ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

105inci YIL DÖNÜMÜNDE 19 MAYIS’I ANLAMAK (8)

20 Mayıs 2024, Pazartesi 08:56

Atatürk anılarında, haberin kaynağının "Kurmay subayın yanında çalıştığı bir damat" olduğunu söyler. Acaba kimdir Atatürk'e sukiast haberi taşıyan bu "damat?" Kimin damadıdır? Bu sorunun yanıtı, Arı İnan'ın "Tarihe Tanıklık Edenler" adlı kitabında yer alır. Atatürk'ün adını vermediği "damat" Sultan Vahdettin'in damadı İsmail Hakkı (Oktay) Bey’dir. Peki, nasıl olmuştur da padişahın damadı, Mustafa Kemal'i İngilizlere karşı uyarmıştır? Son Osmanlı Sadrazamı Ahmet Tevfik Paşa'nın oğlu olan İsmail Hakkı Bey, bu çok önemli bilgiyi arkadaşı Babazade Fuat Bey'in evinde alır. Zengin bir tüccar olan Fuat Bey, İşgal yıllarında Beyoğlu'ndaki evinde sık sık ziyafetler veriyor, ticaret yapabilmek için bu ziyafetlere işgal subaylarını da davet ediyordu. İşte "önemli haber", 1919 Mayıs ayının başlarında, o ziyafetlerden birinde sofraya gelir. Gece sohbetin koyulaştığı bir anda İngiliz işgal kuvvetlerinin istihbarat subayı Yüzbaşı John Godolphin Bennett, içkinin de etkisiyle şunları ağzından kaçırır:

"Hükümet, Kemal paşa adlı genç bir generali, genel müfettiş olarak Anadolu’ya göndermeye karar vermiş. Paşa vapurla yola çıkmak üzereymiş: ama asla Samsun'a ulaşamayacak."

Masadaki Türkler, birbirlerine baktılar. Bennett, bu yolculuğu en iyi bilecek durumda olan insandı; çünkü yolcuların vize talebi kendi masasında duruyordu. "Samsun'a ulaşamayacaklar" dediğine göre bir şeyler biliyor olmalıydı. Büyük olasılıkla Kemal Paşa'nın gemisi batırılacaktı. Derhal bir şeyler yapmak gerekiyordu.
İsmail Hakkı Bey, acilen saraya döndü. Gizli servis mensubu olan yardımcısı Kurmay Yüzbaşı Neşet (Çopur) Beye durumunu anlattı ve haberi Kemal Paşa'ya iletmesini istedi. M. Kemal Paşa 16 Mayıs sabahı saraydan gelen haberi alınca, bekleyip yakalanmaktansa bir an önce denize açılmayı kararlaştırdı. Bandırma’nın kaptanına mümkün olduğunca kıyıdan gitmesini söyledi. Böylece açıkta avlanmaktan kurtulacaktı. Salimen Samsun'a vardılar. Bandırma Vapurundan tam iki saat sonra bir İngiliz destroyeri de limana demirledi."Damat"tan gelen haber, belki de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının yaşamını kurtarmıştı.

Gazeteci Rahmi Turan, 2011 yılında Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı köşesinde Emekli Hava Albayı Kemal İntepe'nin İngiltere'de başından geçen bir olayı anlatır. İntepe, uçuş eğitimi için gittiği İngiltere’de, Atatürk’ü Samsun’da tutuklamak isteyen İngiliz Subayla tanışır. İngiliz Subay o gün yaşananları şöyle anlatır:

  “1919 yılında Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun’daki İngiliz İşgal Tabur Komutanı idim. 18 Mayıs 1919 günü İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan şifreli bir telsiz telgrafı aldım. Bu telgraf, ‘16 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrıldığını, eğer Samsun’a inecek olursa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini’ istemekte idi. Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun’a indim. Şehir her zamankinden daha kalabalıktı. Bu kalabalık pazar kalabalığından farklı görünüyordu. Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluğu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduğunu öğrendim. Durum çok nazikti. Dört gün önce Yunanlılar İzmir’i işgal etmişler, Türkler buna çok sert bir tepki göstermişlerdi. Rum tercümanım çok korkuyordu. Bütün gece hiç uyuyamadım.”

“19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim. Sabah namazından çıkan herkes sahile inmişti. Kurtarıcılarını bekliyorlardı. Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım. Denizde, batı tarafında bir duman göründü. Sahildeki kalabalık heyecanlıydı. Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor. Hepsinin silahlı olduğu muhakkak. Vapur iyice göründü. Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düşünerek motoruma atlayıp vapura doğru hareket ettim. Mustafa Kemal Paşa’yı orada tutuklayacaktım. Vapura ilk varan benim motorum oldu. Beraberimde getirdiğim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım. Güvertede beni selamlayan iki tayfaya: ‘Vapurdaki generali görmek istiyorum’ dedim.  Bir tanesi önümüze düşerek bizi salonun kapısına kadar götürdü. Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı… Herkes ayakta idi…”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.