ATATÜRK’ÜN KARA HARP OKULUNA GİRİŞİ (2)
14 Mart 2024, Perşembe 09:08''Birinci sınıfın birinci kısım çavuşu Mustafa Efendi buraya gelsin.'' emrini verdi. Sonra bana döndü : Mustafa efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askeri İdadisi'nden geldi. Çalışkan, iyi huylu ve zeki bir çocuktur. Onunla iyi anlaş.
Kısa bir süre sonra içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu. Nöbetçi subayını selamladı:
''Emredin efendim.'' dedi. Senin takımının birinci mangasına, sınavla Harbiye'ye kabul edilen Salacaklı Ali Fuat Efendi'nin kaydını yaptık. Alıp gidin. Kendine ne şekilde hareket etmesi gerektiğini güzelce anlatın. Askeri idadi'den gelmediğini de dikkate alın. Sarı saçlı, sarı burma bıyıklı genç Harbiyeli ayaklarını birbirine vurdu. "Emredersiniz efendim."
Sonra bana döndü. Gayet nazik bir tavırla: "Buyurun arkadaş, gidelim." dedi. İkimiz kapıdan birlikte çıktık. Yan yana yürüyorduk. Fakat kolundaki üçü kırmızı ve biri sarı olan şeridi fark edince duraladım. Askerlikte kıdem ve rütbe esastı. “Siz öne geçin çavuşum, ben sizi takip edeyim.” Bu hitabımdan memnun oldu. O önde, ben arkada dahiliye'den çıktık. İşte, Türk tarihine şan ve şeref veren aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal'i böyle tanımıştım. Üzerinden altmış küsur yıl geçmiş olmasına rağmen, o cuma akşamını hâlâ ve bütün heyecanı ile hatırlarım.
Mustafa Kemal, İstanbul'a gelerek 13 mart 1889'da Pangaltı'daki Harp Okulu'na kaydoldu. İki ay içinde kendisini tanıtarak sınıfının çavuşu oldu. Şimdi hatıralarıma başladığım yere, Harp Okulu'na dönüyorum. Okula başladığım o cuma akşamını hiç unutmam. Mustafa kemal önde, ben arkada dahiliyeden çıktık. Okulun asıl koridorundan geçerken koluma girdi: "Önce yatakhaneye çıkalım, size yatacağınız yeri göstereyim. Sonra dershaneye gideriz. Dershanemiz karanlık, fakat bizim yüreklerimiz aydınlıktır." dedi ve hangi okuldan geldiğimi sordu. Moda'daki Fransız Sen Josef Lisesi'nde okuduğumu söyledim. ''Askeri idadi derslerinin sınavlarını verdiniz mi?'' diye sordu. Hepsinden sınava girdim. Yalnız hesap, geometri ve cebir gibi dersleri Sen Josef'te Fransızca okuduğum için bunlara ait soruların yanıtlarını Fransızca olarak vermek istediğimi söyledim. Sınav kurulu ricamı kabul etti. Birden elimi sıktı. Çok iyi, çok iyi, birbirimize yardımcı olacağız. Merak ettiğim bazı Fransızca eserleri okumak için sık sık sözlüğe müracaat ediyorum. Bundan sonra sizden yararlanmaya çalışacağım.
Bu sırada çavuş işaretinin üzerindeki sarı şerit dikkatimi çekti. Neye delalet ettiğini sordum. Meğer Fransızca sınavına girmiş, başarı kazanmış, ondan dolayı bu şeridi de ilave etmişler. O zamanlar Türk okullarında yabancı dil öğrenimi kolay değildi. Kendi kendisine çalıştığı ve büyük çaba gösterdiği kesindi: toplamı yedi yüz elli kişiyi bulan birinci sınıfta, kendisi gibi dil bilenlerin sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğunu söyledi. Sonra: "Ailenizde asker var mı?" Diye bir soru sordu: "Ailemizin bütün erkekleri askerdir” yanıtını verdim. Memnun oldu. Biz konuşmaya devam ederken arkadan: "Fuat, Fuat!" Diye birisinin bağırdığını duydum. Başımı çevirdim, Mehmet Ali ağabeyim bize doğru geliyordu. Kendisine sınıfımızın çavuşunu tanıttım. El sıkıştılar. Okulun üçüncü sınıfında olan ağabeyim: "Mustafa Kemal Efendi'yi gıyaben tanıyorum," dedi. Manastır'dan gelen arkadaşlar çok övgüde bulundular. Yeni arkadaşım, övülmekten utanıyormuş gibi başını hafifçe önüne eğdi ve öylece teşekkür etti.
Mustafa Kemal, asla geçmiş olmamıştır. O her zaman gelecektir. Çünkü o aklı seçmiştir. Çünkü o bilimi seçmiştir. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”, diyen atamız, bize de yolumuzu gösteriyordu. Bu yoldan sapanlar ezilmeye, yok olmaya, ölmeye ve geçmişte kalmaya mahkumdur. Bu yolda ilerleyen insan ise, her zaman bir adım öndedir. Her zaman güçlüdür. Bu yoldan sapanlar, toprağın metrelerce altındaki bir elmas gibidir. Ancak kullanılmayan bir elmas, karanlıkta kalmaya, unutulmaya mahkumdur. Bilimi seçen insan, çıkarılmış bir elmas gibidir, değerlidir. İşlendikçe değeri daha da artar.
Tarihi şan ve şereflerle dolu ordumuzun, hizmet aşkıyla dolu muvazzaf personelinin hepsinin çalışma ve makam odalarında Mustafa Kemalin fotoğrafı bulunmaktadır. Şanlı yuva harp okulundan mezun olan yüce önderin resmi onlarda bir gurur kaynağıdır. Aynı okuldan mezun olan böyle bir komutanın ve devlet adamının resmi ile aynı ortamı paylaşmanın, tüm silahlı kuvvetler personelinde manevi anlamı büyüktür.
Atamızın naçiz vücudu toprak oldu. Eğer ölmek, bedenin yok olmasıysa, evet, o öldü. Ama ölmek sadece bu değil. O yaşıyor. O, fikirleriyle yaşıyor. O, kurduğu cumhuriyet’le yaşıyor. O, o’nu takip eden, o’nun yolunda giden gençlerle yaşıyor. O, 13 Mart 1899 yılında girdiği okulun, Harbiye’nin içinde, Harbiyelinin kalbinde yaşıyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.