18 MART 1915, ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ -2-
19 Mart 2024, Salı 09:18Savunma planı basitti. Boğaz, mayın ve top bataryalarından oluşan bir tahkimat sistemi ile ve bu iki silahın müşterek tesirinden yararlanılarak savunulacak; donanma, bunların gerisinde bekletilecekti. Zira donanmanın Ege denizine çıkacak, müttefik donanmayla karşılaşabilecek hali yoktu. Yeterli güçte bir Osmanlı donanması olsaydı, müttefiklerin Çanakkale seferini düşünebilmeleri ve icra edebilmeleri mümkün olmazdı. Sahil tabyalarımız ise bir yüzer kale durumunda bulunan düşman savaş gemileriyle savaşa hazırdı. Mehmetçik, her ne pahasına olursa olsun “Çanakkale geçilmez!..” gerçeğini dünyaya haykırmaya hazır bir durumda mevziisinde sabırsızlıkla bekliyordu.
Müttefik deniz kuvvetleri Boğaz’a karşı ilk büyük harekatını 19 Şubat 1915'te yaptı. Bu 18 Mart harekatının adeta provasıydı. 25 Şubat ve sonrasında da bu tip hareketlerini tekrar ettiler. Şiddetli bombardımanlardan elde ettikleri neticeler ve Boğaz girişindeki Kumkale ve Seddülbahir tabyalarına yaptıkları harekat, başarı için ümitlerini çok artırdı. Birleşik Filo’nun 19 Şubat – 18 Mart 1915 tarihleri arasında geceli gündüzlü aralıksız sürdürdüğü etkinliklerin sayısal toplamı 35’i bulmuştur.
Boğaz’ı zorlayan Müttefik Filo Komutanı Amiral Carden, durumdan çok emindi. Nitekim 02 Mart 1915'te Amirallik Birinci Lordu Churchill'e gönderdiği telgrafta; “14 gün sonra İstanbul'dayız” diyordu.
Kendi telgrafındaki zaferden emin ifadesine rağmen, Amiral Carden, uykusuzluktan ve sinirden harap düştü ve doktorların tavsiyesi ile 12 Mart 1915 günü görevinden istifa etti. Yerine 17 Mart günü, yani harekattan bir gün önce, Amiral de Robeck atandı. Churchill, bu talihsiz amirale gönderdiği mesajda, harekatın hiç geciktirilmeden ve başka bir emir beklemeksizin ilk fırsatta icrasını emrediyor ve talihinin açık olması dileğinde bulunuyordu. Ancak; Amiral de Robeck'e dilenen bu talih, birkaç gün önce kapanmıştı. Zira tüm masrafı Osmanlı Donanma Cemiyeti tarafından karşılanan ve bir Türk uzmanı tarafından sağlanan 26 mayın, Selanik gemisi tarafından bin bir güçlükle İstanbul'dan Çanakkale'ye getirilmiş ve Nusrat Mayın Gemisi’nin güvertesine yüklenmişti. 360 tonluk bu mütevazi tekne güçlükle elde edilebilen bu son 26 mayını, 11 nci hat olarak 100'er metre arayla 7/8 Mart 1915 gecesi, müttefik donanmasının manevra sahası, olan Karanlık Liman’a yani Erenköy önlerinde sahile paralel olarak, büyük bir gizlilik içinde dökmüştü.
Bu 11 nci hattın, diğer hatlar gibi Boğaz geçiş yoluna dik olarak değil de, sahile paralel olarak tesisi, 18 Mart harekatının kaderinin değişmesinde en büyük rollerden birini oynayacaktı. Hattın bu şekilde tesis edilmesi dahiyane bir düşünce eseriydi. Diğer hatların döşenmesinden sonra yapılan gözlemlere göre, düşman gemilerinin Boğaz içine her girişlerini ve hat değiştirişlerini Erenköy koyunda, Karanlık Liman’da yapmaları çok iyi değerlendirilmişti.
