş, saç dökülmesi gibi birçok semptomla ve gıda aşermeleri ile gösterebiliyor. Beyin, yeme istekleri ile bedende eksik olan değerleri kapatmaya çalışıyor. Örneğin, mineral eksiklikleri tuzlu gıda istemeyi, günlük kalori ihtiyacının altında kalmayı; yorgunluğa neden olan demir eksikliği de şekerli ve karbonhidratlı gıdaları aniden istemeyi tetikleyebiliyor. Nitekim bazı gıdaları aşermenin besin değeri eksikliği ile ilişkisi konusunda daha çok bilimsel araştırma yapılması gerekiyor.
4. Bağırsak mikrobiyotasında dengesizlik
Bir teoriye göre iştahımızı bağırsaklarımızda yaşayan bakteri ekosisteminin ne denli aç veya tok olduğu kontrol ediyor. Mikrobiyota olarak adlandırılan bu iyi ve kötü huylu bakteriler bedenimiz tarafından sindirilemeyen lifler olan prebiyotikler ile besleniyor. Neyse ki meyve, sebze, baklagil, yulaf ve tohumlar gibi birçok besin lif açısından oldukça zengin. Bu gibi prebiyotik gıdaların beslenmede az bulunması bağırsak mikrobiyotasının “aç kalmasına”, zihnin çevresinde çoğu zaman şekerli ve karbonhidratlı, lif açısından zayıf gıdalar aramasına neden oluyor.
5. Hormonal dengesizlikler
Özellikle kadınları etkileyen bu durum, regl görmeye devam eden kişilerde aylık bazda ve büyük hormonal değişimler ile ayrıca menopoz, hamilelik sırasında görülebiliyor. Menstrüasyon döngüsü sırasında kalori ihtiyacının değişmesi yeme isteğine yansıyabilirken menopoz ve hamilelik esnasında hormonların düzenli olarak kontrol edilmesi ve uygun beslenme-yaşam tarzı değişimlerinin alınması gerekiyor. Öte yandan her iki durumda da hormonal denge için günlük beslenmeye keten tohumu, kabak çekirdeği, ay çekirdeği ve susam gibi sağlıklı yağ deposu tohumları eklemek fayda sağlıyor.
6. Duygusal tetikleyiciler
En temel duygusal tetikleyicilerden olan stres, iştah sinyallerini de direkt etkiliyor. Çevresel stres faktörü karşısında sempatik moda geçen beden, kortizol hormonu salgısını arttırıyor. Bu artış diğer bazı hormonların, örneğin iyi hissetme hormonları olarak bilinen serotoninin salgısını baskılıyor. Yeniden iyi hissedebilmek için bu kez çareyi tüketildiği anda ani serotonin salgısı tetikleyen şekerli gıdalarda aramaya başlıyoruz. Her stres altına girdiğimizde kendimizi rahatlatmak için bu yolu kullanıyorsak zihin şekerli gıdalara karşı bir alışkanlık ve bağımlılık geliştirmeye başlıyor. Başa çıkılabilir bir stres anında bile yeme atakları baş gösterebiliyor. Bu alışkanlığı hafifletmenin bir yolu da tüketilen gıdaları basit karbonhidratlar, yapay, rafine şekerler ile değil kan şekerini zıplatmayan kompleks karbonhidratlardan yana seçmek oluyor.
Kontrol altına almakta zorlandığınız aşırı yeme isteğiniz varsa, beden ve ruh sağlığınızı olumsuz etkiliyorsa önce dahiliye hekimine ardından bir diyetisyene başvurabilirsiniz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.