Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

 Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.  ZUMER süresi 9. Ayet

Bu ayette, Kuran-ı Kerim'in birçok ayetinde olduğu gibi ilim öğrenmenin önemine vurgu yapılmıştır. Bilen ile bilmeyen insan arasında ciddi farklar vardır. Bilen insan, bilmeyen insanın daima önünde olur. Bilen insan araştırır, okur, ahireti düşünür, bildiklerini uygular. Ancak, bilmeyen insan ibadet etmekten üşenir, çünkü ibadetin sevabını ve mükafatını bilemez.

İlk emir “Oku!” olduğuna göre, belkide mahşerde, hesap gününde ilk sual de “okudun mu?” olacaktır. Okuma, düşünme, hissetme meziyetlerinden mahrum isen temel misyonunu nasıl idrak edeceksin?

 Yüce Rabbimiz’in ilk emri mademki “oku”dur.

“Yaratan Rabb’in adıyla oku.”  Okuma, anlama, öğrenme, öğretme gayretlerini gösterirken hedefin

 “Allah rızasını kazanmak” olsun.

 Yerlerin ve göklerin sahibi hatırına oku.

O’nun yüceliğini görmek, gün be gün “anlayış güzelliğini” artırmak için oku. Bilgisizliğini kullanmalarına fırsat verme. Kandırıldık demek marifet değildir?

Çünkü ilk emir "oku".

"Sen herşeye fırsat buldun ama emrime uymadın" diye hesaba çekilmeyecekmisin?

Yalnızca okumak, ilim sahibi olmak yetermi?

Bak Yunus Emre bu konuda ne demiş;

Ilim ilim bilmektir

Ilim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Bu nice okumaktır.

Okumaktan mana ne?

Kişinin HAKKI bilmesidir.

Niçin okuduğunu bilmezsin

Ha bir kuru emektir.

Kul Hakkını gözetir olmak,

okuma sonucu bilgilenmenin ilk merhalesi olmalı. Sen önüne gelene hakaret eder, kalp kırarsan ne kadar okusan boşa gitmiştir.

Eşeğin sırtındaki heybete 100 kitap koymuş olsak âlim olması mümkün müdür?

 O zaman okumak ve bilmek Üstünlük sağlamakla beraber , sorumluluk da getirir. Ilmi ile amel etmeyenin hesabı çok daha çetindir.

Okumadan, araştırmadan, bilmek mümkün değilse ve kulaktan dolma, ezber cümlelerle sanal ortamda ahkam kesiyorsak, bunu vebalini nasıl öderiz?

Kalın sağlıcakla.