Bu arada Müttefik Kara Kuvvetleri Başkomutanlığı’na getirilen General Hamilton’a da “Filo ile Çanakkale Boğazı’ndan zorla geçiş harekatı yapılması, geçiş sağlanamadığı takdirde kara kuvvetleri ile büyük çapta kara harekatına geçilmesi” konusunda talimat veriliyordu. Müttefik Deniz Kuvvetleri Boğaz savunma tesislerini iki günlük bir muharebe sonucunda yok ederek Boğaz’ı geçebileceklerini hesaplamıştı.
18 Mart 1915 Perşembe sabahı, kurşuni renkli bir havada, çırpıntılı bir denizde tarihin o zamana kadar görmediği büyüklükte, 270.000 ton tutarındaki, 247 ağır topa sahip yüzen çelik kalelerden oluşan muhteşem bir müttefik armadası üç hat halinde teşkilatlanmış olarak saat 10.05'te Boğaz’a girmeye başladı.
Birinci hatta (A hattı) : Dört İngiliz zırhlısı; Queen Elizabeth, Agemennon, Lord Nelson, Inflexible. İkinci hatta (B hattı) : Dört Fransız zırhlısı. Üçüncü hatta (C hattı) : Eski yapılı olan zırhlı ve gemiler yer almaktaydı. Önde temizlik ve kontrol taraması yapacak mayın arama-tarama gemilerini destekleyen iki eski kruvazör bulunuyordu. Saat 10.30'da filonun en kuvvetli 4 yeni İngiliz zırhlısından oluşan A hattına verilen hedef, Boğaz’ın en dar yerindeki Çimenlik ve Kilitbahir kalelerinin tahrip edilmesi, Kepez-Soğanlıdere arasında mayın kontrol ve temizlik taramasının desteklenmesi idi.
Tepelerin gerisine mevzilenmiş sahra toplarımız, bu gemilere karşı ateş açtıysa da zırhlılar bu atışlara hiç aldırmadan Çanakkale şehir merkezine 14 km. kadar yaklaşıp sürat azalttılar. Saat 11.00'den itibaren Queen Elizabeth'in 38 cm.lik dev topları Anadolu Hamidiye Tabyası ile Çimenlik kalesini hedef alarak ateşe başladı.
Bu sırada ilk hatta bulunan Agamennon, Lord Nelson ve Inflexible zırhlıları da Rumeli Hamidiye ve Kilitbahir kalesini hedef almıştı. Fransız Bouvet zırhlısı Dardanos, Prince George zırhlısı ise Baykuştepe Tabyası’nı dövüyorlardı. Hedef taksimi tamdı. Henüz hiçbiri, ateş altındaki tabyalarımızdaki toplarımızın menzili içinde değildi. İngiliz zırhlılarının 14.000 metreden yaptıkları bu atışlar bir saat sürmüştü. Kale ve tabyalarımız yer yer isabet almış toplarımız hasar görmüş, Çimenlik kalesinin de cephaneliği yıkılmıştı. Queen Elizabeth'in patlamamış bir mermisi, bugün hâlâ Çimenlik kalesinin duvarlarının birisinin içine girmiş vaziyette durmaktadır.
Saat 12.30'da düşman ilk kayıplarını vermeye başladı. Goulois zırhlısı bir mermi isabetiyle, su kesiminin altından yara alınca, çekilmek zorunda kaldı. Inflexible zırhlısı ise; aldığı isabetlerle pruva çanaklığı harap oldu. Agamennon, Lord Nelson, Albion ve Fransız Charlmagne zırhlıları da isabet almış olmakla birlikte, hasarları çok ciddi değildi. Saat 13.45 sularında, cephane azlığı nedeniyle bataryalarımızın ateş yoğunluğu azaldığından, Amiral de Robeck mayın tarayıcılarının ilerlemelerini ve üçüncü hattaki gemilere, Fransız gemileriyle yer değiştirmelerini emretti. Birinci ve ikinci hattaki gemiler görev değiştirmek üzere geri çekilip, her zaman yaptıkları gibi Anadolu sahillerine doğru dönüşlerini tamamlıyorlardı ki; şiddetli bir infilak sesi duyuldu. Saatler 13.55'i gösteriyordu. Önce havaya yükselen bir su kümbeti ve duman sütunu görüldü. Bir süre sonra da Fransız zırhlısı Bouvet, 600 kişilik personeli ile beraber boğazın sularına gömüldü. Bouvet, 18 Mart Muharebesinde ilk batan gemiydi ve herkeste şaşkınlık yaratmıştı.
