ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

Doğunun ve Batının Sultanı Fatih Sultan Mehmed (1)

31 Mayıs 2024, Cuma 09:06

  Edirne Sarayı koridorlarda bir koşturmaca, bir telaş! Yeni gün, cılız ışıklarıyla, saray duvarlarını aşıp loş koridorları olabildiğince aydınlatma telaşına düşerken, beklenen oluyor ve minik şehzade dünyaya gözlerini açıyordu. O şimdilik, II. Murad'ın  3. oğlu idi. 12 yaşında ilk hükümdarlık tecrübesini tadacaktı. Evet, bir ara hükümdarlıktan uzaklaştırılacak ama sonra geri gelecekti. Önüne çok büyük hedefler koyacak, 21 yaşında iken İstanbul'u fethedip, Osmanlı Devleti'ni bir imparatorluğa, imparatorluğun kuruluş dönemini yükselişe, dünyanın ortaçağ olarak adlandırdığı dönemi de yeniçağa dönüştürüp, Osmanlı'nın en büyük hükümdarı "Fatih" diye adlandırılacaktı.

                Yıl 1443. 30 Mart 1432'de dünyaya gözünü açan küçük şehzade artık 11 yaşında. Osmanlı geleneklerine göre devlet yönetimini öğrensin diye Manisa'ya sancakbeyi (vali) olarak gönderilecekti. Manisa'ya yerleştikten yaklaşık bir yıl sonra, küçük yaşlarında yitirdiği ilk oğlu Ahmed'in ardından büyük oğlu şehzade Alaeddin'in de ölümüyle artık iyice yıpranmış olan babası II. Murad tahtı bırakacak ve henüz 12 yaşında, Osmanlı padişahı olacaktı. 12 yaşındaki hükümdarın bu ilk iktidarı uzun sürmeyecek ve iktidara sahip olmak isteyen vezir grupları arasında otorite kuramayınca, iki yıllık hükümdarlığının ardından, Veziriazam Çandarlı Halil Paşa'nın bir oldu bittisiyle tahtı babasına terk etmek zorunda kalacaktı. 18 Şubat 1451'de   II. Mehmed babasının vefatı üzerine 19 yaşında ikinci kez tahta çıkıyordu. Artık aklında, rüyasını gerçekleştirmek vardı: İstanbul'u fethetmek...

 

 

                Hak Teâla Hazretleri mümin  kullarına Kostantiniyye'nin tesbih ve tekbirlerle fethini nasip buyurmadıkça kıyamet kopmayacaktır.

                Kostantiniyye elbet fetholunacaktır; onu fetheden emir ne güzel emir, onun ordusu ne güzel ordudur.

                Peygamberimizin bu kutlu sözlerinde adı geçen emir ve ordusu olarak o övgüyü kazanabilmek için ilk kez 668-669 yıllarında Arabistan'dan yola çıkan İslam Ordusu Kostantiniye'yi kuşatmıştı. (Daha sonra  2 kez daha denediler. 674-678, 717-718 yılları) Hicret döneminde Peygamberimizi evinde misafir eden Halid bin Zeyd yani bilinen adı ile Ebu Eyyup'de (Eyyup'un babası demektir. Arap adetlerine göre baba ilk erkek evladının adı ile anılır.) bu orduya katılmıştı ve  80 yaşında idi. Peygamberimiz, vefatından önce Halid'i zaten cennet ile müjdelemişti. O  buna rağmen; ''Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad ediniz! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ! diyen ayet gereği elbette bu sefere katılacağım; belki Allah bana güzel bir ölüm verir, şehitler safına yazar.''  diyecek ve sefere katılacaktı.  Surlara saldırı esnasında ağır yaralandı ve ''Son arzum şudur,  na'şımı Kostantiniyye surlarına yakın, savaş hattı nerede oluşmuşsa,  o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahidlerin arasında beni defneylesinler. Çünkü Rasûlullah'ın bir gün '' Kostantiniyye'de, kalenin yakınında salih bir kul defnolacaktır.'' dediğini işittim. Bedenimi koyacağınız yerin, bir gün İslâm nuruyla yıkanacağını biliyorum. Dilerim Rabbim'den Kostantiniyye fethedilirken beni de o ordunun içine katar inşaallah! ''

                Osmanlı Devletini yöneten padişahlarında en büyük hedefi Kostantiniye olacaktı. Yıldırım Beyazıt ilk denemeyi 1395 yılında yapmış ve daha sonra Fatih'e gelene kadar üç kez daha kuşatılmış, ancak başarı sağlanamamıştı. II. Mehmet ise yıllardır bunun için hesaplar yapıyor, planlar kuruyordu. Hem Peygamberimizin müjdesine nail olacak hem de; Osmanlı Devleti'nin büyümesinin önünde engel olan, Anadolu ile Balkanlardaki Osmanlı toprakları arasında kara bir çıban gibi dikilen, iki de bir Anadolu beyliklerini ve Şehzadeleri Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtarak Anadolu'daki Türk birliğini bozmaya çalışan, Hıristiyan dünyasını kışkırtıp Haçlı Seferleri'ne zemin hazırlayan bir fesat yuvası yok edilecekti.

