GENÇLER ÖĞRENSİN
09 Ocak 2023, Pazartesi 11:00Aksaray merkezinde üç ilkokul vardı.
Cumhuriyet,
Zafer,
Gazipaşa,
Üçünün mevcudu 500 kadardı.
Milli bayramlarda vatandaşın;
Büyük mektep geliyor
Diye yerinde duramayıp hoplayan ve müthiş alkışlanan bir de ortaokul vardı.
Şimdiki Lise ana binasında öğrenim görürdü öğrenciler.
A ve B şubelerinde 60 öğrenci,
Ders yılı ortasında pabuç pahalı olduğundan bu 60 öğrencinin en az 20 si okulu terk ederdi.
Geri kalan 20 şerden 40 öğrencinin yarısı sınıf geçer, diğer yarısı çift dikişe kalırdı.
İkiler de öyleydi.
Sınıfta kalanlarla yeni gelenler otuzardan 60 öğrenci vardı iki şubede,
Son sınıf tekti.
Kalanlarla yeni gelenler bir üçüncü sınıf olurdu.
Mevcut bitirme sınavlarında, Türkçe, Matematik, biyoloji derslerinden eleme imtihanı yapılırdı.
Birinden başarılı olamadın mı,
Sınıfta kalmış sayılırdın.
Sözlü sınavlara girme hakkın yoktu.
Bekle seneye...
Olmadı bir dahaki seneye.
Yarısı okulu bırakırdı.
Bir avuç öğrenci Haziran’da,
Bir avucu da Eylül bütünleme sınavlarında mezun olurdu.
Olurdu da, benim gibi ortalarla gidenler akla karayı seçerdi.
Not aslanın ağzındaydı.
İlk ve Ortaokul diploması
Her yiğidin karı değildi.
Fakir bir ailenin çocuğu idim.
Konya, Adana, Ankara’da olan liseye gidemedim.
15 yaşımda Maliye’ye katip aldılar.
39 Lira 60 kuruş aylıkla iki yıl çalıştım.
Ana babanın tek evladı idim.
Okula, Aksaray’dan ayrılmamı istemediler.
Daha evvel mektuplaştığım Adana muallim mektebi müdürü rahmetli Mehmet Naci Ecer mektupla çağırdı.
Eylül sonunda benden evvel giden 3-5 arkadaşlarla, Haşim Özgel’in üstü açık kamyona doluştuk.
Taşpınar’ın yokuşuna varınca kamyon van van diye su kaynattı.
Yolda kaldık.
Şoför, inin dedi. Kamyonu iteledik. Çalıştı. Böyle bir altı saatte gittik Bor’a.
Sabah saat 4 de Toros ekspresi ile Adana’ya gidecektik.
Aksaray otelinde yatalım dendi.
Mum ışığı gibi yanan elektriği söndürünce,
Bit, Pire, tahtakurusu yedi hepimizi.
Kendimizi dışarı attık.
Çırpın Allah çırpın.
Sokakta geceledik.
Tehirli de gelse trene koşuştuk.
Koridorda ve ayakta balık istifi.
Sekiz saatte Adana’ya vardı.
Okula kaydoldum.
Bir kaç ay sonra harçlık bitti.
Pazar günleri bir iki arkadaş tren istasyonuna gider,
Tren gara girdi mi...
Hamal hamal diye bağırırdık.
Bir bavul çanta vesaireyi faytona taşırdım.
100-150 kuruş hambaliye aldım mı mutluluğuma paha biçilmezdi. Kurşun kalemine bile sıkı sıkıya sarıldığımız tahsil hayatımızda,
Not almak, sınıf geçmek deveyi hendek atlatmaktan da zor idi.
Şimdi gençlere bakıyorum da,
Baba, ana yemiyor yediriyor,
Giymiyor giydiriyor,
Bir elinde sigara...
Diğerinde cep telefonu,
Pastane kapıları ardına kadar açık.
Daha da bu nimeti teperler.
Acırım o ana babalara.
Kalın sağlıcakla...