İş bununla da kalmamış, Boğaz’ın batı kıyısında bulunan Goulois da saat 15:30’da başı suya gömülmüş bir haldeydi. Bu durum karşısında Amiral de Robeck, 2 nci Tümen’e A hattına ilerleme emrini verdi. Bu sırada Irresistible, mayına çarpmış ve gemi hareketsiz kalmıştı. Filo için felaketler birbirini kovalıyordu. Türk topçu ateşlerinden bir hayli isabetler almış olan Inflexible de saat 16.05’te mayına çarptı. Güçlükle geri çekilerek Boğaz’dan çıkmayı başardı.
Türk topçu ateşlerinden köprü üstü ağır hasara uğrayan Ocean, bu kez Dardanos ve öteki bataryaların ateş etkilerinden kurtulabilmek için, çekilmeye başlayacağı sırada, saat 18.05’te mayına çarptı. Onarılamayacak duruma gelen gemi boşaltılarak kendi haline terk edildi. Türk topçusunun devam eden ateşleri sonucunda Irresistible ve Ocean gemileri batırılmıştır. Ortaya çıkan mayın tehlikesi, muharebenin akışını bir anda değiştirmişti. Bu yeni durum, Amiral de Robeck'i gerçekçi bir karar vermeye zorladı. Müttefik Filo, Boğaz’dan mümkün olduğu kadar uzağa çekilecekti. İngiliz resmi tarihçisi General Oglander; “Gelibolu Askeri Harekatı” adlı eserinde bu günü şöyle anlatır:
“Pek müsait başlamış olan gün, bu meçhul mayın hattının o fevkalade ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu 26 mayının, seferin talihi üzerindeki tesiri ölçülemez.”
Gerçekte de müttefik donanmasına bu ağır sürprizi hazırlayan, Yzb. Hakkı komutasındaki 360 tonluk küçük ve mütevazi Nusrat Mayın Gemisi ve onun cesur personeli ile Türk topçusunun, özellikle Dardanos Tabyası’ndan açtığı ateş ve Rumeli Mecidiye Tabyası’ndan Koca Seyit’in 276 kg.’lık mermiyi tek başına sırtlayıp topa sürdüren ruh ve inancı idi.
Özellikle elde edilebilen son 26 mayın, Nusrat Mayın Gemisi tarafından eşsiz bir şekilde değerlendirilmişti. Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul'a girmek için sabırsızlananlar, zafer umutları ile ve gurur dolu olarak, geldikleri gibi değil, çelik devleri ateş ve alev yığınları içinde tarihin gördüğü ender bir perişanlık içinde gidiyorlardı. Böylece İtilaf devletleri Türk askerinin en zor şartlarda bile neler yapabileceğine şahit olmuştur.
18 Mart 1915 deniz muharebesi sonucunda; Bouvet, Ocean, Irresistible muharebe gemileri batmış, Inflexible, Goulois, Suffren, Agamennon muharebe edemez hale gelmiştir. Muharebeye katılan öteki gemiler de Türk topçusunun ateşi sonucu çeşitli hasarlar almışlardır. Böylece Birleşik Filo, savaş gücünün 1/3’nü kaybetmiştir.
Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyen İtilaf donanması 18 Mart’ta kesin bir yenilgiye uğrayınca, kara ordusunun da yardımını almayı kararlaştırdı. Bu kararın verilmesini sağlayan İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener ve General Hamilton’dur. Bu amaçla “Akdeniz Seferi Kuvveti” adıyla İngiliz, Fransız ve Anzakların oluşturduğu bir deniz ve kara ordusu kuruldu. İngiltere’den, Fransa’dan ve bu devletlerin sömürge bölgelerinden tümenler getirilip Limni ve İmroz adalarına yığınak yapılmış ve böylece Nisan 1915 başında 100.000 kişilik bir kuvvet toplanmıştır. Artık kara harekatı ile sonuç almayı deneyeceklerdir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.