ÇANAKKALE SAVAŞI’NIN KAHRAMAN KADINLARI
13 Şubat 2024, Salı 09:46Çanakkale Savaşları'nda Türk kadınlarından bazıları Mehmetçiğe cephe gerisinde sağlık görevlisi, yemek yapan, su taşıyan insanlar olarak destekte bulunurken, bazıları da siperlerde düşman askerlerine büyük kayıplar verdiriyordu. Bizim kaynaklarımızda bu hususa pek yer verilmez iken buna dair Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiliz arşivlerinde bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler ışığında sanıldığının aksine Çanakkale Savaşları'nda Türk kadınlarının sadece cephe gerisinde değil, siperlerde de düşmana karşı Mehmetçiklerin yanında çarpıştığı anlaşılmaktadır.
Pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçı düşmanı bunaltıyordu.
Konuyla ilgili Avusturalyalı piyade er J. C. Davies annesine yazdığı mektupta kendilerine karşı çarpışan bir Türk kadın savaşçısıyla ilgili olarak şunları anlatmaktadır: "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir genç kızdı. Ölü ele geçirdiğimizde, yanında başka bir Türk’ün ölüsünü de bulduk. Genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı."
Prof. Dr. Tunçoku, Mısır’da yayınlanan "The Egyptian Gazette" adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedildiğini söyler: "15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar."
Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir askerin de savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, "Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü" söylediği ifade edilmektedir.
Times gazetesi muhabiri de, İngiliz donanmasına ait hastane gemisiyle İngiltere'ye götürülen yaralı askerlerle yaptığı görüşmeyi şöyle aktarmaktadır: “O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da birlikteydi. Yakalanana kadar bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesini bulduk..."
Bu örnekte ise, ailesini korumak üzere silaha sarılmış bir Türk kadınından bahsedilmektedir. Erkeklerin çoğunun askerde olduğu düşünüldüğünde, kadının ailesini korumak üzere savaşması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk kadınının Çanakkale Savaşı'nda cephedeki faaliyetlerini açıklık getiren Türk arşiv ve kaynaklarında herhangi bir bilgi yer almamakla beraber; Çanakkale Savaşları ile ilgili son dönemde yapılan bazı çalışmalarda; kadınların cephede savaştığı bilgisine katkı sağlayabilecek anı ve aktarım düzeyinde örnekler yer almaktadır. Bunlardan biri, Mücahide Hatice Hanım tarafından 20 Mart 1926 tarihli Zafer-i Milli gazetesine verilen beyanattır:
"İzmir'in Kemalpaşa (Nif) kazasının Ahmetli köyünden Hacı Halilzâdeler'denim. Babam merhum Mehmet Efendi'dir. Çanakkale Anafartalar'da 56. fırkada silahımla muharebelere iştirak ettim. Adım Ahmet idi. Benim kadın olduğumu kimse bilmiyordu. Şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerimden yaralandım. Milli muharebelerimize de gönüllü olarak iştirak ettim..."
Bütün bunların ışığında, Türk insanının direniş ve vatanseverlik aşkının kaynağının; Türk erkeği kadar Türk kadınında da var olduğunu söylemek gerekir. Özgürlüğümüzün ve Cumhuriyetimizin temelleri bu fedai kadınlar sayesinde atılmıştır.
Tarihin her döneminde Türk kadını erkeğinin yanında yer almıştır. Kurtuluş savaşında da cephede elinde silahı ile düşmana aman vermeyen kadın kahramanlarımızın öyküleri tarihçilerin anılarında yer bulmuştur. Bunlardan sadece birini kısaca anlatarak yazımıza son verelim ve Allahtan tüm şehit ve gazilerimiz için rahmet dileyelim.
Kara Fatma (Fatma Seher)
"Kara Fatma" olarak tarihe geçen, 1888 Erzurum doğumlu Fatma Seher, Balkan Harbi’ne, Edirne’de görev yapan kocası subay Derviş Bey ile katılır. I. Dünya Savaşı’nda, ailesinden 9-10 kadınla Kafkas Cephesi’ne gider.
Kara Fatma, Mondros Mütarekesi’nden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları toplayarak, Ermeniler ile çarpışır.
Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek görev isteyen, kurduğu milis kuvvetiyle Bursa ve İzmit’in işgalden kurtarılması için mücadele eden Kara Fatma’nın müfrezesinde savaşanların sayısını 350’ye çıkardığı bilinir.
Sakarya ve Başkomutanlık muhaberelerine de katılan ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükselen Kara Fatma, 1955 yılında vefat ederken, cumhuriyetin temellerinin atılmasında pay sahibi olmanın mutluluğunu yaşamış kadın kahramanlardandır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.