ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

SOSYAL YAŞAM

19 Ocak 2024, Cuma 09:02

60-70 Yıl evveldi.

İki katlı dam evlerde 12 bin nüfus yaşardı.

İrili ufaklı 120 pare köyü vardı.

İsviçre toprağı kadar büyücek bir ilçede 150 bin insan yaşardı.

İşte burası Aksaray’dı.

Köy kasaba ve ilçe merkezindeki halkın geçimi hayvancılık ve de buğday, arpa, çavdardı.

Dağ, taş, ovada adım başı davar, sığır sürüleri otlardı.

Öyle şimdiki gibi fabrika yemi ile hayvan beslenmezdi.

Kepek, irice, öğütülmüş arpa unu verilirdi, samanla. O da kışın.

Yaz günü tırpanla biçilen otlar kuruduktan sonra ahırların yanı başına tepe tepe yığılırdı. Hayvanların kış azığı diye bilinirdi.

Doğada bolca otlayan hayvanların doğal yağ ve peynir gibi ürünleri bir başka idi. Damak tadı vardı.

Toprak yolda iki tekerlekli kağnılarla Ortaköy, Eskil gibi uzak yörelerden Çarşamba günü Aksaray pazarına taşınırdı.

En gözde taşıt aracı eşeklerdi.

Merkezde, 20 den fazla han vardı.

Eşek, öküz, at bu hanlarda günlerce kalırdı.

Günlerce diyorum, çünkü köylü mahsulünü satamazdı. Halk evde yapardı ekmeğini, halkın alması ile tüccarın stoku mahsulü tüketmezdi.

Azmi Milli Un Fabrikası adına buğday alan rahmetli boynu eğri Mehmet Efendi’nin peşinde.

Buğdayımı al ağa diye dolaşanların haddi hesabı yoktu.

Belediye önündeki park yerleri buğday pazarı idi.

Zengin aracı deve katarları çöndürülmüş hali ile bekletilirdi.

O mübarek hayvanlar da günlerce aç ve susuz kalırdı. Hiç de açız diye bağırıp çağırmazlardı.

İlçe merkezinde 3 adet kara fırın vardı.

Pide alıp dağarcığındaki köy yufkasına pideyi katık diye sarıp açlığını giderenleri gördü bu gözler.

Buğdayını, davar ve sığırını satan köylü,

Babamız şehire gitti. Bize helva getirecek diye bekleyen çocuklarına yarım kilo tahin helvası alıp heybesine sıkı sıkıya koyan köylünün mutluluğu bir başka idi.

Eskinin kışı da bir başka idi.

Kar yağar,

Bir daha bir daha yağar,

En az yarım metre kar,

İki ya da üç ay hiç kalkmaz

Toprak ana devamlı kış uykusundaydı.

Kar, yağmur bol olmadı mı,

Kuraklık korkusu ile yürekler güpgüp ederdi.

Sulu tarım yüzde bir bile değildi.

Toprak altı su zenginlikleri bilinmezdi. Bilinse de çıkarmak için ne elektrik ne de traktör vardı.

Şehirde, her iki evden birinde hayvanların barındığı ahırın bir köşesinde ahır sekisi denen yer vardı.

Çoğu insanlarımız, hayvanların nefesleri ile sıcacık olan ahırlarda, ahır sekilerinde toplaşırlar, hayvanlarla koyun koyuna yatarlardı.

Dondurucu soğuklar, uzun kış mevsimi mecbur eder idi bu yaşama.

Odun sobasında, Hasandağ’ından kaçak gelen meşe odununu yakan mutlu aileler de yok değildi.

Ve fakat halkın % 80’i sobada kuyruklu dağın odunu tezek yakardı.

Tezek ve de çalı çırpı ile yakılan ocakta kapkara kazanda ısıtılan su ile ahırda banyo yapılırdı.

Evlerde banyo yeri yoktu.

Bazı varlıklı ailelerin evleri odasında iki metre karelik bir köşede tahta ile bölünmüş hamam damı denilen banyo yeri vardı.

Halkın yüzde sekseni ahırda ya da evde leğen içinde banyo yapardı.

Bezir çırası, gaz lambası ile karanlıktan kurtulmaya çalışılırdı.

Türkiye’de, su kuvveti ile elektrik üreten santralın 17. si Uluırmak üzerinde boğaz denilen yerdeydi. Gücünkaya köyündeydi.

Türkiye’nin elektrik enerjisi ile çalışan ilk un fabrikası da Azmi Milli Un Fabrikası idi.

1940 larda, Alman harbi denilen ikinci cihan savaşında ekmek karneye bağlanmıştı.

Bilhassa Hasandağı yöresindeki köylü kardeşler Azmi Milli’nin kepeğini karaborsa bir iki torba aldılar mı köye mutlu dönerlerdi.

Aksaray böyleydi.

Türkiye bu idi.

Balkan harbi, birinci cihan harbi, İstiklal Savaşı yorgun ve bitkin bırakmıştı Türk halkını,

Yetim yavruları kucağına basıp yavan soğanla büyüten analar sayesinde ,

Ve de Mustafa Kemal Paşa’nın sağlam temeller üzerine oturttuğu Türkiye Cumhuriyeti 70 milyon Anadolu uşağını bu günlere getirdi.

Hele bir o günlerle bu günleri mukayese edin. Halkın yüzde doksan beşinin okuma yazma bilmediği o günleri,

Ve bir de bu günleri düşünün.

Düşünün de,

Allah’a şükretmesini bilelim.

Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyen,

Türk halkını birbirlerine düşürmek isteyen,

Türkiye’yi içten yıkıp bölük pörçek etme çabası ile düzen bozan örgütlerin Haçlı oyunu olduğunu bilelim,

Biriliğimizi ve dirliğimizi bozmayalım.

İşte refah buradadır.

Yurtta sulh, cihanda sulh.

Kalın sağlıcakla...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.