ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

30 AĞUSTOS BİR TÜRK MUCİZESİDİR   KUTLU OLSUN (4)

28 Ağustos 2024, Çarşamba 06:36

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insan üstü çabalarla gerçekleştirildi. 27 Ağustos saat 18:00'de, Afyon 8. Tümen tarafından kurtarıldı. Afyon, kurtuluşumuzun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştu. Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyon'a taşındı.

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5inci Tümeni'nin çevrilmesi ile sonuçlandı. 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar. Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz'un son safhası askeri tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.  O gün düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında bizzat Zafer Tepe’den idare ettiği savaş ile tamamen yok edilmiş veya esir edilmişti. Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarı ile uygulanmıştı. İşte o zaman Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk Yunan orduları Başkomutanı küstah General Hacıanesti'ye "...Hacıanesti ! Neredesin ? Gel de ordularını kurtar ! ..." diye bağırarak hak ettiği cevabı verecekti. Bu muharebeyi Atatürk şöyle anlatıyor:

“Efendiler, muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun ka­zandığı zaferin azameti ve buna mukabil düş­man ordusunun duçar edildiği felâketin dehşeti beni çok etkiledi. O karşıki sırtların gerisinde­ki bütün vadiler, bütün dereler, bırakılmış top­larla, otomobillerle ve sayısız teçhizat ve mal­zemeyle ve bütün bunların arasında yığınlar teşkil eden ölüler, toplanıp karargâhlarımıza sevk olunmakta bulunan sürü sürü esir kafi­leleri hakikaten bir mahşeri andırıyordu. Bu dar ateş ve ölüm çemberinden kurtulabilenler birkaç bin kişiden ibaret idi. Fakat onlar da daha büyük Türk çemberi içinden çıkmaya muvaffak olamayarak başlarında Başkomutan­ları bulunduğu halde beyaz bayrak çekmeye mecbur olmuşlardır. Efendiler, bugünden sonra İzmir'de Akde­niz'i, Mudanya'da Marmara'yı görmek için 8-9 günlük bir zaman kâfi gelmiştir.

Efendiler, Türk vatanını fethetmek fikrini, Türkü esir etmek hayalini genel bir fikir hali­ne koymaya çalışanların da layık oldukları akıbetten kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük. Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk dev­letinin genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada atıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu se­madaki şehit ruhları, devlet ve Cumhuriyetimi­zin ebedi muhafızlarıdır. Burada esasını vaaz et­tiğimiz «Şehit Asker» abidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk Milletini temsil  edecektir.

 Bu abideler, Türk Vatanı'na göz dikeceklere Türk'ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngü­sünü, savletini, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.