ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

CİHADİYE YÜZÜĞÜ

09 Ocak 2024, Salı 09:09
CİHADİYE YÜZÜĞÜ

1914-1915 yıllarında Çanakkale Boğazından düşman kuvvetlerin geçişlerini engellemek ve vatanımızı savunmak için vermiş olduğumuz eşi benzeri olmayan, dünya tarihine Türklüğün inancını, cesaretini ve kuvvetini bir kez daha altın harflerle yazdıran savaşı bilmeyenimiz yoktur.  Bu savaşın içinde olan ama günümüzde  unutulmaya  yüz tutmuş enteresan hikayelerden bir tanesi de  “Cihadiye Yüzüğü” olayıdır.

Çanakkale Savaşı'nda''Yedi düvele karşı'' vatanını savunan Mehmetçiklerimiz, bu yoğun saldırı karşısında on binlerce şehit ve fazlası ile de yaralı vermekte idiler. Yaralı askerlerimizin  çokluğu sebebiyle bir kısmı da İstanbul'a getirilmiş ve hastanelere yatırılmışlardı.  İlerleyen günlerde artık  hem hastanelerde yer kalmayacak hem de bakım malzemesi (pamuk-sargı bezi gibi) bulunamayacaktı. Ayrıca hastabakıcı eksikliği de çekiliyordu. Olay padişaha iletilmiş ve Sultan V. Mehmet Reşat bir ferman yayınlamış,  İstanbul sokaklarında tellallar vasıtasıyla halktan yardımcı olabilecek bayanlara ihtiyaç olduğu bildirilmiş, gelebilecek kişilerin yanlarında evlerinde bulunan kullanılabilecek bez-pamuk gibi malzemeleri de getirmeleri istenmişti.

Bu çağrıya cevap olarak İstanbul halkından bayanlar yoğun olarak hastanelere gelmişlerdi. Gelen her bayan kayıt edilmişti. Herkes elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu hareket savaş sonuna kadar aralıksız olarak sürdürülecekti. Ancak siperlerden akın akın yaralı gelmeye devam ediyordu. Yetersiz durumdaki sahra hastanelerimizde de ilaçlar tükenmiş, ameliyatlar canlı canlı yapılmaya başlanmıştı. Kesilerek sargı bezi yapılan eski püskü çarşaflar dahil tüm kaynaklar  bitmişti. Çaresizlik had safhada idi ve malzeme alabilecek para da kalmamıştı. Sağlıkçıların toplanıp ‘’Ne edeceğiz, nasıl yapacağız, bu güçlüğü nasıl aşacağız ?’’diye kara kara düşündükleri anda bir hemşire kulaklarındaki küpeleri ve parmağında ki nikah yüzüğünü çıkartıp;

- Vatanımız düşman tarafından işgal edildikten, namusumuz kirletildikten sonra bu yüzüğün ne anlamı kalır! diyerek masanın üzerine bırakır...Diğerleri de aynı şeyi yaparlar. Civardaki sargı yerleri ve hastanelerdeki sağlıkçılar da...Toplanan bu değerli takılar ile ilaç ve tıbbi malzemeler tedarik edilecek, yaralıların acı ve ızdıraplarına bir nebze de olsa çare olunacaktır.

Bu asil ve örnek davranış dalga dalga tüm yurda dağılır. Cepheye ilaç ve gereç almak için  hanımlar değerli takı ve mücevherlerini devlete teslim ederler. Maddi ve manevi değeri olan takılarını seve seve devletine bağışlayan başta hemşireler olmak üzere kadınlarımıza, ‘burnumuzun direğini sızlatan’ davranışları karşısında ‘bir şeyler yapmalı’ diye düşünen askerler, ganimet olarak ele geçirdikleri İngiliz tüfeklerinin namlularını ince dilimler halinde keserler. Kestikleri çelik halkaların üzerine ‘Ay-yıldız’ çizip, ‘Cihadiye 1332’ yazarlar. Bazılarına da ilave olarak ‘Müdafaa-i Milliye’ ilavesi yaparlar.  Yüzük haline getirilen namlu parçaları o güzel insanlara takdim edilirler. Bunun adı da vefadır...( 1332 ,  1916 yılına tekabül etmektedir.)

İstanbul ve civar hastanelerde cepheden gelen yaralı askerlerimize hizmet eden; devlete, millete, orduya yaptıkları katkının nişanesi, vefası olarak hemşire ve gönüllü Türk kadınları için de bu uygulama  sürdürülür. Onlara da Cihadiye Yüzükleri hediye edilir.

Şehitlerimizi, Gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum. Aynı zamanda onlara canla başla hizmet eden hemşirelerimizi, gönüllü sağlık hizmeti veren kadınlarımızı da  rahmet ve minnetle anıyorum  Onlar da canları ve malları ile yüce Allah'ın emrine uyarak cihat eden kutlu insanlardı. En kıymetli dünya malı durumundaki altın yüzük, küpe vb. mallarını verirken bir an bile tereddüt etmemişlerdi.

Günümüzde dünya malı için kırk takla atan, her türlü yolsuzluğu, hırsızlığı yapmakta tereddüt etmeyen insanlarımız, bu vatanı atalarımız hangi koşullarda bizlere emanet ettiler, unuttular mı?

 Hiç düşünmezler mi?  Allah'tan korkmazlar mı?

Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler, Allah katında en üstün mertebeye sahiptirler. İşte onlar, kazançlı olanların ta kendileridir” (Tevbe suresi 20.  ayet)

 Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler.  Onlar, Allah yolunda alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir; işte onlar derin bir sapkınlık içindedirler.   (İbrahim Sûresi, 3. Ayet)

 Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.  Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir. ( A' la süresi 16-17. Ayetler)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.