DÜNÜN AKSARAY’I
30 Ekim 2023, Pazartesi 08:59Elli yıl evvelini düşünüyorum da,
Bu güzel beldemizin o perişan halinden şimdi bile utanıyorum.
Evvela, belediyelerin kendi yağlarıyla kavrulmaları ve en büyük gelir kaynağının cezai müeyyideler olduğu devirlerde.
Duvar dibine işemeye görsün biri, belde reisi ya da zabıta basardı beş kuruş cezayı.
Hele hiç unutmam paltosu giyinik olmayan ve omuzuna atıvermiş kelli felli bir köylüye belde reisimizin zabıtayı çağırıp da beş kuruş ceza yazmaları ve parayı getirmeden paltoyu vermeyişleri hiç aklımdan çıkmaz.
Nedeni belli! Belediye para için ceza yazacak bahane arıyordu.
Diyen yoktu ki, hani nerede tuvalet de adam gibi girip ihtiyacımızı görelim.
Mümkün mü konuşmak.
Ulucami önündeki park yerleri buğday pazarıydı. Park Pastanesi ile Ulucami arasında ve biraz daha önde, kerpiçten yapılmış kapıları var ile yokun arası beş on tuvalet kabini vardı. Hepsi bu idi. Ve bunun ayağı da kale altından ve açıkta silolara varmadan solda, çarşı yapım kooperatifinin olduğu yerde Çorakçıların harımına akardı. Kokudan geçilmez ve bu yüzden de o 230 dekarlık arsaya boklu harım denmişti.
Ve buranın karşısında da, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin olduğu yerde mezarlık vardı. Sille çayırı denilen bu mezarlık belediye tarafından kaldırılıp, sahipli mezarlar da Ervah Kabristanlığına taşınmıştı.
Her köşe başının ve kuytu yerlerin pislik yuvası olduğu Aksaray’da ve her evin bahçesinde derme çatma tuvaletlerin çukurları açıkta;
Ve hiç kimse de bunun zararlarını anlatıp yasaklamazdı.
Buna karşılık Uluırmağın taksimatı ile mahallelere uzanan dere suları pek fazla temizdi. Çöp bile atmak günahtı. Kap kacak ve çamaşır bu dere sularında yıkanır ve hatta sabahın köründe bu dere suları testilere doldurulur içilir ve yemekte kullanılırdı.
Soba borusundan dar künklerle Ekecik’ten gelen içme suyu belediye önündeki depoya dökülür ve buradan da bir parmaklı demir borularla hep mahalledeki birkaç sokak çeşmesinden akıtılırdı. Herkes içme suyunu bu çeşmelerden doldurur ve hali vakti yerinde aileler de Gelegüle (Sevinçli) köyünden su sipariş ederler testisini beş kuruştan satın alırdı.
Yaz günleri ise sivrisinekten, bit pire ve tahta kurusundan perişan olurdu 6 bin nüfuslu kasaba halkı.
Ve gene hali vakti yerinde olan zadegan sınıfı sivrisineği olmayan, havadar, suyu güzel köylere ailece taşınırlar ve yazı bu köylerde geçirirlerdi. Boyunları armut sapına dönmüş ve karnı küp gibi olmuş Aksaray halkını sıtma denen hastalık kırıp geçirirdi.
Hastalık geçsin diye tekkelerin pencerelerine çaput bağlanır ve hasta çocuk ve yaşlıların bileklerine de bilezik gibi ip bağlardı ve boyunlara muska takardı hocalar.
Genç kuşaklarımız bilsinler ki,
Çok mesafe almıştır Türk halkı.
Bunun kıymetini bilip ve koruyup kollayın Türkiye Cumhuriyetini.
Kalın sağlıcakla..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.