ABAYLAR
Aksaray
27 June, 2025, Friday
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

GENÇLERİN BİLMEDİKLERİ

03 June 2025, Tuesday 06:00

Aksaray, Aksaray olalı, çeğrek yüzyılı geçmez.

Hele yarım asır evvelinin Aksaray’ı, Yeşilova veya Sultanhanı kasabalarımızdan farksızdı.

Gerçi, cingi taşıyla döşeli yollarımız çoğu kez çamurdan kurtarırdı insanlarımızı.

Sokak çeşmelerinin sıklığı, susuz bırakmazdı gelip geçenleri ırmaklar da öyle temiz tutulurdu ki, kap kacak ve de çamaşır arklardan akan sularla yıkanırdı. Kim ki akan suya bir çöp atsa ayıplanır ve de Allah korkusu yok diye suçlanırdı.

Hey gidi günler heyyy!

Cuma namazından evvel, Cumhuriyet ilkokulu ile ortaokulun bahçelerinden geçen su arklarına, sıra sıra dizilip abdest alanları hatırlıyorum da, temizliğe ne denli sahip çıkıldığını anlıyorum.

Şimdilerde, bulaşık suları, sofra artığı, yemek kırıntıları hep kanalizasyona akıp gider de gene de günah sayılmaz. Evvelce yerde görülmüş bir ekmek parçası, suya veya dama atılırdı. Kurt, kuş yesin diye. Günümüzde çöplükler ekmek kırıntısıyla dolu.

Dere götürdü töreyi.

Sipsivri ortada kaldık!

Her mahalleden inek ve manda sürüsü sabah çıkar, akşam dağılırdı evlere.

Makine yağını duğran diye satanlar ayıplanırdı. Sac böreğine asıl lezzetini veren duğran çökeleği bitti. Burcu burcu kokulu tereyağlarımız da gitti.

Tıpkı, lezzetsiz ve kokusuz salatalıklar gibi. Her şey aslını yitirip taklidiyle gelip oturdu.

Kış günleri çat ayazda,

Koç postlarından dikilmiş kürklere sarılmış bekçi babalar.

Mahalleyi bekler

Bizler de kapı açık

Mışıl mışıl uyurduk,

Şimdi mümkün mü?

Ağaç kapılara takviye için,

Demir kapı yaptırılıyor

Nedenini sorarsanız;

Kul hakkını unuttuk da ondan.

Çocukluğumda, bir eczane vardı. İri gövdeli müthiş göbekli eczacı Vasif bey, saygıdeğer insandı. Ambalajlı ilaçtan ziyade dibek içi ilaç yapılırdı. Pek de tesirliydi.

Bir hükümet tabibi ve de sıtmanın cirit attığı Aksaray’ımızda mücadele doktoru vardı.

Yirmi yataklı küçücük devlet hastanesinde de bir operatör ve bir de dahiliyeci mutlaka vardı.

Doktorlardan koca Cemal dendi mi akan sular dururdu. Uzun boylu, yüz okkalık, elinde baston 60 yaşlarında babacan haliyle bir otoriteydi.

Bir kuduz vakasında dahi, kuduz aşısı doktor nezaretinde yapılır, deftere aşı kaydını bizzet doktorun kendisi yapardı.

En büyük okul orta okuldu. Cumhuriyet, Zafer, Gazi....

Üç okulumuzdu.

Her okulda 5 sınıfta beş öğretmen ve bir de müdürleri olurdu.

Ortaokulda 3 sınıf ya da birler iki, ikiler iki, son sınıfda bir şubeydi.

Muallim geliyor dendi mi, herkes ayağa kalkar, toplumda en seçkin yerini alırdı.

Çarşamba günleri pazardı. Çok uzak köylerden eşeklere yüklü buğday çuvalları,

İki tekerlekli gıcırdaklı kağnılarda çiftçinin ürettiği mahsul pazara dökülürdü.

Kaput bezinden don, gömlek,

Ayakta yarım çarık, başta bir takke ya da bezden poşu. Bet beniz hiç yok.

Sanırdınız ervah kabristanlığında yatan cenazeler kalkmış gelmiş pazara.

Günlerce yol tepip pazara döktüğü malını yok pahasına da satsa alıcı bulamazdı. Rezillik paçadan akardı.

Ya şimdi?

Taş ve kum pazarda kamyon ve traktörde satılırken, eskiyi hatırladım da, ecel teri döken insanlarımız ne büyük eziyet çekerlerdi diye üzülürüm.

Dünü bilmeyen

Bugünün kıymetini anlayamaz.

Kalın sağlıcakla...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.