ABAYLAR
Aksaray
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

DİSİPLİN VE LİYAKAT YOK EDİLİRSE,  ÇOK ŞEY KAYBEDERİZ

14 Ekim 2024, Pazartesi 06:34

Rahmi Apak, İkinci Abdülhamit Dönemi’nde, Balkan ve İstiklal Savaşı’nda görev yapan bir subaydır. “Yetmişlik Bir Subayın Anıları” adlı kitabında, Balkan Savaşı sırasında yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyordu:

“Bir yerde, küçük bir sırt üstünde yedi sekiz subayın daire şeklinde bir şeyler yaptıklarını gördüm, hayvandan inerek onların yanına sokulduk. Subaylardan birisi Kur’an’ı ortasından bir iple bağlamış, bu ipe bir anahtar geçirmiş, mukaddes kitabı çeviriyor sonra bırakıyor. Yedi sekiz defa bükülmüş olan ip dolayısıyla bu defa geriye dönen ve sonra sağa sola ufak hareketler yapan Kur’an, nihayet kuzey istikametinde durunca kitabı çeviren subay: ‘İşte, kitabın gösterdiği istikamet, bizim için hayırlı olacak istikamet burası, yani Loşna istikameti. Cavit Paşa’nın bulunduğu yer’ dedi. Meğerse bu subaylar yarım saatten beri hangi istikamete gidilmesi gerektiğini tartışmışlar… Loşna’da  Cavit Paşa’ya katılacak olurlarsa Sırplılara teslim olacaklarını ve Sırplıların ise Türk askerine iyi davrandıklarını; hâlbuki Ordu Komutanı’nın emri gereğince Fiyeri’ye gidecek olurlarsa Yunanlıların Türk esirlerini öldürdüklerini tartışıp durmuşlar. Kur’an falına başvurmaya karar verilmiş. Sonuçta, bu gruptan beş subay Kur’an falının gösterdiği istikamette (Ordu Komutanı’nın emrinin tersine) yola çıktılar, diğer iki subay da ordunun talimatına göre Fiyeri’ye gitmek üzere bize katıldılar…     Çok şükür ne Yunanlılar ne de Sırplılar, Türk Ordusu’nun sığındığı bölgeye ilerleyemediler…”

İşte, ordu komutanının emirlerini savaşta bile yok sayan bu zihniyet, Balkan faciasını ve Osmanlı Devleti’nin sonunu böyle hazırladı. Orduda, savaş kurallarının, harp sanatının ve emir-komuta sisteminin yerini bu tür arayışların alması sonucu, Balkanlar elden çıkmış ve 600 yıllık Osmanlı Devleti yok olmuştu.

            1683’te Osmanlı’da İkinci Viyana bozgunu  ile başlayan toprak kaybı ve geri çekilme  ancak  238 yıl sonra 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi zaferiyle Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından durdurulur. Neden?  Padişah 4. Murat  tarafından görevlendirilen Koçi Bey, Osmanlı’daki bu çöküşü, ¨Yozlaşma ve Adam kayırmacılık¨la açıklar… Liyakatten, bilimden, askerlik sanatından uzaklaşan Osmanlı’nın acıklı hikayesidir bu…

Mustafa Kemal Atatürk’ün yarbay rütbesinde, Sofya’da Askeri Ataşe iken 1914’te  yazdığı “Subay ve Komutanla Söyleşi” kitabında:

 “Ordunun can damarı olup birçok geleneklere bağlı olarak gelişen ve tam olgunlaşan askeri disiplin duygularını bugün Osmanlı Ordusu subayları içinde, gerçek anlamda görmeği istemek, insanın ruh halini bilmemek demektir.” ifadesi, Balkan Savaşı sonrası askerlik sanatından uzaklaşmış, siyasete bulaşmış ve emir-komuta sistemi dışındaki hükümlere yönelmiş Ordu’nun acıklı durumunu yansıtıyordu. O Ordu, Atatürk’ün doğduğu şehri, Selanik’i tek kurşun atmadan düşmana teslim etmişti. Manastır ve Üsküp’ü de…

İşte bu tecrübelerin bilinci ile hareket eden Mareşal Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sonrası komutanların siyaseti askerlikle birlikte yürütmelerine asla müsaade etmedi. 19 Mart 1924 de alınan bir karar ile askerlerin görevlerine devam ederken milletvekili olamayacağı yasa ile kabul edildi. Bunun üzerine Kazım Karabekir. Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi komutanlar istifa ederek milletvekilliğine devam ettiler ve ordunun içine siyasetin girmesine fırsat verilmedi.

Ordunun savaşa hazırlanması, eğitilmesi hem bir matematiktir hem de bir sanattır. Askerlik sanatından uzaklaşıldığı , liyakatin terk edildiği ve siyasetin kol gezdiği dönemlerde,  önce ordu çökmüş ve ardından devlet  yıkılmıştır. Arap dünyasının 1948’de kurulan İsrail’e karşı ciddi bir varlık gösteremeyişi; 1967, 1973 Arap-İsrail savaşında Arapların daha güçlü olmalarına rağmen karşı koyamayışları   da bundandır. Silaha çok fazla para harcamalarına rağmen bu devletlerin  güçlü bir ordusunun bulunmayışı, savaşma azim ve iradesinden yoksun oluşunun asıl nedeni budur. Bilimden, çağdaşlıktan ve askerlik sanatından uzaklaşmanın önlenemeyen maliyetidir bu…

2024 Türkiye’sinde, tarikatların ordu, jandarma ve polis içindeki konumu tekrar yoğun tartışma konusu edilmekte ve basında bu konuda bir çok haberler çıkmaktadır. Balkan felaketini; siyasete bulaşmış, bilimin ve askerlik sanatının dışına çıkmış Osmanlı Ordusu yaşatmamış mıydı?

Vatandan başka sevgili tanımayan  milli mücadele dönemi kuşağın bize emanet ettiği bu coğrafyada yaşamak çok pahalıdır… Bu coğrafyada tarihin hükmü: Ordu çökerse, devlet yıkılır, Ne yurt kalır ne de vatan. 

“Tarih tekerrürdür derler, ibret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi tarih.”  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.