BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA VERDİĞİMİZ KAYIPLAR VE AYNI DÖNEMDE ÜLKEMİZİN SOSYO-EKONOMİK DURUMU (7)
02 Şubat 2024, Cuma 09:15
Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuşlardı:
Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, şehit olmasa bile, Allah ona şehitlik sevabını ihsân eder. (Enes, Müslim, İmâre, Nesâî )
Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi sonra dirilip yine öldürülmeyi sonra dirilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim. (Buhari)
Peygamberimiz aynı zamanda; ''Vatan sevgisi imandandır.'' demedi mi? Öyle ise iman sahibi her Türk genci, hiçbir şeyin vatan kadar değerli olmadığını, vatan için her türlü fedakârlıkta bulunmanın çok önemli olduğunu iyi bilmelidir. Bu fedakârlıkların en büyüğü de canını seve seve verip, vatan uğrunda şehit olmaktır. Bu ruh halini de ancak şöyle ifade edebiliriz;
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Atalarımızın canları pahasına koruduğu bu mübarek vatan topraklarına, aynı ruh ve bilinç ile sahip çıkmalı, her karış toprağı ''Şüheda kanı ile sulanmış!'' yurdumuzu bizlerde koruyup kollamaya hazır olmalıyız. “Ölürsem şehit, kalırsam gazi!..” inancı ile mücadele etmiş kahraman atalarımıza ve gelecek nesillere bu en önemli borcumuzdur. O borç, şehitlerimiz için canı gönülden söylenecek ''Allah sizlerden iki cihanda da razı olsun!'' demek ve onları yetiştiren ailelerine saygı duymakla başlar. Sonra hangi vesile ile gitmiş olursak olalım, mezarlıklara uğrayınca şehitlikleri de mutlaka ziyaret etmek, Şehitler Müzesi'ni gezmek, şehit aileleri ile tanışmak, yardımlaşmak ve onların dualarını almak için gayret göstermek, evlatlarımızı da aynı şuur ile yetiştirmekle devam eder.
Ülkemizin bağımsızlığı ve bütünlüğü uğruna canlarını hiçe sayarak ölüme koşan, yurdumuzun ve dünyanın dört bir köşesinde, şehitliklerde veya bilinmeyen yerlerde bazen bir mezar taşı bile olmadan, ama görevini yapmış olmanın huzuru içerisinde yatan kahraman şehitlerimizi, minnet ve şükran duygularımla anıyorum.
1 inci Dünya Savaşı'na katılan ve akıbetlerinden bir daha haber alınamayan dedemin amcası oğulları Patır oğlu Mustafa, Çapan ve Hasan'a da minnet ve şükranlarımızı sunuyorum. Yıllarca şehadetleri ve mezar yerleri ile ilgili bilgi sahibi olunmadan adları anılmış ve zamanla torunlarına adları miras olarak kalmış bu üç yiğitten birinin mezarını tesadüfen doğduğu yerden 2000 kilometre uzakta bulmak bana nasip olacaktı.
2002 yılında Kara Harp Akademisi Komutanlığında öğrenciyiz. Kurmay subay adayı öğrenciler olarak NATO'ya üye üç ülkeye (İspanya, Polonya ve Macaristan) kısa süreli bir gezi icra edileceği söylendi. Kura çekilerek hangi öğrencilerin hangi ülkeye gideceği belirlenecekti. Ben kura sonucu Macaristan’a giden gruba katıldım. Macaristan’da ki gezinin 2. günü başkent Budapeşte'de bir Türk Şehitliği olduğu ve buranın ziyaret edileceği bildirildi. Bu şehitlikte yatmakta olan Mehmetçiklerin 1. Dünya Savaşı esnasında Galiçya Cephesi'nde (Macaristan Kuzeyinde, Ruslara karşı Macarlar-Almanlar ile beraber savaştığımız bölge) Ruslara karşı savaşırken yaralanan ve tedavi için getirildikleri Budapeşte'de ki hastane de vefat ederek hastane yakınına defnedilen askerlerimiz olduğu bilgisini de öğrenmiştik. Ülkemizden bunca uzak bir diyarda ebediyete uğurlanmış, son nefeslerini verirken belki de dilini konuşan hiç kimse yanında olmadığı için son arzusunu, vasiyetini bile söyleyememiş, ailelerinin bile nerede olduğuna ilişkin haberi olmamış şehit atalarımıza dua etmek, memleketten bir nefes getirmiş olmak dileğiyle abdestlerimizi alarak şehitliğe gitmeye hazırlandık. Ertesi gün sabahtan otobüsler ile şehitliğe gittiğimizde, Macaristan Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir birliğin düzenlediği saygı atışı ile başlayan töreni izledik. Sonra dualarımızı etmek ve dolaşmak için 5 dakikalık bir süre verildi. ''Beş dakika sonra herkes araçlarda olsun.!'' emrini veren albayımızın işi çok aceleydi galiba. 480 şehidimize ait mezarın bulunduğu alanın tamamını gezmek bu kadar kısa süre içinde mümkün olamayacağı için herkes en yakın şehit mezarlarına doğru yürüdü. O esnada bir iç sesleniş beni gruptan ayrılmam ve sağ koridora doğru dönerek o taraftaki ilk sırayı ziyaret etmem konusunda sanki uyarıyordu. Gruptan ayrılıp o istikamete doğru yürümeye başladım. Bir yandan içimden dua ediyor bir yandan da şehitlerimizin isimlerini okuyordum. Hüseyin oğlu İbrahim, Bosnalı Salih, Binbaşı Nazmi Bey, Reşit oğlu Ahmet, Meki oğlu Süleyman, Kosovalı Telmin, Sacit oğlu Yakup, Didar oğlu Ferit, Murat oğlu Osman, Altınbaş oğlu Mustafa, Gülyanak oğlu Şükrü, Boşnak Bekir, Karakaş oğlu Cafer......
Birinci sıra bitince ikinci sırayı okuyarak geri dönüşe geçtim. O sırada herkes otobüslere doğru gitmeye başlamıştı. Bende biraz daha hızlanarak ilerlerken bir anda olduğum yerde kala kaldım. Gerçekten gördüklerim doğru olabilir miydi? Patır oğlu Mustafa (1894-1915)
Benim heyecanımı gören ve konuyu öğrenen Budapeşte Büyükelçiliği görevlisi kardeşimiz resimlerimizi çekti. Ertesi günde bana 480 şehitin isim listesi bulunan bir dosyayı getirdi. Çok şükür bir büyüğümüzün mezarını bulmak bana nasip olmuştu. Ancak hala Rus steplerinde, Yemen çöllerinde, Kafkaslarda, Balkanlarda kalmış ve mezarları bile bilinmeyen binlerce vatan evladı vardı. Hepsinden Allah razı olsun . Mekanları cennet olsun.
Şüheda diyor ki:
Ana, baba,eş, kardeş, silin gözyaşınızı,
Bu şeref size yeter, dik tutun başınızı.
Bu ilahi şöleni veda sanmayın sakın;
Biliniz ki cennette buluşmamız çok yakın. C. Numanoğlu
Andımız olsun! Ya yaşatırız sizi bu hür vatanda, ya da sizin gibi şehit olmaktır muradımız.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.