DÜN VE BUGÜN
20 Nisan 2024, Cumartesi 01:20Bulgur pilavını tencerede pişirip kapağında yediğimiz 1930’lu yıllardı.
Muhtar olan babamı yanına alan tahsildar Evliyaların Mustafa Özdal, Haczedecek tencere tavadan, yırtık dökük kilim ve yatak yorgandan gayrı hiçbir şey bulamayınca.
Tahsildarlık benim işim değil diye haciz yapmadan dönüp gitmişti.
O günler kazanç aslanın ağzındaydı.
Bugün öyle mi?
Bina, arsa, arazi vergisiyle veraset ve vergilerini veremeyen kaldı mı?
1940’lı yıllarda, maliye tahsildarı rahmetli Acemli Ziya Güvenç, tahsilat şefi ile bir iyice kapışmıştı.
Şef, tahsildarına yol ve ağnem vergilerini tahsil edemiyorsun defol git başımdan, diye bağırıyordu.
Tahsildar Ziya Hoca’da,
- Un ile suyu kaynatıp çorba diye pişirdiği tencerede ve tavayı haczedip fakir ve fukaraya gözyaşı döktürmek benim işim değil. Al şu istifamı, affet beni, istifa ediyorum.
Deyivermişti ve de istifa edip gitmişti.
1940’lı yıllarda, maliye borçlu vatandaşlara tevkif müzekkeresini kesip kaymakam da imzaladı mı jandarma, 50-60 kişiyi sığır gibi önüne katıp borcuna mukabil kazma kürekle yol yapımında,
Göletler kurusun, sivrisinek üremesin diye drenaj kanalı açımında aç susuz, dipçik altında çalıştırıldığı günü hatırlayınca, şimdilerde, milletimi cenneti alada görür gibi oluyorum.
Vergi borcunu ödemeyen varsa hesabını bilmeyenlerin batağa gitmiş olanlarıdır.
Rahmetli Hatipoğlu, Alanya ve Finike’den, 4 tonluk ve 4 tekerlekli kamyonla, yılda en çok dört kez portakal getirir zor zoruna satardı.
Portakal girmeyen ev pek çoktu. Ya şimdi...
Her salı git pazara en azından elli kamyon sebze ve meyve, su gibi tükeniyor.
Halkın satın alma gücü düne göre bugün çok çok daha üstün.
En iyisini yiyeyim, çok lüks giyineyim. Seyehatlar... Deniz sefaları.... Yarış halinde.
Öyle değil.
Bu yazdıklarımdan sanmayın ki sabit ve dar gelirli vatandaşlar mutludurlar...
Bilhassa perişandırlar. Elbette eski eskilerde kaldı. Yükselen hayat seviyesi ihtiyaçlar doğurdu. Millet refahı gördükçe tadı damağında kalmakta ve daha çok mutlu olmanın özlemimi duymaktadır.
İstemenin sonu yoktur.
Ve fakat hürriyetçi demokrasilerde, insanca yaşamaların çareleri vardır.
Sosyal yaşantılarda aileler arasında, kilometrelerce değil, hiç olmazsa metrelerce fark olmalıdır. Bunu yapmaya mecburuz. Daha da beklenti uzayıp giderse bu işin şakası yoktur. Hükmedenler bunu bilmeli, devlet milletini anlamalı, vatandaş da sabır ile koruğun helva olduğuna inanmalı vatandaşın bütünlüğü baş tacı edilmelidir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.