ABAYLAR
Aksaray
19 Aralık, 2025, Cuma

ŞAHİN BEY -1-

18 Aralık 2025, Perşembe 06:44

1919 yılı Aralık ayının başında Mısır'daki Seydi Beşir Türk tutsakları kampında büyük bir canlılık ve sevinç göze çarpıyordu. Kamp müdürü, subaylar listesinden Mehmet Sait deyince kırk yaşlarında bir subay elindeki bavuluyla kampın kapısında bekleyen asker kamyonuna bindi ve öbür arkadaşlarının arasına sıkıştı. Sonra, trenle İskenderiye'ye ,oradan esirleri İstanbul'a götürmek üzere bekleyen bir İngiliz vapuruna bindi. Yola çıkışlarından tam on üç gün sonra 13 Aralık 1919 günü İngiliz gemisi, Dolmabahçe Sarayı'nın önünde demirleyen diğer düşman gemilerini selamlayarak Galata rıhtımına yanaştı. Mehmet Sait, arkadaşlarıyla vedalaştı. Gemiden çıktı,  karaya çıkınca yere yatıp toprağı öpmeye and içtiği halde bunu yapmaya yüreği elvermedi… O, onun bıraktığı temiz vatan toprağı olmaktan çıkmış, emperyalizmin kirli çizmeleri ile çiğnenmişti…Vatan toprağı kirlenmeye görsündü bir kez..

Antep’te  doğduğunda, takvim yaprakları yıllardan 1877’yi gösteriyordu. Şehrin yerlisi olan Tellakoğulları soyundandı. Henüz dört yaşında iken babası Abdullah Efendi'yi kaybetmiş, annesinin  Elbeyli Türkmenleri'nden Abdulkadir Ağa ile evlenmesi üzerine bir sipahi beyi olan dayısı Hacı Kara Mehmet’in evinde büyümüştü. Eli ekmek tutunca dayısı onu, kendisi gibi yetim, dünyalar güzeli bir kız olan Zeynep ile evlendirmişti. Daha evliliğine alışamadan, Yemen Harbi’nin patlaması üzerine 1899'da silah altına alınıp, memleketinden, sevdiğinden  çok uzaklardaki bu vahşi coğrafyaya gönderilecekti. Ardından Trablusgarp, Çanakkale, Mısır ve Balkanlar'da savaşıp, durmuştu.

Mehmet Sait daha tutsak kampındayken Türkiye'de  işgallere karşı bir direnişin başladığını ve bunun liderliğini Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığını duymuş, daha vapurdayken nerde olursa olsun gidip Mustafa Kemal'i bulmayı aklına koymuştu. Onu, kendisi gibi oraya gönüllü gittiği Trablusgarp’tan tanıyordu. Elindeki bavuluyla bir faytona atlayarak dosdoğru Harbiye Nezaretine gitti ve Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa’dan Anadolu’da bir vazife istedi. Cemal Paşa Antepli olduğunu duyunca memleketine yakın bir yerde görevlendirmek babacanlığında bulunacak ve Birecik askerlik şubesi başkanlığına atayacaktı.  Mehmet Sait, İstanbul’dan ayrılınca yönünü ne Antep'e çevirdi, ne de Birecik'e.. Mustafa Kemal Paşa’sı nerede idi?

—Sivas'ta.

Öyle ise Sivas'a gitmeliydi. Kara kışa, kıyamete meydan okuyarak, binbir çileyle Sivas'a vardı. Sivas Sultani'sini sordu. Önce onu suikastçı, tetikçi falan sandılar. Mustafa Kemal Paşa'nın askeri olduğunu, 1911'de Trablusgarp savaşlarında Mustafa Kemal Paşa'nın Derne'deki karargahında takım kumandanlığı yaptığını, Çanakkale’de Paşa'nın emrinde çarpıştığını söyledi.

—Antepli Mehmet Sait derseniz tanır, dedi.

Mustafa Kemal, Derne'deki karargâhında takım komutanlığı yapmış olan Mehmet Sait'i hemen tanıyacaktı. Hem, daha sonra, yedinci orduda ve Yıldırım orduları grubunda da epeyce karşılaşmışlardı. Paşa'nın huzuruna çıktı. Askerce selamladı Paşa'sını.

—Emrinizdeyim Paşam, Emir almaya geldim. Nerede isterseniz orada savaşmaya geldim. Vatan için ölmeye geldim.

