ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

TARİHTEN BİR YAPRAK

01 Ağustos 2024, Perşembe 02:31

Buğday ambarı denilen Aksaray’da Ulucami önü buğday pazarıydı.

Daha sonra eski otobüs terminalinin bulunduğu yere ve sonra da daha aşağıdaki salı pazarının olduğu yere ve yirmi yıl evvelde Konya yoluna taşınan buğday pazarı 50 yılda dört yer değiştirdi.

Elli yıl evvel Ulucami önündeki buğday pazarında iki elin parmağını geçmezdi tüccar sayısı.

Kantarcı’nın Hüseyin efendi, Nevşehirli Kara Ali  Ağa, Cabir Toksan, Asaf Kartkan, Kanlıkışlalı Osman Özkanlı, Coğlakıdan İdris Şener, Kergi’den Necip Ağa,  Zafer’den Kayışın Hakkı, Zincirli’den kel Galip, Ermeni Miran ve Diran.

Hashas’tan Kasımoğlu sayılı buğday tüccarlarıydı.

Aksaray’ın bir nahiyesi olan Ortaköy ilçesi ve köylerinden gece gündüz yıl tepip iki tekerlekli kağnılarla ve deve katarlarıyla buğday taşınırdı pazar yerine ve haftalarca bekleyen olurdu, alın teri mahsulünü bir iki kuruş fazlaya satmak için.

Azmi Milli Un Fabrikası başta gelen müşteri idi.

Zamanın fabrika müdürü Mehmet Özor’a yetki verip buğday aldırırdı fabrikaya.

Ve diğer buğdaycılar da dışarıdan gelen tüccarlara kiloda değil kilede üç beş kuruş karla  sattık diye de bayram yaparlardı haftalarca.

Yüzlerce at ve öküz arabası, binlerce merkep ve deve sırtlarında her hafta pazar yerine elde dokuma yüz ve iki yüz kiloluk haral denilen yün çuvallarla taşınan buğdaylar ve sahipleri öyle bir sefil olurdu ki yürekler acısıydı.

Yolda gelirken topladıkları kuru dallar ve tezeklerle pazar yerinde ocaklar tüttürülür, bulgur pilavı pişirilir kuru soğanla bir iyice yiyenler karınlarının doyduğunu bilirdi.

Dağarcığındaki köy yufkasına ekmekçi Zülfigarın fırınından korka ürke aldığı çarşı ekmeğini katık diye sarıp su ile aşıran nice köylüler gördü bu gözler.

Sırtında kaput bezinden don gömlek, ayağında yarım çarık başında poşu sanki ervah kabristanlığından kalkmış gelmişti cenazeler. Bet beniz sararmış o cefakar ve fedakar Türk köylüsü hiç de memnun değildi hayatından.

Perişan bir manzara sergileyen buğday pazarı.

Kişkilli Ayşe ile de şenlenirdi.

İri yarı, yüz kilonun üstünde ağırlıklı, mondofon ineği gibi düşerim korkusuyla  itiyatlı yürüyen Kişkilli Ayşe şalvarı içinde bira da gibiydi.

Kaput bezinden elinde bir torba ve iki kiloluk tasla alan satan ayır görsün diye yanaşırdı ölçekçinin yanına ve köylünün sırtından bir tas buğday doldurup torbasına, itiraz eden oldu mu argo lisanla söver sayar ve neşelendirdi insanları. Tüccarda.

Dokunma fukaranın hakkına diye maskot Ayşeyi korurlardı.

Dört şinik bir kile hesabıyla 30-31 kilo buğday kilesi 52 veya 54 kuruştan satılırdı. Yani 31 kilo gelen bir kile buğday bugünkü bir yumurta fiyatının yarısı bile etmezdi.

Ve birde yere dökülen buğdayı ölçen şinikçiler tahtayı bir parmak yukarıdan düzgünce hele bir silmesinler, ekmekleri kesilir ve bir daha ölçtüren tüccar olmazdı.  En son kalan iki kile buğday da bir kile ancak gelir diye kakılı verirdi.

Ah o köylü ah! Azmı perişanlık çekti.

Bunu bilen Atatürk,

Köylü milletin efendisidir diye sahip çıktı ve Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu da köylü pazar derdinden kurtuldu.

Ruhu şad olsun.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.