                Önce Anadolu Hisarı karşısına bir hisar daha yaptırıldı. Beş bin ırgatla yüzlerce manda arabası hummalı bir çalışma içinde. Vezirler işçilerle birlikte taş ve kireç taşıyor; mavnalar gece gündüz işliyor ve dur durak demeden süren dört buçuk aylık bir çalışmanın sonunda Rumelihisarı Boğaziçi'nde yükseliyordu.  Papazlar, ahaliye, "Türkler saldırırlarsa İsa ile Meryem'in, meleklerden bir orduyla Ayasofya'ya inmelerini boşuna beklemeyin" diyordu.  Osmanlı beylerinin 7'ncisi olan Sultan II. Mehmed ikinci kez tahta geçtiğinde Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Edirne'ye elçiler göndererek padişahlığını kutlamış; anlaşmaların yenilenmesini istemişti.  Genç padişah, dileğini yerine getirirken İstanbul'da rehin tutulan Osmanlı soyundan şehzade Orhan'ın ödeneğinin kesilmeyeceğini de bildirdi. Ancak barış uzun sürmedi. Konstantinos, 1451 yazında Karaman seferine çıkan padişahı güç durumda bırakmak amacıyla Orhan Çelebi'yi salıvereceğini duyururken, Papa V. Nicolaus da Doğu ve Batı kiliselerinin ittifakını öneriyordu. İmparator izlediği bu siyasetle yazgısını da belirlediğini henüz bilmiyordu. Fetih için çalışmalar hızlandırılacaktı.

                Askerî hazırlıklar kapsamında dönemine göre dünyanın en büyük toplarının yapımına başlandı. Devrin en büyük alimlerinden Muslihiddin, top döküm ustası Saruca Paşa ve Macar Urban adlı bir mühendisin yaptığı  ‘’Şahi Topu’’ bunlardan biriydi. Tek güllesi 550 kilogram civarındaydı ve topun uzunluğu 8 m., çevresi de 2.5 metreydi.

 

                Kuşatmada denizden destek vermesi için Osmanlı Donanması da hazırlanmıştı; Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın komutasına verilen filonun mevcudiyeti hakkında farklı düşünceler mevcuttur; bazı kaynaklar 300,  bazıları ise 160 demektedir.

                06 Nisan 1453'te Osmanlı kara ordusu, Haliç'ten Marmara'ya uzanacak şekilde surların önüne mevzilendi. Topların konuşlanacağı yerleri seçmek için surların en zayıf kesimleri tespit edildi ve toplar buna göre 11 Nisan'da konuşlandırdı.   3 top Blaherne Sarayı, 3 top Silivrikapı,  2 top Edirnekapı, 4 top da Topkapı Kapısı önüne yerleştirildi. Osmanlıların döktürdüğü en büyük top olan Şahi ise St. Romanos Kapısı önündeydi. Günümüzdeki "Topkapı" ismi bundan gelmektedir. Topların da konuşlanmasından sonra, II. Mehmed veziri Mahmud Paşa'yı İmparator Konstantin'e göndererek şehrin teslimini istedi. Konstantin, şehri korumaya yeminli olduğunu ancak istenilirse vergi verebileceğini söyledi.  12 Nisan 1453'te Osmanlı topçu ateşi başladı. Dönemine göre kuvvetli görülen bu toplar, büyük gürültü çıkarmakta ve şehri savunanların moralini bozmaktaydı.  Osmanlı topları yaklaşık iki saatte dolduruluyordu, bundan dolayı topçu ateşi sık değildi. Bizans askerleri, gediklere süratle demir kazıklar çakıyor ve üstlerini kayalarla, kum dolu varillerle dolduruyordu. Ayrıca şehirdeki ağaçlar da kesilerek bu gediklere yığılıyordu. Osmanlı topçu ateşi, 18 Nisan gününe kadar devam etti. O gün, Bayrampaşa Deresi taraflarında birinci ve ikinci surlarda gedik açıldı. II. Mehmed'in emriyle surların önündeki hendek taşlarla, kum torbalarıyla dolduruldu. Osmanlı ordusu, gece taarruzu başlattı. Taarruzu desteklemek için II. Mehmed'in emriyle savaş kuleleri inşa edilmişti. Ancak Osmanlılar gece taarruzundan bir sonuç alamadı; yürüyen kuleler de Grejuvayla (Rum Ateşi) yakıldı.  Aynı günlerde Osmanlılar deniz taarruzu da başlatmıştı; Haliç önlerine yığılan Osmanlı donanması, Bizans ve müttefik donanmalarının savunması sebebiyle zinciri kıramayarak geri çekilmek zorunda kaldı.  Her iki taarruzun da başarısızlığa uğraması Bizans tarafında moralleri yükseltti.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.