ABAYLAR
Aksaray
01 July, 2025, Tuesday
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

ATATÜRK’ÜN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM

01 March 2024, Friday 09:11

1881-1938 yılları arasında yaşamış ve bu 57 yıllık kısacık sürede tüm dünyaya damga vurarak aramızdan ayrılmış ulu önder Mustafa Kemal Atatürk öleli tam 86 yıl oldu. Dünya tarihi boyunca görülen en büyük liderler arasında gösterilen Mustafa Kemal Atatürk’ün  düşüncelerini, çabalarını, amaçların bugün bir kez daha düşünelim istiyorum. Çünkü bugün benim doğum günüm ve Atatürk ün öldüğü yaştayım.  ( Bu yazıyı 2 yıl önce yazmıştım.)

 

“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir”,

 demiş  ve bizlere düşen ilk vazifeyi şöyle  ifade etmişti:

“Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyete sahip çıkmak, Çanakkaleyi, Kurtuluş Savaşını kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. ‘’  

 

Onun öldüğü yaştayım!

Onu anlamış ama yeterince yaşatamamış, anlatamamış olduğumu düşünüyor ve üzülüyorum. Onun istediği gibi, makam ve mevkii kaygısı taşımadan vatanı için çalışan bir subay olmaya gayret ettim. Askerlerime önce iyi örnek olmak sonra da milli ve manevi duygularını, bilgilerini geliştirmek adına çalıştım. Onu ve sevdalısı olduğu Türk Milletinin hasletlerini yılmadan yorulmadan gece dersleri ile askerlerime anlattım. Yeterli görmedim ve  yanlarında götürmeleri  için ceplerine sığacak boyutta kitapçıklar hazırladım. Evlerine dönerken de her askerime dağıtılmasını sağladım.

İŞTE BENİM SOYLU KİMLİĞİM,

ÇANAKKALE ZAFERİ,

KURTULUŞ DESTANI

kitapçıkları bunların en önemlileriydi.

Onlara bağımsızlığın ne demek olduğunu anlattım. Çünkü senin en çok üzerinde durduğun konu, Türk İstiklalidir. Gençliğe hitabende “Muhafaza ve Müdafaa” mecburiyetini ifade ederken birinci olarak söz ettiğin en önemli unsur budur. Sana göre;

 ‘’Askeri, iktisadi, siyasi vb. alanların herhangi birinde dahi tam bağımsızlığı, istiklali yitirmek demek bütün alanlarda bağımsızlığını yitirmek demektir.’’  

Tam bağımsızlık bölünmez bir bütündür. Bu da demokratikleşmeyi ve sanayileşmeyi aynı zamanda uyumlu ve düzenli bir biçimde gerçekleştirip ekonomik bağımsızlık ve özgürlük sağlayabilmek, dışa bağımlı olmamak demektir. Özgürlüğüne o kadar düşkündün ki;

“Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli istiklal bence hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettiği takdirde, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereği dostluk, siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım.” demiştin.

 Sana fevkaladelik bahşetmeye çalışanlara söylediği sözde bunun kanıtı değil miydi?

 

 ‘’Bende bir fevkaladelik var ise o da Türk olarak doğmamdır.’’ 

 

Bu sözün ile Türk’ün genetiğinde tutsak yaşamanın olmadığını, köle edilemeyeceğini, ölümü tercih edeceğini vurgulamıştın. İşte bu duygularını aktarabildiğim tüm Mehmetçiklerin kalplerinde sana karşı büyük bir sevgi ve muhabbet olduğunu bilerek biraz olsun huzur bulabiliyorum.

 

Türkiye Cumhuriyetinin oluşması ve büyümesi için çok büyük çabalar sarfeden Atatürk, hem askeri hem de siyasi başarısı ile tüm dünya üzerinde, yıllarca kendisine karşı savaşmış olan düşmanından bile övgü dolu sözler alan örnek bir dünya lideri olmuştur. Halkı için cephede ve mecliste elinden geleni yapmış, yeri geldiğinde canını feda etmekten bir an bile çekinmemiştir. Cephe de en ön saflarda savaşmış, yenilmeyen bir lider olarak suikastler ile öldürülmeye çalışılmıştır.

Planlanan 40, icraya geçilen ancak sonuçlandırılamayan 12 suikast girişimi yaşamıştır.

O, en büyük eserim dediği Cumhuriyeti el üstünde tutmuştur. Diğer ilke ve devrimleriyle de ülkemizin geleceğine ışık tutmaktadır. Laik, demokratik ve çağdaş bir Türkiye’nin temellerini atarak güçlü bir tarih şuuru ve ortak yaşama sahip bir irade oluşturmayı amaçlamıştır.  17 yılda 40 Dostluk Antlaşması yapmış (1921- 1937) ve Türkiye’nin bütün ülkelerle barışık olduğunu dünyaya göstermiştir. İmzalan dostluk antlaşmaları, ilke olarak gelip geçici değil, ebedi dostluklar üzerine kurulmuştur. Amaç; Türkiye için olası tehditleri ortadan kaldırmak “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesini benimsetmek ve bu düşünceyi sınırları dışına yayabilmektir.

Hiçbir şeyi günümüzdeki liderler gibi kendisi için, kendi egosunu tatmin etmek için yapmamış, her şeyi ulusu için yapmıştır. Fani dünyadan çekip gittiğinde de milletinin kalbinde silinmeyen bir iz bırakmıştır. Bir insan için bundan daha büyük bir varlık, değer, miras olabilir mi?

 

11 Kasım 1938 günü El Ahram gazetesi  şöyle diyecektir: “Mustafa Kemal öldü. O, Türk milletinin atası ve son asırların yetiştirdiği en büyük adam. Türkiyeyi kulluktan kurtaran, istilacılara karşı saldırı ateşini yakan, savaş meydanlarında ona başbuğluk edip kurtuluş sahiline çıkaran adam öldü… Tarih onun adını ebedileştirecektir. Bütün Şark alemi, Türk milletine en derin taziyelerini sunar. Dün ölümünü öğrendiğimiz Atatürk’ün, dünyanın en büyük adamı olduğunu tarihin kaydetmesi hiç de uzak değildir”.

Gazi’nin bir milleti tekrar diriltebilmek adına verdiği muazzam mücadele sonrası emanet bıraktığı Cumhuriyet, ilelebet yaşatılmalıdır. Bunun için;

 ‘’Bu güne kadar neler yapabildim?

 Bundan sonra neler yapabilirim ?’’

diye her birimiz kendimizi bir kez daha sorgulamalıyız.  Eğer zorda kalırsan, umutsuzluğa düşersen, içinden çıkılamaz bir durumdaysan, ‘’Atatürk gibi düşün!’’  olur mu kıymetli kardeşim!

 

Niyazi Erhan PATIR

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.