ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

ABDÜLHAMİD ÜZERİNDEN BÖLÜNME

28 Şubat 2018, Çarşamba 09:05

Osmanlı padişahları içerisinde en çok tartışılanı Sultan II. Abdülhamid desem zannederim itiraz eden çıkmaz. Genel olarak 36 padişahın ancak 6’sını tanıyor zaten. Fatih, Yavuz, Kanuni, II. Mahmut, II. Abdülhamid ve Vahidettin.

II. Abdülhamid’in bu denli tartışılmasının nedeni elbette birden fazla. Evvela yakın ve karışık bir dönemde 33 yıl gibi uzun bir süre tahtta kalması, birçok uygulamanın günümüze uzanması gibi nedenlerden dolayı II. Abdülhamid’in tartışılması da biteceğe benzemiyor.

Şu günlerde Kredi Yurtlar Kurumu’nda barınan üniversite öğrencilerine II. Abdülhamid’i -fisebilillah- anlatıyorum. Yurt yöneticilerinin ya da başka okulların davetine çok önemli bir işim yoksa şayet dedikleri günde ve de saatte icabet ediyorum. Bildiğimiz bir mevzu ise anlatıyoruz elbette. II. Abdülhamid hakkında da 16 sene önce araştırmaya başlamıştım. Yıllar içerisinde yayınlanan kitaplar-belgeseller ilgimi diri tuttu. Çok şey öğrendim bu süreçte. Fakat dikkat ediyorum da bilgiler-belgeler üzerinden ziyade fikirler üzerinden bir tartışma kesafeti var.

II. Abdülhamid’i anlattığım ilim meclislerinde de bu hususa dikkat çekiyorum. Adeta II. Abdülhamid’i sevmek cumhuriyet karşıtlığı ya da II. Abdülhamid’i sevmeyenler Osmanlı’dan hazzetmiyor gibi tarifi mümkün olmayan bir yanlış algının salgın bir hastalık gibi her yeri/herkesi sarıyor. Bu bölünmenin önüne geçecek olanlar da yine bizleriz. Atatürk de II. Abdülhamid da bizim atamızdır. Osmanlı da Cumhuriyet de bizimdir, bizdir. Beş bin yıllık Türk tarihindeki devletleri birbirinden ayırmak mümkün müdür? Buna yeltenmek akıl kârı mıdır?

Sultan Abdülhamid üzerinden devam eden tartışma hakikati aramak değildir. II. Abdülhamid’i merkeze koyarak konuşanlar aslında karşı tarafa kendi fikirlerini anlatmak hatta bu figür üzerinden muhatabına hakaret etmek bile söz konusudur.

İsmail Kara Bey’in son musahabesindeki şu ifadelere katılmamak zor gibidir: “İlmî ve fikrî olmaktan ziyade ideolojik bir savaştır bu. Yakın tarih bizde zaten canlı ve harareti yüksek kutuplaşmaların olduğu bir alandır. Bir taraf Sultan Abdülhamid’i evliya padişah, ulu hakan seviyesine çıkararak yaklaşıyor, diğer taraf adeta İttihatçı geleneği sürdürerek onu kızıl sultan, müstebit, mürteci bir sultan olarak değerlendiriyor”. Burada itiraz edilecek olan “İttihatçı gelenek” sınırlandırmasıdır. Kızıl sultan diyenlerin niyetleri belliyken bugün halen aynı sıfatı II. Abdülhamid için kullanmak elbette kadirşinaslığa yakışmaz.

Mesela geçenlerde bir akademisyen II. Abdülhamid’i öveyim derken komik duruma düştü. II. Abdülhamid’in fotoğrafa verdiği önemle ileri görüşlülüğünü anlatmak isterken Google ile bağlantı kurarak hem kendini hem de II. Abdülhamid’i tartışmaya açtı. Belki niyeti sevdiği II. Abdülhamid’i övmekti ama kaş yapayım derken göz çıkarmaya örnek oldu.

Şahsen ben de II. Abdülhamid’i kısmen eleştirmekle birlikte çok severim. Çünkü tarihî olaylar dönemine göre değerlendirilmelidir. Bugünden 120-130 sene evvelinin hükmünü vermek makul değildir, isabetsizdir. Bir taraftan da artık bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken ve her ortamda birçok konu dillendirilirken neden birileri bir asır öncesinin muğlaklığı-saldırganlığı-alınganlığı ile konuşur anlamış değilim. Bir taraf II. Abdülhamid’in hiç toprak kaybetmediğini mesnetsizce savunurken diğer taraf da sanki tiksinilecek bir padişah gibi anlatmak gafletine sarılıyor.

Bir taraf Tevfik Fikret’in o talihsiz şiirinden zevk alıyor.

Ey şanlı avcı, damını bi Hüda kurmadın

Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın” diye başlayan şiiri şöyle bitiyor:

Bir milleti çiğnemekle bugün eğlenen (alçak)

Bir anlık gecikmeye borçlu bu keyfini

Bir taraf ise Tevfik Fikret’in karşısında olmasına rağmen dönemin muhalifleri olan Mustafa Sabri Efendi, İskilipli Atıf Efendi, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Bediuzzaman Said Nursi, Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi Efendi, Said Halim Paşa gibilerin sonradan dizlerini dövdüğünü bağıra bağıra anlatarak Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın “Sultan Hamid’in Maneviyetinden İstimdad” şiiriyle Tevfik Fikret severlere cevap veriyorlar.

Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han?!

Feryadım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lahza uyan,

Şu nankör milletin bak günahına.

Şiir demişken bir de Mehmed Akif’in II. Abdülhamid’i eleştirdiği şiirler vardır. Burada da ayrı bir bölünme var. Yâni Mehmed Akif’i sevenler bile konu II. Abdülhamid olunca Âkif’e kızıyorlar. Ve sonradan II. Abdülhamid’e yazdıklarından dolayı Mehmed Akif’in pişman olduğunu iddia ediyorlar. Lakin böyle bir pişmanlık var mı yok mu tartışılır.

Kısaca II. Abdülhamid üzerinden bir bölünme var ve bundan çok rahatsız oluyorum. Birleşmemiz lazım. Yanlışıyla-doğrusuyla tarihî şahsiyetleri dönemine göre değerlendirip akl-ı selime uygun davranmamız lazım.