 Paşa'nın huzurunda, başında poşu, sırtında maşlah, masanın önündeki sandalyeye saygısızca oturmuş, asık yüzünden ve çatık kaşlarından milli mücadeleye muhalif olduğu anlaşılan bir zat vardı. Paşa Mehmet Sait'i işte o kaba saba zatın karşısına oturttu. Mehmet Sait’e sıcak bir süt ikram etti.

 –Bu çocuk gözünü kırpmadan dörtnala ölüme giden bir kahramandır. Vatan ancak kahramanların sırtında yükselir, ödleklerin değil!

 Belli ki sözün muhattabı o maşlahlı adamdı.

 Mustafa Kemal  Şahin’e , Kilikya'nın, Maraş'ın, Antep’in kurtarılması için gönderdiği Tufan beyden, Doğan beyden, Kılıç Ali bey’den söz etti. Yüzbaşı Osman beyin adını nasıl Tufan'a, Binbaşı Kemal beyinkini nasıl Doğan'a, Yüzbaşı Ratip beyinkini nasıl Sinan'a çevirdiklerini, böyle adların halkın dilinde daha kolay döneceğini anlattı:

—Sen de memleketin olan Antep'i Fransızlardan kurtaracaksın. Senin adını da  Yemen'de güzel koymuşlar ya.. Şahin!.. Burada da inşallah Şahin gibi atılasın düşmanın üstüne..Senden önce yola çıkanlar gibi sana da verebileceğimiz kuvvet, ancak başarı ve dostluk dileklerimizdir. Tıpkı bizim burda yaptığımız gibi siz de orda her şeyi kendiniz yaratacaksınız. Parayı, silâhı, adamı kendiniz bulacaksınız. Muvaffak olursak vatanı kurtaracağız, muvaffak olamazsak Türk milli hayatı bitti demektir. Biz ölmekle bazı şerefsizlere de yaşama imkanı vereceğiz ama ne yapalım ki gemileri batmaktan kurtaranlar aynı zamanda fareleri de kurtarmışlardır!

Bu sözler maşlahlıya idi.. Adam oturduğu koltuğa gömüldü adeta. Şahin ayağa kalktı. Askerce selamladı Paşa'sını.

—Emredersiniz Paşam.

Paşa takdirle baktı Şahin'e:

—Allah yardımcın olsun, dedi. Yolun açık olsun.

Evinde bir gece yarım yamalak dinlendikten sonra, hemen Antep kuvayı milliyesiyle görüşüp, onlara Mustafa Kemal tarafından  Antep'in kurtuluşu için görevlendirildiğini söyleyecekti. Antep’te bulunan Fransız birliklerinin Suriye ile irtibatını kesmek için Kilis-Antep yolunun Türk  Kuvvetleri tarafından kesilmesi gerekiyordu. Antep Heyeti Milliyesi Şahin’den Kilis yolu Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’nı yürütmeni istedi.Fakat emrine verebilecekleri ne bir er ne de silah vardı. Kendi kuvvetini kendi kurmak zorundaydı.Dayısı Hacı Kara  ile Hacı Halil Ağa'nın oğlu Zeki(Savcı) Efendi ona yardımcı olacaklardı.

 Kapıdan çıkar çıkmaz da Kilis yoluna hareket etti. Kilis yakınlarına kadar sokularak araziyi inceledi. Köyleri, mezraları dolaştı. Gittiği bütün köylerde halkı bir araya toplayıp, onlara memleketin vaziyetini anlattı. Bir- iki hafta içinde etrafında yüz kadar köylünün toplanmasını sağlayan Şahin Bey, bu yüz kişiyi silahlandırdı, eğitti.

Bu yiğitlerle Fransızların ikmal konvoylarına Kilis-Antep yolunu kapattı.Antep'teki Fransız garnizonunun aylardan beri dışarıyla bağlantısı kesilmiş,erzaksızlıktan  çok zor duruma düşmüşlerdi. Antepliler de Fransızlara ve ve Ermenilere erzak, gıda maddesi satmıyorlardı. Maraş'ın düşmesi, Kilis'ten gelen erzak kollarının geri çevrilişi, Akçakoyunlu istasyonunun milli kuvvetler tarafından basılması , Fransızları müthiş bir korku ve telaşa düşürmüştü.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.